Taraklı, Geyve, Pamukova, Karapürçek, Akyazı, Sakarya Bisiklet Turu

03 Şubat 2019

Merhaba Arkadaşlar,

Yeni bir tur ile karşınızdayım. Takip edenler bilirler Türkiye’nin 81 şehrini gezdikten sonra tüm ilçelere de ulaşmak gibi bir hedef koydum kendime. Türkiye’de merkez ilçelerde dahil olmak üzere toplam 972 ilçe bulunuyor. Şu ana kadar bunların 611’unda bisiklet sürdüm. 361 ilçeye daha gidersem Türkiye’nin tüm ilçelerinde bisiklet kullanmış olacağım.

Bu tur sonunda ise hedefim Sakarya’nın tüm ilçeleri. O nedenle daha çok heyecanlıyım. Kendime bir program yaptım ve her ay bir pazar günü gitmediğim farklı bir yere giderek oraları gezeceğim.

Muğla’dan Sakarya’ya gidebilmek için cumartesi günü akşam otobüse biniyorum ve sabah erkenden Sakarya’ya varıyorum. Buradan da Taraklı minibüsüne binerek Taraklı’ya geçiyorum. Bu arada otobüs ve minibüste sorun çıkarmaması için katlanır bisikletimi yanıma aldım. Bu tarz turlarda genelde tercihim hep bu oluyor.

Taraklı’ya varır varmaz hemen kahvaltımı yapıp, saat 9.00 gibi hareket etmek üzere hazırlanıyorum. Hava biraz soğuk ama gitmeme engel değil. Çünkü turumun ilk 10 kilometresi neredeyse tırmanış olacak. En sevdiğim. 🙂 Kış günlerinde tırmanışla başlayan turlara bayılıyorum. Yola çıkmadan önce Taraklı’da birkaç fotoğraf çekiyorum.

Taraklı küçük ama tarihi yönden epey güzel bir ilçe. Buraya gelip etraflıca gezmek isterim. Her gittiğim yerde mutlaka yapılacak birkaç şey bırakıyorum. Tekrar gelebilmek için bahanem oluyor. 🙂

Günlerden pazar ve saat sabahın 9.00’u. İnsanlar gibi Taraklı’da hala uykuda. Uyandırmadan sessizce ilçeyi geride bırakıyorum.

Taraklı’dan Geyve’ye giden iki farklı yol var. Birincisi tüm taşıtların kullandığı yeni yapılan yol. Diğeri ise eski Geyve yolu. Tabii ki tercihimi bu eski yoldan yana kullanıyorum. Hem trafiği daha az, hemde çok daha bakir manzaralar sunuyor.

Hava soğuk olduğu için ara ara durup ellerimi ısıtıyorum. Güneş var ama henüz içimi ısıtacak kadar güçlü değil. Her ne kadar üşüsem de birazdan rampa sertleşince ısınacağımı biliyorum. O nedenle keyfimi kaçırmıyorum.

Havanın ne denli soğuk olduğunu bu kuşburnuların üzerindeki buz parçacıklarından anlayabilirsiniz.

Güneş olan yerlerde psikolojik olarak ısınsam da, derin vadilere girince kaybolan güneşle birlikte aynı oranda üşüyorum. Neyse ki bu durum çok uzun sürmüyor.

Beklediğim tırmanışın sert noktaları çok geçmeden karşıma çıkıyor. Kısa süre sonra güzelce ısınıyorum ve çok daha keyifle pedal çevirmeye başlıyorum. Karşıma çıkan tabela sayesinde durmak zorunda kalıyorum. İç Dedeler mi, yoksa Dış Dedeler mi? Hangisine gideceğime karar veremeyince her ikisini de transit geçip yoluma devam ediyorum. 🙂

Yola çıkalı 10 km’yi geçti ve ben hala tırmanmaya devam ediyorum. Ama GPS verilerime göre zirveye oldukça az kaldı. Bu arada zirve aynı zamanda bir geçit. 🙂 Buraya gelmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu öğrendim bu bilgiyi. Listeye bir geçit daha ekleyeceğim içinde çok mutluyum. O nedenle tırmanıştan oldukça keyif alıyorum.

Her fotoğraf molasında yol arkadaşımda dinleniyor.

Tırmanışın son kilometreleri kıvrılarak devam ediyor.

Ve beklenen geçit zirvesine saat 9.52’de ulaşıyorum. 800 metre yükseklikte bulunan Kazkıran Geçidi. Bu geçit hakkında internet üzerinden birkaç tane farklı hikaye var. Bunu daha sonra geçitler kısmında sizlerle paylaşacağım. Bu nokta yöre halkı için önemli bir yer.

