20 Ekim 2012
Turumuzun son günündeyiz, Adıyaman’a ulaştıktan sonra evlerimize döneceğiz. 8 gündür yollardayız ve muhteşem vakit geçirdik. Bugün hava kapalı ve hava durumu yağmur gösteriyor. Dilerim bir şekilde teğet geçer ve yakalanmayız. Kara bulutlar hala yüksekteler, yağmaması için dua ediyorum. 🙂
Siverek çıkışında Adıyaman yoluna giriyoruz ve feribot saatlerine bakıyoruz. Ona göre hareket etmeliyiz. Saat şuan 7.30 ve feribot saatleri 8.00, 9.30, 11.30, 13.30 şeklinde devam ediyor.
8.00 feribotuna yetişmemiz mümkün değil ama 9.30 feribotuna yetişebiliriz. Onu kaçırırsak 11.30’a kadar beklememiz gerekiyor, o yüzden vakit kaybetmeden yola çıkıyoruz.
Siverek’ten küçük bir rampayla çıkıyorz. İki km kadar tırmanıyoruz ve buradan tekrar Adıyaman yönüne dönüp yola devam ediyoruz.
Dün Siverek girişinde yine tabelayı bulamamıştık, o nedenle bugün çıkışta çekiyoruz. 112.000 nüfusu ile Türkiye’nin birçok il merkezinden bile büyük.
İlçe çıkışında Adıyaman’a 116 km kaldığını görüyoruz. Yolumuzun nasıl olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok.
Şimdilik düz yolda pedal çeviriyoruz. Arada durup fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyoruz. 🙂
Saat 8.00 ve feribot iskelesine 24 km yolumuz var. 1,5 saatte almamız gerekiyor bu mesafeyi.
Yolumuz inişler ve çıkışlar ile devam ediyor. Şuan istediğimiz tempoda devam ediyoruz, bu şekilde gidersek yetişiriz diye düşünüyoruz. Tek isteğimiz karşımıza uzun bir rampanın çıkmaması.
Bucak Belediyesinin kavşağını geçtikten sonra iskeleye 12 km yolumuz kaldı. Saat 08.42’yi gösteriyor. 45 dakika sonra feribot hareket edecek, Suat’a bunu hatırlatıp biraz daha hızlanmamız gerektiğini söylüyorum. Bu sırada yavaştan yağmur yağmaya başladı. Yağmurlukları giyip hafif yağmur altında yolumuza devam ediyoruz.
Hafif çiseleyen yağmur bize farklı manzaralar sunmaya başladı. Gökkuşağını izleyerek pedal çeviriyoruz.
Buranın manzarası da dün geldiğimiz yol gibi kurak ve çorak. 🙂 At bağlamışlar ama ne yiyor bilemiyorum…
Suat su almak için bir evin yanında durdu, ben de onu beklerken kendimi gökkuşağı ile çekmeye çalışıyorum. Tabii ön planda ben olduğum için arkada gökkuşağı pek seçilmiyor.
Biraz daha gittikten sonra saat 9.00 gibi güzel bir iniş başladı. Burada güzel manzarayı görünce yine dayanamayıp duruyorum. Bisikletim ile birlikte gökkuşağını tekrar çekiyorum.
Mataramda bir damla bile su yok, ilk gördüğüm çeşmede durup suyumu dolduruyorum. Saat 9.10 oldu ve iskeleye yaklaşıyoruz artık. Görünüşe göre iniş devam edecek. O nedenle biraz rahatlıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz.
Aşağıda Atatürk Baraj Gölünü görüyoruz. Oraya kadar inip, feribot ile karşıya geçeceğiz.
Saat 9.15’te feribot iskelesine ulaşıyoruz. Artık rahatız ve araçların feribota binmesini beklerken işletmenin birinde taze sıkılmış nar suyu içiyoruz. Çok iyi geliyor ve yarım litrelik bir şişe de yanıma alıyorum. 🙂
Feribotlardan bir kare…
Diyarbakır’dan bu yana D360 karayolunda pedallıyoruz. Yol bilgi tabelası burada sökülmüş ve yerde duruyor. 🙂 Çekmeden geçmek istemedim…
Araçlardan sonra biz de feribota biniyoruz. Son dakikada araçlar hala feribota yetişmeye çalışıyorlar.
Nihayet 5 dakika rötar ile feribot kalkıyor. Bu sırada iskeleye gelen araçlara bakıyoruz. Ne kadar kötü olmuştur onlar için kim bilir. 🙂 Bir sonraki feribot 11.30’da, o saate kadar bekleyecekler.
