26 Ekim 2009
Ören sabahına bol bulutlu hava ile başlıyoruz. Normal olarak biraz hüzünlü. Çadırdan çıkasım gelmiyor. Ama dostlarla pedallamak için çıkmak zorundayım. Nihayetinde yavaş yavaş çadırımı topluyorum. Toplama işi bittikten sonra çevreyi fotoğraflamaya başlıyorum. Çadırlarını toplayan arkadaşların telaşına ortak oluyorum.
Üzerinde dolaşan kara bulutlar deniz manzarasını da bozuyor.
Sokak lambaları bile güneşi görmediği için sönmüyor.
Hatıra fotoğrafı çekilenlere takılıyorum bir süre. Gülen suratları ölümsüzleştirmek benim işim…
Ben ortalıkta dolaşırken, benimde ayaklarımın altında birileri dolaşıyor. Birde ne göreyim, minicik, mini minnacık kedicik…
Herkes yola çıkmak için hazır, eskort ekibinin gelmesini bekliyoruz.
Bu bekleme anında ben yine fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Ankara’dan Funda Ablacım gülümsüyor bu defa bana…
Şövalye ve demir atı… 🙂
Polis ekibi geliyor ve başlıyoruz pedalları çevirmeye. Ören içinde düzenli bir şekilde ilerledikten sonra aynı düzenlilikle Ören Termik Santrali yanından geçiyoruz. Doğayı yavaş yavaş yok eden bu yığının arasından hızla geçiyoruz. Çökertme Köyüne kadar tempolu bir şekilde ilerliyoruz. Burada ekibin toplanmasını bekliyoruz. Ekip toplandıktan sonra 10 km kadar sürecek olan Mazı rampasını tırmanmaya başlıyoruz. Kendimi hiç yormadan yavaş yavaş çıkıyorum rampayı. Ara ara durarak fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyorum tabi. Birden objektifime Erkut ve tek bacaklı “Kanon değil”i takılıyor.
Erzincan’dan Samet ve arkasından Yusuf geliyor.
Kalabalık bir ekip olarak çıkışımız sürüyor. Hadi dönsün pedallar. Bu arada yağmur yavaş yavaş çilemeye başlıyor.
Giderek yükseliyoruz. Bu arada yağmur giderek hızlanıyor gibi. Geride kalan yollara bakıyorum ara ara. Arkadaşlarım çıkmaya devam ediyorlar.
Ha gayret çok az kaldı…
Buradan sonra yağmur şiddetini arttırıyor. Fotoğraf makinemi Kutay Otomotiv araçlarına teslim ediyorum. Şiddetli sağanak altında sırılsıklam şekilde rampa çıkmaya devam ediyoruz. Bir an önce Mazıköy’e varıp sıcak çayları yudumlamak istiyorum. Başkada bir şey istemiyorum.
Mazıköy kahvesine vardığımda sucuk gibi ıslanmış oluyorum. Hemen kahveye girerek sıcak çaylarımızı dolduruyoruz ve yudumluyoruz. Gelen arkadaşları beklemek için Erkut, ben ve Feyyaz batak oynamaya başlıyoruz. 🙂 Komedi gibi resmen. Ekip toplandıktan sonr tekrar yola koyuluyoruz. Hava hala yağıyor ve daha fazla soğumadan pedal çevirmeye başlıyoruz. Biraz daha rampa çıktıktan sonra biraz düzlükte gidiyoruz.
Geçen yıl olduğu gibi bu yılda ağaç dikmek için duruyoruz. Geçen yıl anısına yapıla tabelayı görünce birden mutlu oluyorum. Azalan yağmur altında iki adet “Keçi Boynuzu” ağacını diktikten sonra yoluma devam ediyorum. İniş için tekrar toplanıyoruz ve Mumcular’a kadar iniş başlıyor. Çok dikkatli bir şekilde salıyoruz bisikletleri rampadan aşağıya. Mumculara vardığımızda güneş açıyor ve soyunup dökülmeye başlıyoruz.
Ekmek arası kavurma ve ayranlarımız ile karnımızı doyuruyoruz. Ardından takviye olarak sabah kahvaltıdan kalan balları yemeye başlıyoruz. Erkut’un bal yeme sahnesi…
Herkes üzerindeki yaş kıyafetleri kuruması için çaba sarf ediyor.
Bazı arkadaşlar ise uzanmış dinleniyor ve biraz kestiriyorlar tıpkı Ahmet Mumcu gibi..
Hareket etmemizden birkaç dakika öncesinde Mumcular Belediye başkanı ile hatıra fotoğrafı çekiliyoruz.
Mumcular’da yemek molasının ardından Bodrum’a doğru tekrar yola koyuluyoruz. Geçen yıllara nazaran biraz daha farklı yoldan gidiyoruz.
Biraz toplanmak için bekliyoruz, toplandıktan sonra rampa ile devam ediyoruz yolumuza.
