26 Ocak 2013
Merhaba Pedalla Dostları,
Günler öncesinden planladığım tur için İstanbul’dan İsmail Odabaşıoğlu Kdz.Ereğli’ye geliyor. Buradan Alaplı’ya, oradan Düzce’nin Yığılca ilçesine geçip Düzce şehir merkezine gideceğiz. İsmail, sabah 5.30 gibi otobüsten inmiş ama beni 6.30 gibi arıyor. Ben de uyanıp hazırlanıyorum ve yola çıkıyorum. 7.00 gibi otogarda buluşuyoruz. İsmail ile birkaç aydır görüşemiyorduk. Çok sevdiğim bir arkadaşımdır kendisi, her türlü yola gidilir onunla. Ama birkaç huyu var ki, kimse katlanamaz ona. 🙂 İlerleyen dakikalarda göreceksiniz. 🙂
İstanbul’da işe gidip gelmek için bir bisiklet almış. Bisikletin her bir yanından sesler geliyor, lastikleri eskimiş ve havaları az. Kısacası bisiklet dökülüyor. 🙂 Bununla gelinir mi diye soruyorum ama bana verdiği cevap; dünya turumu yapacaz arkadaş? oluyor. 🙂 Tamam İsmail diyorum ve yola çıkıyoruz.
Ereğli çıkışında kahvaltılık bir şeyler bakıyoruz, bulduktan sonra yavaşta olsa yola devam ediyoruz. İsmail sürekli arkamdan geliyor. Kardeşim gelsene yanıma, muhabbet ederek gidelim diyorum. Geliyor ama biraz gittikten sonra yine arkada kalıyor. Bisikletin ağırlığından ve sıkıntısından dolayı pedal çevirmekte zorlanıyor.
Ereğli’yi geride bırakıp Alaplı’ya doğru devam ediyoruz. Bu yolu pek sevmedim, deniz kenarından gidiyoruz ama yinede içime sinmeyen bir şey var burada. Manzara beni boğuyor ve bir an önce Yığılca yoluna dönmek istiyorum.
İsmail’i beklerken fotoğraf çekiyorum. Yol bu şekilde nasıl biter merak ediyorum. İsmail gelir, öyle yada böyle gelir biliyorum, ondan yana içim rahat. Ama öğleden sonra gelecek olan yağmura yakalanmak istemiyorum. Tek endişem bu.
Alaplı’ya doğru hırçın Karadeniz’den bir manzara… Dalgalar sahili döverken çıkardığı ses beni korkutuyor. 🙂
Saat 8.18’de Alaplı’ya varıyoruz. Aldığımız poğaçaları yemek için bir çay ocağına oturup ikişer bardak çay eşliğinde karnımızı doyuruyoruz. Buradan sonra yolun zorlu olacağını söylüyorum İsmail’e. Hala içi rahat, gideriz kanka diyor bana. 🙂 Ben de eyvallah İsmailcim gideriz elbet diyorum. 🙂
20 dakikalık kahvaltı molasının ardından artık yola çıkma vakti geliyor. Toplanıp atlıyoruz bisikletlerimize ve Yığılca yoluna giriyoruz.
Daha Alaplı’nın içindeyken başlıyor tırmanışlar. Yığılca’ya 6 – 7 km kalana kadar devam edecek. Buralar yine fındık bahçeleri ile çevrili.
İsmail fotoğraf çekerken ben de onu çekiyorum. Sen çok yaşa İsmail… 😉
Alaplı ilçesinden genel görüntü…
Saat 9.00’a gelirken Alaplı’yı geride bırakıyoruz. Burada İsmail’in lastiğine hava takviyesi yapıyoruz. Yapıyoruz yapmasına ama bir de ne göreyim? Arka lastiği çok kötü durumda, yan tarafı açılmış. Bu şekilde çok yol gitmez diyorum ama dinletemiyorum. Bu şekilde tura mı gelinir desem de boş boş bakıyor suratıma. 🙂 Ah İsmail, vah İsmail…
Hadi bakalım devam edelim, ne olacaksa olur artık. 🙂 Kış manzarasına hakim coğrafyada ben mutluyum ama İsmail’i bilmiyorum. Pedal çevirmekte zorlanıyor, lastikten ziyade bisikletinin arka göbeğinde de sıkıntı var. Çat çut sesler geliyor.
İsmail’i beklerken bol bol fotoğraf çekiyorum. Kış manzarasında pek bir şey bulamayınca ben de her manzaraya katlanabilir yol arkadaşımı koyuyorum.
