Görünmez Kaza
07 Haziran 2007 Artvin – Arhavi
Arhavi’ye varıyorum varmasına ama gelin birde bana sorun. Başıma gelmedik kalmıyor. Arhavi’ye varmama sadece birkaç dakika kala Arhavi Tünelinin içinde düşüyorum. Çok ucuz atlatıyorum ama her yerim sıyrıklar içerisinde. Kazadan bahsetmeden önce Artvin’e dönelim. Bugün yolum uzun olduğu için saat 6 gibi uyanıyorum. Yola çıkmam 6 buçuğu buluyor. 5 km.lik zikzaklı rampayı bir çırpıda iniyorum. Çoruh nehri üzerinden geçerek Borçka’ya doğru ilerliyorum. Artvin ardımda kalıyor…
Güzergâhımda yol çalışması olduğundan dolayı bir süre toprak zeminde ilerliyorum. Ayrıca Borçka’ya kadar 11 tane irili ufaklı tünel beni bekliyor. Bir km uzunluğunda ki tünelin sonunu göremiyorum ve ışığım bu konuda yetersiz kalıyor. Tünele girip hayatımı riske atmak istemiyorum ama farklı bir alternatif yolda mevcut değil. Yoluma devam edebilmem için buradan geçmek zorundayım. Tünel girişinde bir süre bekliyorum. Bir araç durdurup, aracın ışında gitmek istiyorum. Sabah saatleri olduğu için uzunca araç gelmesini bekliyorum. Sonunda bir araç geliyor ve el işareti ile durduruyorum. Durumu kısaca özetledikten sonra aracın ışıklarını yakmasını ve önünde tünel çıkışına kadar götürmesini istiyorum. Sağ olsun beni kırmıyor ve tüneli sağ salim olarak geçiyorum.
Bundan sonra kısa kısa birçok tüneli de geride bırakıyorum. Ardından yine aynı şekilde bir tünel daha çıkıyor. Aynı yöntemi burada tekrar kullanıyorum. Bu defa çok daha uzun bekliyorum, bunu da belirteyim. Bozuk yolda ilerlemekte cabası…
Yol manzaraları,
Borçka 10 Km…
Ardından Çoruh Nehri ile birlikte Borçka’ya doğru gidiyorum. Çoruh bir süre sonra baraj gölü halini alıyor. Borçka Barajının suyu durdurması ile nehir bir anda göl oluveriyor. Bu da beni epey üzüyor.
Kısa bir mola,
Baraj Gölünden son kare…
Baraja karşı değilim tabi ki ama yapılacak yerin iyi seçilmesi taraftarıyım. Çoruh bilindiği gibi dünyanın sayılı en hızlı akan nehirlerinden birisi olma özelliğine sahip. Ayrıca çevresinde barındırdığı doğal yaşamı da unutmamak gerekir. Bu sıkıcı manzarada pedalladıktan sonra Borçka’ya varıyorum.
İçinden geçen Çoruh ile Borçka…
Borçka’da vakit kaybetmeden yoluma devam etmek istiyorum. İlçe çıkışında bir markette durarak meyve suyu ve kek ile kahvaltımı atıştırıyorum. Buradan sonra Hopa’ya 36 Km yolum kalıyor.
Borçka çıkışında terste ki Borçka giriş tabelasını hatıra olarak fotoğraflıyorum.
Ardından yolum rampalaşmaya başlıyor. Cankurtaran Geçidini yavaş yavaş çıkmaya başlıyorum. Giderek yeşilliklerin arasında kayboluyorum ve rampa beni hiç yormuyor.
Yeşil ve mavi renkler dans ediyor adeta. Bu manzara karşısında hiçbir şey durduramaz beni. Giderek yükseliyorum ve köylerin içinden geçiyorum. Hopa 30 Km.
Yol Manzaraları,
Çay tarlaları eşlik ediyor bana. Çay tarlalarında çalışan işçiler ile selamlaşıyorum tek tek. Hacı Ömer İskenderoğlu hayratında su içmek ve fotoğraf çekmek için duruyorum. Bu kısa molada kana kana içtiğim suyun tadı damağımda şuan bile.
Hemen yanında akan küçük derenin sunduğu bu güzelliği ölümsüzleştiriyorum. Ağaçların filizlerini seviyorum uzun uzun. Mutluyum yine, hem de ne mutluluk.
Hopa’ya 20 km yolum var ama ben hala tırmanıyorum. Yanımda yüklü kamyonlar birer birer geçiyor tıs tıs.
Çay Tarlaları,
Saatim 11.00’e doğru gelirken bende Cankurtaran Geçidi zirvesine varıyorum. Burada çok azda olsa yağmur damlalarını hissediyorum üzerimde. İnişe geçeceğim için yağmurluğumu giyiniyorum ve yoldaşımı salıyorum rampadan aşağıya doğru.
