02 Mart 2008
Bu sabah içimde bir sıkıntı var. Bu sıkıntı uyanıp çadırdan dışarı çıktığımda güneşi göremememden kaynaklanıyor. Hava kapalı. Hiç kimsenin çadırdan çıkıp toparlanası gelmiyor. Zar zor kalkıyoruz ve çadırları toplamaya başlıyoruz. Çadırları toplarken bir iki yağmur damlası yüzümü yıkamaya çalışıyor. Bu hiç iyi bir haber değil. Bilindiği gibi yağmurda bisiklet sürmekten nefret ediyorum. Ama sürmek zorunda kaldığımda ise zevksizce sürüyorum. Toparlandıktan sonra kahvaltı yapmak için dün bizi ziyarete gelen arkadaşların merkez camii altında ki kahvesine gidiyoruz. Bizi annesi ağırlıyor. Kahvaltı için ne yiyeceğimize karar vermeye çalışıyoruz. Aslında fazla seçeneğimizde yok. Ya poğaça ya da gözleme. Herkes gözlemeden yana kullanıyor tercihini. Gözlemelerimiz hazırlanırken bir bardak çay içiyoruz. Yağmur damlaları fazlalaşmaya başladı. Evet, artık sağanak haline döndü. İstenmeyen oldu ve önlem çalışmaları başladı. Yağmurluklar çıkarıldı, bisikletler korumaya alındı. Gözlemelerimizde geldi. Herkes kahvaltı masasında gözlemesini yerken ne yapacağımızı kararlaştırıyoruz. Gidelim, gitmeyelim, gitmeliyiz? Çıkan karar ise ne olursa olsun yola devam.
Kahvaltımızı bitirdik ve son kontrollerden sonra hareket vakti geldi. Bisiklet üzerine biner binmez yağmur birden şiddetini arttırdı. Gökten boşalırcasına yağıyor. Hemen bir saçak altına sığınıyoruz. Ama hiç duracak gibi görünmüyor. Devam kararı alarak yola koyuluyoruz. Yağmur altında sırılsıklam ardı ardına ilerliyoruz. Yağmur bir şiddetlenip bir duruluyor. Yağmurun eziyeti yetmezmiş gibi birde rampaların eziyeti üstüne geliyor. Tam bir işkenceye dönüyor benim için. Moral sıfır. İnişe geçtiğimiz yerlerde ise yağmur damlaları tokat gibi suratıma vuruyor.
Birbirimizden fazla kopmadan ilerliyoruz. Yağan yağmurun yanında arabaların sıçrattığı sularda eklenince tadından yenmiyor. Sinir küpü oluyorum. Sabır, ya sabır diyerek yola devam ediyorum. Fazla konuşmamayı tercih ediyorum. Rampa ardına rampa…
Zor güç yağmur altında yol aldık. Kâh çıktık, kâh indik ve sonunda Fethiye’ye vardık. Yağmur biraz duraklar gibi oldu. Göktürk Abinin bisikletinde oluşan arıza için şehir merkezinde Delta Bisikleti arıyoruz. Şehir merkezinde ilerlerken birden önümüzde beliriyor. Hemen duruyoruz ve açık olup olmadığına bakıyoruz. Günlerden Pazar tatil olma olasılığı var. Ama günün en şanslı haberi açık olduğu oluyor. Delta Bisiklet Fethiye şube sorumlusu Aykut Abi bizi kapı önünde karşılıyor. Ardından Göktürk Abinin bisikleti bakıma alınıyor. Bu arada nerede kalacağımız konusunda bir yol arıyoruz. Kevser’in kuzeni Fethiye’de yaşadığı için hemen onu arıyoruz. Güzel bir kamping veya uygun bir apart otel konusunda yardım istiyoruz. Daha sonrasında Kevser ile ben kuzeninin evine doğru pedallıyoruz. Yağmur her zaman ki gibi bir yağıp bir duruyor. Ölüdeniz yolu üzerinde ki eve varana kadar yine kendimden geçiyorum. Nereye gittiğimi, ne kadar gittiğimi bilmeden birde yağmur altında ilerlemek beni bunalıma sokuyor. Sonunda varıyoruz eve. Kalacak yer sorununu Kevser’in kuzeni sayesinde çözüyoruz. Evinin çatı katında kalabileceğimiz söylüyor. Bu haberden sonra yüzüm gülmeye başlıyor. Kevser’i kuzeninin evinde bırakarak Delta Bisiklete geri dönüyorum. Diğer arkadaşların işi bitmiş. Benimde arka göbekte bir sorun var gibiydi ve bende yaptırdım. Sağ olsunlar sapasağlam yaptılar. Tekrar tekrar Aykut Abiye çok teşekkür ediyorum.
İşimizi bitirdikten sonra hep birlikte Kevser’in kuzeninin evine doğru yola koyuluyoruz. Yaklaşık 4-5 km kadar uzaklıkta. Giderken akşam yemeği için bir şeyler almak için market önünde duruyoruz. Alışverişten sonra hafif bir rampanın başlangıcında olan eve varıyoruz. Ev sahiplerinin daha önceden olan bir randevusu için evden ayrıldıklarını söylüyor Kevser. Bu arada yemek hazırlıklarına başlamış bile. Hepimiz yerleştikten sonra yemek için Kevser’e yardım ediyorum. Mercimek çorbası, patlıcan yemeği, pirinç pilavı ve güzel bir salata yapıyoruz. Daha doğrusu Kevser yapıyor bende arada bir karıştırıyorum. J Yemek masamız hazırlanıyor.
İçlerimize kadar işleyen yağmurun ardından bir evde ısınmak ve kurumak gibisi yok. Herkes duşunu alıp üstünü başını değiştirdikten sonra yemek masasına geliyor. Kevser’in yapmış olduğu lezzetli yemekleri indiriyoruz midemize. Ellerine sağlık olsun…
Yemeğin ardından masa toplanıyor, bulaşıklar yıkanıyor ve çay faslı başlıyor. Çaylarımızı yudumlarken yarın ki güzergâhımız hakkında konuşuyoruz. Haritalarımız önümüzde bakıyoruz. Yağmurun yarın yağıp yağmayacağı hakkında bir bilgimiz yok. Saat geç oluyor ve uyumak için herkes yatağına gidiyor.
Uyumaya çalışıyorum ama yarın hava nasıl olacak diye de düşünmeden edemiyorum. İnşallah yağmur yağmaz diye dua ederek yatıyorum…
Gün Toplam: 43,40 Km
Bisiklet Üzerinde Geçen Zaman: 03:09:14
Ortalama Hız: 13,7 Max. Hız: 43,4
Not: Fotoğraflar Göktürk Günal’a aittir.
Sevgi ve Saygılarımla…