Onurlu Köyünün içinden geçiyoruz. İsmail gelirken fotoğrafını çekiyorum. Yanıma kadar geldikten sonra yine birlikte gidiyoruz. Yan yana geldiğimiz nadir anlarda muhabbete başlıyoruz.
Alaplı Çayının tersi istikametinde pedal çevirdiğimiz için tırmanış devam ediyor.
Kabalar köyünden geçiyoruz ve saat 9.45’te köyden çıkıp yolumuza devam ediyoruz. Yığılca’ya 24 km kalmış. Alaplı çıkışında 30 yazıyordu ve 10 km kadar geldiğimizi düşünüyoruz. Burada İsmail ile kısaca durumu tartışıyoruz. İkimizde 24 km’den daha az kaldığını düşünüyoruz. Telefonumun GPS’inden baktığımda ise 20 km kaldığını gösteriyor. Hangisine inanacağımızı şaşırdık, her neyse biz yolumuza bakalım.
Burada bir kaç kez gördüğümüz fındık bahçeleri içindeki tek mezarlara bir anlam veremiyoruz. Neden böyle bir şey yapıyorlar acaba? Bu sorunun cevabını öğrenemeden devam ediyoruz.
Vee işte beklenen ama hiç gelmesini istemediğimiz an. 🙂 İsmail’in lastiği büyük bir gümbürtü ile patlıyor. Dış lastik gerçekten çok kötüydü, patlamasa mucize olurdu zaten. Durum pek iç açıcı değil, yeni iç lastiği takıyor ama havayı basınca dış lastiğin yanağından dışarıya çıkıyor. Kendi yöntemi ile bir şeyler yapmaya çalışsa da olacak gibi değil. Az hava basarak yola devam etmeye çalışıyor.
İdare edecek şekilde gelmeye çalışıyor İsmail. 🙂 Hadi hayırlısı diyerek pedallamaya devam ediyoruz.
Bu arada ben güzel manzara arayışındayım. Buralarda yolun trafiği neredeyse hiç yok. O nedenle rahatlıkla pedal çeviriyoruz. Yolun hemen yanından tüm güzelliği ile dere akıyor.
Tabii manzaranın güzelliği yanında İsmail’in lastiği gibi acı bir gerçek var. Havası iyice az olan lastik ile gitmeye çalışıyor. Bu şekilde bana göre kat ve kat daha fazla yoruluyor. Ama kendi hatası, cezasını da kendi çekecek. Belki akıllanır da bir daha bu şekilde bir tura gelmez. 🙂
Yere yapışmış lastik ile gitmeye çalışan İsmail’den bir kare. 🙂
Yollarda helak oldu çocuk. 🙂 Al sana dünya turu İsmail. 🙂 Bir de ne olacak, dünya turuna mı çıkıyoruz diyordun. 🙂 Bir turdan keyif almayacaksam ne anlamı var ki? Böyle rezillikler ile neden uğraşayım? Bu soruların cevabını ver bana İsmail. 🙂
Bu defa gidip gidip bekleme sürelerim daha uzuyor. Yağmura kalacağız artık kurtuluşu yok. Çok vakit kaybettik ve kaybetmeye devam ediyoruz. Bu şekilde İsmail kağnıdan bile yavaş. 🙂
Bu köprüyü geçtikten sonra İsmail’den acı haber geliyor. Kanka bu lastikte patladı, sen devam et ben otostop çekecem diyor. Araba geçmiyor ki neye otostop çekeceksin? “Olsun kanka sen git Yığılca’da bisikletçi filan bul, ben yürüyerek geliyorum. İlk gelen aracı durdururum ben” diyor. Tamam İsmail diyerek pedallara yükleniyorum. Ama Yığılca’ya daha 15 km kadar yol var ve yarısı tırmanış.
Arada durup biraz soluklanıp su takviyesi yapıyorum. Sonra tekrar pedallamaya devam.
Manzara buralarda aynı devam ediyor. Vadi içerisinde sürekli tırmanıyorum. Ortalamam fena sayılmaz ama tırmanışın bitmeye hiç niyeti yok gibi.
Buraları bir de yazın düşünüyorum, alabildiğine yeşil bir manzara. Bir gün tekrar gelirim, belli mi olur? 🙂
Yükseldikçe yol kenarında karlar görünmeye başlıyor. Durup fotoğraf çekiyorum ve ardından tekrar pedallamaya devam ediyorum.
Yükseldikçe manzara daha bir beyaz olmaya başlıyor. Hava çok soğuk değil ama durunca üşüdüğümü hissediyorum. O nedenle hemen pedal çevirmeye başlıyorum. Vücut ısısını korusam iyi olacak.