Ardından Çamlık Köyünde mola veriyoruz. Yağmur hafif hafif başlıyor. Öncü olduğum için bir süre sonra moralim bozuluyor. Sürekli bir yarış havası varmış gibi arkamdan kovalamalar epey canımı sıkıyor. Oysa ki ben sakin sakin gitmeyi seven, önemli olan varmak değil yolda olmaktır mantığını güden birisiyim. O nedenle sıkılan canımı toplayamıyorum ve buradan sonra yola araç ile devam ediyorum. Bisikletimi Seda Bisikletin aracına yerleştirdikten sonra H.Can Ağabeyim ile araçta gidiyorum. Elimde makinem ile fotoğraf karelerini yakalamaya çalışıyorum.
Ekip tüm hızı ile ilerliyor. Birkaç küçük kaza yaşanıyor. Şükür ki sıyrıklarla atlatılıyor.
Yollardan manzaralar ile baş başa bırakıyorum sizleri…
Gökhan Topsakal ve Feyyaz Alaçam pedal başında…
Orman içinde zevkle pedallanıyor…
Dilek Hanım geçiyor…
Yeşim Ekinci geçiyor…
Berry…
Berivan’ın gülen yüzü…
Hemen yanımda araç kullanan H.Can Demirel, yol boyunca bol bol muhabbet ediyoruz.
İstanbul il temsilcimiz Tuğrul Mutlu…
Velespit Bisikletten Ayfer Hanım…
Yollara devam…
Karadeniz temsilcimiz Enes Şensoy…
Organizasyon Komitesinden Fırat Okutucu…
İstanbul’dan katılımcımız Mutlu Tunç…
Ankara’dan Uğur Ulutürk…
Sevgili Ümit Bozyılan…
Ankara’dan Levent Sunay…
Sevgili Lütfü Koçyiğit…
Denizli’den Barış Mengütay ve Mersin’den Mehmet Özbay…
Yağmura karşı grup yolda…
Erkut pedallıyor…
Bisikletçi dostlarımız orman içinde oksijeni içine çeke çeke pedallamaya devam ediyorlar…
Ön gruptan bir arkadaşımız kayıyor ve düşüyor. Çok önemli bir durumu yok ama ambulansı çağırıyoruz ve gelmesini bekliyoruz. Bu arada gelip geçenlere yavaş gitmeleri için uyarıda bulunuyoruz.
Kızılyaka Köyünü geçtikten sonra Bodrum’a çok az yolumuz kalıyor. Tüm grubun toplanması için ana yola çıkmadan bekliyoruz. GPA ekibi toplandıktan sonra Bodrum’a giriş yapacağız…
Can Abi arkadaşlarımızı, bense Can Abiyi çekerken… 🙂
Erzincan’dan Samet Efe ve Yusuf Dinçer…
Sevgili Dilek Bulut ve çamurlu bisikleti…
Giderek toplanıyoruz…
Arkadaşlarımız toplanıyorlar ve birazdan hareket geçeceğiz…
Bodrum’a doğru harekete geçiyoruz…
Bodrum içinde düzenli bir şekilde ilerliyoruz.
Bodrumlu halkı selamlayarak yol alıyoruz…
Kamp alanına yaklaşıyoruz…
Kamp alanına ulaştıktan sonra ilk iş olarak hemen çadırlarımızı kuruyoruz. Yağmur dolayısı ile epey etkilenen arkadaşlar hemen kampın yanında bulunan pansiyonu tercih ediyorlar. Güzel bir duşun ardından akşam yemeğinde tekrar hep birlikte buluşuyoruz.
Akşam yemeğinin ardından arkadaşlar ile Bodrum’u gezmeye çıkıyoruz. Kısa bir şehir turunun ardından kamp alanına dönüyoruz ve sevgili Murat Gülersoy‘un muhteşem şarkılarını dinlemeye başlıyoruz. Müzik keyfinden sonra ise çadırlarımıza dönüp uykuya dalıyoruz…
Sevgi ve saygılarımla…
Turun 3. günü için tıklayınız…
Sevgili Serkan harika bir sunum olmuş. İyiki bir ara bana eşlik ettin, çok güzel kareler yakalamışsın. Paylaşım ve güzel anlatımın için tekrar teşekkür ederim sevgili kardeşim. Erbit üyesi genç kardeşlerime selamlar.
Ellerine sağlık Serkancım, sabırla geriye kalanları da bekliyorum…
m.
Sevgili Serkan’a insan, arkadas, dost… ne derseniz, her anlamda, var oldugu icin tesekkur ederim. Turda cok birlikte gezdigimizden dedikodular cikmis galiba, su siirle kendisine seslenmek isterim:
Dere boyu gidelim
Koyun kuzu güdelim
Sennen beni görmüşler
İnkâr bayrım edelim
Saygilarimla.
ellerine ,pedalına ve emeğine sağlık…
Emeği geçen bütün arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum. çok keyifli bir turdu..seneyi iple çekiyorum… selamlar…