Rampayı çıkarken yanımdan tıs tıs geçen kamyonları, şimdi ben geçiyorum. Hızla kayboluyorum Karadenizin yeşillikleri arasında.
Karadeniz’in eşsiz manzarası,
İnişin hızı ile fazla durmuyorum ve çok geçmeden Hopa’da alıyorum soluğu. Sola dönersem Arhavi’ye, sağa dönersem Kemalpaşa, Sarp’a gidiyor yolum.
Saat henüz erken olduğu için ve görmek istediğim için direksiyonumu sağa çeviriyorum. Hopa çıkışında yine marketten bisküvi ve meyve suyu alıyorum. Hopa’yı biraz çıktıktan sonra bir ağaç altında yiyorum. Sarp sınır kapısına yaklaşık 15 km yolum var.
Sarp Yamaçlar,
Turumun 26. gününde deniz ile buluşuyorum.
Düz yolda yine tünellerden geçerek ilerliyorum. Sarp adının nereden geldiğini gözlerimle görüyorum. Sarp yamaçlar altında ilerliyorum. Her an üzerime bir şey düşecekmiş gibi.
Saat bir gibi Sarp sınır kapısına varıyorum. Hatıra fotoğrafını çekilmek için bir gürcüden yardım istiyorum. Fotoğrafımı da çekildikten sonra kapıda askerlerle muhabbet ediyorum ve dinlendikten sonra tekrar dönüşe geçiyorum.
Önce Hopa’ya, ardından Arhavi’ye gideceğim. Pedallar dönmeye başlıyor ve Sarp’tan hızla ayrılıyorum. Yine yoldan manzaralar,
Hopa’ya 9 Km…
Karadeniz’in muhteşem manzarasından birkaç kare daha.
Hopa’ya kadar durmadan gidiyorum ve Hopa’da da tekrar durmadan Arhavi’ye doğru devam ediyorum.
Sol tarafımda yeşil dağlar, sağ tarafımda koca bir deniz ile yol alıyorum. Yeni yapılan sahil yolunda seyir ediyorum. Bir ara fotoğraf çekmek için bisikletimi direğe yaslıyorum ve kayarak düşüyor. Kaldırdıktan sonra üzerinde ki yükten dolayı basınç yapmış ve arka lastiğin akordunu bozmuş.
Arhavi’ye az yolum kaldığı için öylece idare ediyorum. Arhavi’ye varabilmek için önümde uzanan Arhavi tünelini geçmem gerekiyor. Yaklaşık bir km uzunluğunda olan tüneli geçmek yine kolay değil. Trafik burada epey yoğun ve araç durdurmak çok tehlikeli bir hal alıyor. Normalde çift yönlü olan yol, bakım nedeni ile tek şeritten veriliyor. Farımı yakıyorum bir işe yaramasa da. Giriyorum tünele ve kaldırım olan kısımdan ilerlemeye çalışıyorum yavaş yavaş. Arkamdan gelen araçlar yolumu aydınlatırken, karşımdan gelenler ise tam aksine gözlerimi kör edecek derecede yolu göremiyorum. Tünel içinde araçların çıkarttığı sesi ise söylemek bile istemiyorum. Sadece çok ürkütücü bir ses olduğunu söyleyebilirim. Tam tüneli yarılamışken yine karşıdan gelen araç nedeni ile bir ara görüş kaybı yaşıyorum ve o anda ne olduysa oldu. Bir anda bisikletimin önü bir çukura kaçtı. Ne olduğunu anlayamadım bile, bir anda kendimi yerde buldum. Hiç bir şey görmüyorum. Bir şekilde bisikletimin ön lastiğini kurtarıp yolun bir ara boş olduğu anı yakalayıp yola inerek yüklendim pedala. Neyse ki sağ salim çıktım tünelden dışarıya. Hemen bisikletimi ve kendimi kontrol etmeye başladım. Bisikletin çok büyük bir problemi yoktu ama benim her yerim sıyrıklar içerisindeydi. Acısını akşam yatarken fark ettim ancak. Daha fazla durup vakit kaybetmeden hemen öğretmenevini buluyorum. Artvin’den Habib Ağabeyin ayarlattığı yere yerleşiyorum. İlk olarak duşa giriyorum ve sıyrıklarımı temizliyorum. Şanslıymışım ki ucuz atlattım. Çok daha kötü olabilirdi.