Saat 11.10’da Düzce il sınırına giriyorum. Buradan sonra Yığılca’ya 9 km yolum kalıyor. Rampa ise 2 – 3 km daha devam edecek ve sertleşecek.
Artık daha çok kar var. Yolu açmak için hepsini yol kenarına süpürmüşler.
Yükseldikçe aşağıya, geldiğim yola bakıyorum. Durmadan yola devam… Telefon çekmediği için konumumu İsmail’e söyleyemiyorum.
Tırmanışın sonlarına yaklaştığımı hissediyorum artık. Km saatim olmadığı için bunu tam kestiremiyorum. Yol üzerinde toprak kayması sonucu aşağıya kadar gelmiş olan ağacı görüyorum.
Nihayet tırmanış sona eriyor ve hızla inişe geçiyorum. Tam iniş diyemeyiz ama daha hızlı yol alabiliyorum. Güzel bir yol manzarasında Brooks selemi çekip tekrar yola devam ediyorum.. 🙂
Saat 11.40’ta Yığılca ilçesine giriş yaptım. Ama görünürde yerleşim yeri yok. 🙂 Belki ileride virajı dönünce karşıma çıkar. Bu arada İsmail’den 10.40’ta ayrılmıştım ve tam bir saat sonra buraya ulaştım. İsmail otostop çekmezse işi çok zor. Bu sırada yanımdan bir kamyon geçti ama maalesef İsmail onun içinde yok. Burada birkaç fotoğraf çektikten sonra ilçe merkezine gidiyorum.
Yığılca merkezde fotoğraf çekerken bisiklet tamircisi olup olmadığını soruyorum. Tarif ediyorlar ve ben de bulmak için harekete geçiyorum.
Yığılca ilçesinden bir manzara daha… 🙂
Tarif edilen yere geliyorum. Dükkan kapalı ama tabelada telefonu yazan Şahin ustayı arıyorum. Birazdan geliyorum deyip telefonu kapatıyor. Gelince durumu anlatıyorum ve 26″ dış lastik soruyorum. Şanslıyız ki elinde varmış, İsmail’in gelmesini beklemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Saat 12.20’de tekrar İsmail’i arıyorum ve Yığılca merkezdeyim kanka diyor bana. Hemen olduğum yeri tarif ediyorum. Kaymakamlık önünde buluşup birlikte bisikletçiye doğru gidiyoruz. Düzce sınırında bir araç, sağ olsun İsmail’i almış.
Şahin Usta vakit kaybetmeden İsmail’in lastiğini değiştirmeye başlıyor. İç lastikte iki tane patlak var, bu sırada İsmail’de onları yama yapıyor. Bende vakitten kazanmak için gidip ekmek arası yiyecek bir şeyler alıp geliyorum. Saat 12.45 oldu ve hala bisiklet ile uğraşıyoruz. 🙂
Saat 13.00’de anca bitiyor işimiz ve Şahin ustanın ısmarladığı çayları içtikten sonra yola çıkmak için hazırlanıyoruz.
Yığılca gelişmekte olan küçük ve güzel bir ilçe. Deniz seviyesinden 350 metre yukarıda, engebeli araziye kurulduğu için tarım olanağı çok az. Çevresi genellikle ormanlar ile çevrili. Akarsu bakımından çok zengin olan ilçenin en önemli akarsuyu ise Melen Çayı. Hasanlar Barajı bu çay üzerine kurulmuş. İlçe genelinde doğa yürüyüşü için değişik parkurlar bulunuyor. Meraklısı için çok güzel bir yer…
Yığılca’dan 13.15’de anca ayrılabiliyoruz. Nihayet İsmail’in bisikletindeki sorun çözüldü ama sadece lastik sorunu. Yoksa hala sıkıntısı var. O nedenle yine İsmail arkamdan geliyor. Arada durup bekliyorum ve birlikte devam ediyoruz. Bir süre sonra tekrar ara açılıyor.
Dutlar Köyünden geçiyoruz.
Burayı geçtikten sonra Hasanlar Baraj Gölü karşımızda uzanıyor. Bu manzarayı izleyerek pedallamaya devam ediyoruz.
Aydın köyü Hasanlar Barajına komşu köylerden birisi.Buradan da geçerek yolumuza devam ediyoruz. Bu arada hafiften yağmur yağmaya başladı. Biraz ıslandım ama sorun değil, sığınacak bir yer bulup İsmail’in gelmesini bekleyeceğim.