Feribot’un güvertesine çıkıp çevreyi fotoğraflıyoruz. Bu sırada yağmur başlıyor ve üstü kapalı yere geçiyoruz.
Feribotun çatlamış ve kırılmış eski camına stikerler yapıştırmışlar. Ben de hemen bir tane Pedalla stikeri yapıştırıyorum. 🙂
Feribot yol alırken yağmur hala yağmaya devam ediyor.
15-20 dakika sonra karşıya geçmiş oluyoruz. Artık Adıyaman il sınırlarına girdik. Feribottan indikten sonra üstü kapalı bir yere geçip yağmurun biraz dinmesini bekliyoruz. 15 dakika kadar bekledikten sonra daha fazla üşümemek için yola çıkma kararı veriyoruz.
İskeleden sonra tırmanış ile yola çıkıyoruz. Buradan ilk göreceğimiz ilçe Kahta’ya 51 km yolumuz var.
Güzelsu köyünde bir markette duruyoruz. Suat’la bir litre kola alıp içiyoruz. İskeleden buraya kadar tırmandık ve yolumuz hala tırmanmaya devam ediyor. O nedenle bu soluklanma iyi geldi bize.
20 dakika kadar oturduktan sonra tekrar yola çıkıyoruz. Köyün çıkışına kadar tırmandıktan sonra salıyoruz bisikletleri yoldan aşağıya doğru. Kahta’ya 47 km kalıyor…
Buradan sonra tempolu şekilde pedal çeviriyoruz. Bir saat kadar durmadan devam ediyoruz, fotoğraf çekmek için bile durmuyoruz. Saat 11.30’da Nemrut Dağı kavşağına geliyoruz. Gönül isterdi ki, Nemrut Dağı’nı da görelim. Ama zamanımız olmadığı için bu mümkün olmuyor. Artık bir dahaki sefere diyerek Kahta’ya devam ediyoruz.
Kahta’ya 30 km kaldığını gösteren tabela yanında bisikletçi çocuklar ile ayaküstü muhabbet ediyoruz.
10 dakika kadar pedalladıktan sonra Sincik kavşağından geçiyoruz. Buradan da görülmesi gerek bir diğer yer Cendere Köprüsüne gidiliyor. Adıyaman için ayrı bir program yapıp, gezebileceğimizi düşünüyorum. 🙂
Yağmur bir yağıyor, bir duruyor bu şekilde devam ediyoruz yolumuza. Tırmanış esnasında üzerimizdekilerden kurtuluyoruz, inişte tekrar giyiniyoruz. Bu iş bir süre sonra sıkıyor ama yapacak bir şey yok..
Kahta bölgesinde petrol rafinerilerinden bir kare…
17 kilometre sonra Kahta’da olacağız. Karnımız acıktı, orada karnımızı doyurmayı planlıyoruz. Güzel bir iniş ile yolumuza devam ediyoruz.
Salkımbağı Köyü kavşağına kadar tekrar tırmanıyoruz ve buradan sonra yolumuz nihayet düzleşiyor. Bu kavşakta Suat’ı beklerken tabelaların arkasındaki yazı dikkatimi çekiyor. 🙂
“Allah düğününde canını alsın Bedriye”
Bu nasıl bir bedduadır anlam veremedim. Yazıyı yazanı kim bilir ne kadar üzdü bu Bedriye. 🙂
Kavşaktan sonra Kahta’ya 9 km yolumuz kalıyor. Nemrut Dağı dolayısı ile Kahta biraz gelişmiş bir ilçe.
Saat 13.13 ve artık Kahta’ya giriş yapıyoruz. Fotoğraf çekip vakit kaybetmeden merkeze devam ediyoruz. Karnımız çok aç 🙂
Kahta ilçe merkezinden geçerken fotoğraf çekiyorum. İlçe merkezi, anayoldan bir km içeride kalıyor.
Güzel bir lokanta bulup oturuyoruz. Buradan sonra tekrar ilçe merkezini gezerek yolumuza devam ediyoruz.
Kahta’da bir saat kadar vakit geçirdik, Adıyaman’a çok geç kalmak istemiyoruz. Suat Erzincan’a, ben ise Muğla’ya döneceğim. Ne zaman otobüs buluruz bilmiyoruz. Fazladan Adıyaman’da kalmak istemiyoruz, bütçemizin sonuna geldik çünkü.
Saat 14.15 dolaylarında ve Adıyaman’a 33 km yolumuz kalıyor. Suat ile asılıyoruz pedallara. 🙂
Az mola ile sürekli pedal çeviriyoruz. Bu bölgede manzaralar hep aynı. Petrol rafinerisinin minyatürünü yapmışlar bir köy girişine. Fotoğrafını çekip tekrar yola devam ediyoruz…
Adıyaman’a giderek yaklaşıyoruz. Hızlı tempoda çok güzel yol alıyoruz. Böyle gidersek yarım saate kadar Adıyaman’a gireceğiz.