Güzel bir duşun ardından Arhavi’de bisikletçi aramaya çıkıyorum. Çıkarken de günlüğümü ve fotoğraf makinemi yanıma almak istiyorum. Ama fotoğraf makinem ortada yok. Bisikletin yanına iniyorum ama bisiklette de değil. Aklım duruyor, nerede unuttum ya da nerede kayboldu diye düşünürken bisikletten düştüğüm nokta geliyor aklıma. El fenerimi alarak tünele doğru gidiyorum. Tünel öğretmenevine çok yakın olduğu için yaya gidiyorum. El fenerini yakarak tünelin içine giriyorum ve kaldırımda ilerliyorum. Adım attığım yeri iki defa kontrol ederek tabi. Düştüğüm çukuru görünce şok oluyorum. Normalde kapalı olması gereken kapaklar, orada açık. Düşme nedenimde onlar. Düştüğüm yere bakıyorum fener yardımı ile ve makinemi yerde buluyorum. Seviniyorum ve tekrar tünelden dışarıya çıkıyorum. Tam tüneli çıktıktan sonra elimde bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyorum. Evet, bu defa günlüğüm yok ortalıklarda. Tekrar tünelin içine, aynı yere dönüyorum. Fotoğraf makinesini almak için bir yere koymuşum ve almayı unutmuşum. Onu da aldıktan sonra oracıkta her şeyimi kontrol ediyorum ve tüneli bir daha girmemek üzere terk ediyorum.
Arhavi’ye dönüp bisikletçi aramaya başlıyorum. İlçe halkının da yardımı ile bir bisikletçi buluyorum ve durumu kısaca anlatıyorum. Hemen yapacağını söylüyor ve bende öğretmenevine dönerek bisikleti getiriyorum. Dükkânın ismi “Uzman Bisiklet”. Tamirci ağabey kendisinin de adı gibi uzman olduğunu söylüyor ve başlıyor benim yoldaşı akort etmeye. Uzun uğraşlar sonunda yoldaşım tekrar ayağa kalkıyor. Sevgili bisikletçi ağabeyim bu işlem karşılığında benden ücret bile talep etmiyor. Teşekkür ederek yanından ayrılıyorum. Bisikletimi öğretmenevinde ki yerine koyduktan sonra akşam yemeği için tekrar çıkıyorum dışarıya. Sıcak çorbalı menümde karnımı doyuruyorum. Yoğun geçen günün ardından öğretmenevine geri dönerken markete uğrayıp bol bol meyve alıyorum. Vitamin almalıyım bu aralar. Sıyrıkların tez zamanda geçmesi gerekiyor. Meyvelerimi yedikten sonra saat daha 9 olmadan yatıyorum.
Yol Bilgileri
Artvin – Arhavi arası yaklaşık olarak 80 km kadar. Hopa’dan sonra Sarp sınır kapısına gidip gelmek isterseniz yol 17 km gidiş, 17 km dönüş olarak toplamda 35 km daha uzuyor. Görülmesi gereken bir yol olduğunu da belirteyim ama tercih size kalsın. Artvin’den sonra Borçka’ya kadar 11 tüneli geçmek gerekiyor. Tünellerden iki tanesi 1 km dolaylarında. Geçmek için güzel bir ışık gerekli. Yoksa benim taktiğimi kullanmanızda fayda var. Işıksız kesinlikle girilmemesi gerekir. Borçka’dan sonra Cankurtaran Geçidi başlıyor ve uzun bir rampa sizi bekliyor. Çay tarlalarının yanından zirveye ulaştıktan sonra Hopa’ya kadar iniyorsunuz. Buradan sonra yol düz ve epey geniş. Sizi hiç zorlamayacaktır. Son olarak tünellere çok dikkat edilmesi gerektiğini söylemek istiyorum.
Gün Toplam Km: 119,67 | Ort. Hız: 17,8 | Max. Hız: 50,9 | Bisiklet Kullanma Süresi: 06:43:28
Tur Toplam Km: 1807,31
26.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Artvin-Sarp-Arhavi); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız…
Sevgi ve Saygılarımla…
ufak kazalara rağmen çok harika bir gün olmuş….fotoğraf makinasınada çok şaşırdım iyiki karanlıkmış yoksa kesin biri alırmış:))))
pedalına sağlık……….
yeniden mrb…
bu yolculuk lütfen bitmesin, her cümlesini ayrı bir heyecana okumaya devam ediyorum, dilerim ben den bıkmazsınız sürekli yazıyorum diye.
Karadeniz’de yolunuz açık ola…:)
Teşekkürler Kaancım,
O gün hala dün gibi aklımda. Aksiliklerle dolu bir gün. Ama sonu güzel bir gün.
Merhaba Kazım Bey,
Sizden bıkarmıyız hiç, her güne yazdığınız yorumlar beni mutlu ediyor.
Karadeniz devam edecek….
Sevgilerimle…
Bu güzel turun her gününü ayrı bir keyifle okuyoruz.Karadeniz diyince yeşil,yeşil,yeşil,….yeşil geliyor zihinlere…Ayrıca kazayı okuyunca sorumsuz görevliler ve işte türkiye geldi aklıma.Ne yapacan işte bazen insan bir şey yapamıyor.Allah’a şükür daha kötü bir sonuç olmamış.teşekkürler….
Çok teşekkürler Semih Hocam,
Çok haklısınız, daha kötü olmadığına bende çok sevindim. Daha büyük bir sorunda turu bırakmak zorunda bile kalabilirdim.
Geri izleme:Cankurtaran Geçidi