Düzce’ye 24 km yolumuz kalmış, arada Düzce’de bizi karşılayacak Düzce Bisiklet Derneğinden Nizamettin Ulaş ve İbrahim Öz ile telefonlaşıyoruz. Onlar da bizi bekliyorlar, çok bekletmek istemem ben de ama İsmail’in problemleri nedeni ile böyle oluyor. 🙂
Aydın Köyünden bir kare daha fotoğraf çekip devam ediyorum.
Saat 14.15 oldu. Bir yer buldum ve İsmail’i beklemeye başlıyorum. Telefonlaşıyoruz, 3 km kadar arkamdan geliyormuş. Bu sırada bende burada oyalanarak bekliyorum. Hem dinleniyorum hem de çevreyi izliyorum. 15 – 20 dakika sonra İsmail geliyor ve birlikte biraz daha oturuyoruz. Yağmur biraz azalınca yola tekrar çıkacağız. Ben ıslanmayı hiç sevmiyorum, hele ki yollarda. 🙁 Hayır yanımda kız arkadaşım olsa, yağmurda romantik bir yürüyüşe hayır demem. Ama yanımda İsmail olunca pek düşünemiyorum. 🙂 Zaten İsmail’e hala kızgınım, ama gel gör İsmail hala mutlu. 🙂 Kardeşim o kadar yolu yürüdün, o kadar sorun yaşadın hala nasıl mutlu olabiliyorsun? Bu çocuğu işte bu yüzden çok seviyorum. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki buradasın. Bırak ben sana böyle kızmaya devam edeyim. 🙂 Bu durumda senden bir şeyler öğreniyorum.
Hadi artık çok vakit kaybettik çıkalım yola. Düzce’de bizi bekleyen bisiklet dostlarını daha fazla bekletmeyelim.
Moladan sonra İsmail ile tekrar kopuyoruz ve Düzce’ye 3 km kala durup onu bekliyorum. Bu sırada bir saat boyunca hiç fotoğraf çekmeden pedal çevirdiğimin farkına varıyorum. Saat 15.3o oldu ve yolda az da olsa yağmura maruz kaldık. Onun dışında çok keyifli pedal çevirdim.
Benden bir süre sonra İsmail de geliyor ve arkadaşları tekrar arayarak merkeze doğru devam ediyoruz. İlçe girişinde bizi Murat karşılayacak.
Tam D100 üzerinde Murat Balaban ile buluşuyoruz ve arkasına takılarak dernek ofisine kadar gidiyoruz. Bisikletlerimizi de yanımıza alıp ofise giriyoruz. Burada Nizamettin ve İbrahim Abi ile buluşuyoruz. Hep birlikte hasret giderip hatıra fotoğrafı çekiliyoruz. Düzce Bisiklet Derneği Düzce’de çok güzel işlere imza atıyor. Bisikletin duyurulması ve yaygınlaştırılması için projeler üretiyorlar. Çalışmalarında başarılar dileriz. 🙂
Bir süre burada vakit geçirdikten sonra hep birlikte yemek için dışarıya çıkıyoruz. Bu sırada dernek üyelerinden Türkan, Tuğba ve Nihan da bize katılıyor. Hep birlikte yemek yerken muhabbet ediyoruz. Konumuz her zamanki gibi ortak noktamız ve buluşmamıza sebep olan bisiklet. 🙂
Burada çok güzel dakikalar geçiriyoruz, ama muhabbete daha farklı bir yerde devam etmek üzere bir süreliğine ayrılıyoruz. Murat bizi öğretmenevine götürüyor ve odamıza yerleşiyoruz. Bisikletlerimizi de orada uygun bir yere koyuyoruz.
İbrahim Abi bizi öğretmenevinden alıyor ve Binef At Çiftliğinin güzel restaurantına gidiyoruz. Burada bir güzel eğleniyoruz. Tabii yarın yine erken kalkacağımız için fazla uzatmıyoruz.
Bu güzel karşılama ve eğlence için Düzce Bisiklet Derneği Başkanı Nizamettin Abiye, İbrahim Abi, Murat, Türkan, Tuğba ve Nihan’a çok teşekkür ederiz.
Kdz. Ereğli, Alaplı, Yığılca, Düzce Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…
üslubunuz bir harika hiç sıkılmadan beraber gidiyormuşcasına okunuyor..
..yurt dışı planlarınız varmı acaba….kolay gelsin..
🙂 Güzel bir gezi olmuş.. Sen yolları açıyorsun, biz peşinden geleceğiz..
Serkancığım katlanır bisikletinin marka ve özelliklerinden bahsedersen sevinirim.Daha doğrusu bütün ekipmanlarından…:)
Anlatım tarzını güzel akıcı bir şekilde okudum.. İsmail’in burada olduğu gibi bir kaç garip özellikleri var ama genel olarak iyidir 🙂