Saat 15.30’da Adıyaman giriş tabelasında buluyoruz kendimizi. Hemen fotoğrafını çekip, biraz dinleniyoruz. Buraya kadar çok iyi geldik ve neredeyse bütün enerjimizi harcadık. Buradan sonra merkeze çok yolumuz kalmadı nasıl olsa.
Nar heykeli önünden geçerek, Adıyaman merkezine giriş yapıyoruz.
Merkeze doğru çevreyi izlemeye devam ediyorum… 🙂
Saat 15.50 ve Adıyaman Valiliği önündeyiz. Otogarı bulup dönüş için bilet bakacağız. Vaktimiz kalırsa Adıyaman’ı gezmeye devam edeceğiz. Suat ile göz teması kuruyoruz ve otogar yönüne devam ediyorum. Bu sırada Suat beni gözden kaybediyor. İki derede, bir arada birbirimizi kaybediyoruz. 🙂 Ben otogarı buluyorum ve peronda Erzincan’a direkt giden tek ve son aracı görüyorum. Birazdan hareket edecek ama Suat yok ortalıkta. 🙂 Arıyorum, şehir merkezine girmiş yanlışlıkla. Çabuk otobüsün hareket ediyor gel otogara diye söyleyip telefonu kapatıyorum.
Suat gelene kadar otobüs perondan çıkıyor ve bu sırada Suat geliyor. Firma görevlisi yolun karşısına geçerse otobüs onu oradan alır diyerek oraya yönlendiriyor. Bu sırada Suat ile ayak üstü vedalaşıyoruz ve onu uğurluyorum. 🙂 Bu kadar ani ayrılacağımızı düşünmemiştim…
Evet sıra geldi bana, ben ne yapacağım? Buradan Muğla’ya direkt otobüs gitmiyor. Bir şekilde aktarma yaparak gideceğim. Şansımı Adana’dan yana kullanıyorum ve ilk Adana otobüsüne bilet alıyorum. Saat 17.00’de kalkacak otobüsüm ve 22.00 – 22.30 arası Adana’da olacak. Adana’dan Muğla’ya son araç ise 22.15’te. 🙂 Tam bir macera başlıyor benim için anlayacağınız.
17.00 otobüsüne biniyorum ve durumumu şoföre izah ediyorum. Benim içimi rahatlatıyor biraz ve 22.00 olmadan Adana’ya gireriz diyor. Adıyaman’dan başlayan yolculuğum, Adana şehir içine girene kadar stresli geçiyor. Sonuç olarak otobüs 22.05’te Adana otogarına giriyor. Ben yolda telefondan Adana – Muğla biletimi almıştım zaten. Otobüsten inip hemen diğer otobüsün peronuna koşuyorum. Bisikletimi sorunsuzca bagaja teslim edip yazıhaneden biletimi alıp geliyorum ve koltuğa oturmamla otobüs hareket ediyor. 🙂
Bu arada katlanabilir bisikletin faydası bu bagaj olaylarında ortaya çıktı. Şoförler, muavinler bisikleti o şekilde görünce gülerek alıyorlar. 🙂 Özellikle yanlarında katlarsanız daha etkili oluyor. 🙂
8.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Siverek – Adıyaman); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Ağrı’dan başlayan turumuz muhteşem rotasıyla 8 gün sonunda Adıyaman’da bitiyor. Muhteşem insanlar tanıyıp, harika yerler gördük ve unutamayacağımız anlar yaşadık. Bu duyguları tekrar tekrar yaşamak adına; yer, yön, coğrafya, iklim, farkı gözetmeden yollarda olmaya devam edeceğiz…
Sevgilerimle…
yeniden merhaba…
muhteşem bir yolculuk zevkle ve hayranlıkla okudum. daha önce yazdığım gibi en güzeli benim için Şırnak il tabelasıydı. dilerim en yakın zamanda 81’i tamamlarım.
Nemrut’a daha önce çıktınız mı bilmiyorum ama iki yıl önce gittiğimde ben de bisiklet ile çok daha zevkli bir yolculuk olur diye düşündüm. birde güneşin batışını bisiklet ile birlikte fotoğraflamak dilerim en yakın zamanda yaparsınız. iyi günler dileirm.
kazım mert
Daha önce gitmedim Nemrut’a, dilerim bir gün bisikletim ile gider görürüm…
Takibiniz için çok teşekkürler, sevgiler…