Zirvede kısa bir fotoğraf molası verdikten sonra inişe geçiyorum. Yeni yola bağlanana kadar yine keyifli bir yoldan geliyorum. Ama çok geçmeden yeni yolla buluşuyorum. Yoluma Sakarya yönünden devam ediyorum. Bu arada epey uzun bir iniş beni bekliyor. Neredeyse Geyve’ye kadar iniş devam edecek. Havanın ısınması iyi oldu, yoksa bu uzun inişte epey üşürdüm.

Yine trafiği kısmen az olan yolda hızla inişe devam ediyorum. Yol altımdan resmen akıp gidiyor. Ara ara durup sağımdan solumdan akıp giden manzaraya bakıyorum.

Geyve’ye 10 km kaldı ve hala iniyorum. 🙂 İnanılacak gibi değil. Ama artık biraz pedal çevirmek istiyorum.

Karşı yamaçlarda köyler var, o köylerde hayat var. Her birini düşünerek yoluma devam ediyorum.

Nihayet Geyve yol ayrımına geldim. Burası aynı zamanda inişinde sonu. Geyve ilçe merkezine girerek yoluma devam edeceğim.

İlçeye girer girmez muhteşem bir ayva kokusu sarmıştı dört yanımı. Sebebini şimdi anlıyorum. Burası demek ayvanın başkentiymiş. Geyve ismi de tahminimce ayvadan dönüşerek oluşmuştur.  Y ve V harfi başka kaç kombinasyonda yan yana gelebilir ki? 🙂

Saat 10.44 ve ayva diyarı Geyve’deyim. Taraklı’dan sonraki durağım olan Geyve’ye de ulaşmış oldum. Kaldı üç ilçe…

48000 nüfus yazmasına rağmen oldukça küçük bir ilçe merkezi var. Hızla geçip Pamukova’ya doğru yine tenha olan alternatif yoldan gidiyorum.

Rüzgara karşı hızımı almış giderken sazlıkların oluşturduğu muhteşem manzara beni durduruyor. Rüzgar şimdilik karşımda ama Pamukova’ya kadar en fazla. Oradan geri döneceğim için arkamdan esecektir diye ümit ediyorum. 🙂

Geyve’yi çıktıktan sonra Pamukova’da yaşayan Mehmet Ali Mülayim hocamı arıyorum. Daha önce geleceğimin haberini vermiştim. Bir saate kalmaz orada olacağımı söylüyorum. Buluşup hem hasret gidereceğiz, hemde öğle yemeği yiyeceğiz.

Pamukova’ya doğru emin pedallarla devam ediyorum.

Karşıma Sakarya nehri çıkıyor. Ülkemizin önemli nehirlerinden birisi olan bu nehrin üzerinden geçip yoluma devam ediyorum.

Sakarya Nehri…

Pamukova’ya son kilometreler…

Saat 11.33 ve Pamukova’ya giriş yapıyorum. Son kez Mehmet Ali hocamı arıyorum. İlçeye girer girmez sağa dön ve bankanın yanında beni göreceksin diyor. Vakit kaybetmeden ilçe merkezine devam ediyorum.

Ve Pamukova’da Mehmet Ali hocamla buluyoşuruz. Kendisi de benim gibi bisiklet sevdalısı. Daha önce birlikte Antalya’dan Fethiye’ye pedala çevirmiştik. Merak edenler buradan o turun yazısına ve fotoğraflarına ulaşabilirler.

Eski günleri yad ederek muhabbet ediyoruz. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Antalya-Fethiye turundan sonra bir defa Muğla’ya geldi ve daha sonra görüşme şansımız olmadı. Ama gönüllerimiz bir ki her ne zaman fırsat bulsak birbirimizi hatırlarız. Birlikte muhabbet eşliğinde güzel bir öğle yemeği yiyip, üzerine ikişer bardak çaylarımızı içiyoruz.

Mehmet Ali hocam köye götüreyim, gezelim edelim desede, beni bekleyen bir bu kadar daha yolum olduğu için teklifini istemeyerek geri çeviriyorum. Artık yola düşme zamanı diyerek Mehmet Ali hocam ile hatıra fotoğrafı çekilerek yanından ayrılıyorum.

Pamukova’dan sonra Sakarya yönüne geri dönüyorum. Buradan sonra yolum Sakarya nehrinin akışına ve rüzgar arkamda oldukça hızlı gidiyorum. Ama gel gelelim bu defa da trafik belası beni buluyor. Burası Eskişehir-İstanbul yolu olduğu için karayolu trafiği oldukça fazla. O nedenle bir süre sonra oldukça can sıkıcı hale bürünüyor. Elimden geldiğince hızlı gidip bir an önce bu yoldan ayrılmak istiyorum.

Turum Sakarya’da bitecek ama maalesef ki 22 km yolum kalmadı. 🙂 Tabela en kısa yoldan Sakarya’ya giden yolu gösteriyor. Ama ben sırada ki ilçem olan Karapürçek’e döneceğim. Oradan da Akyazı’ya gideceğim. En son oradan sonra Sakarya’ya dönüş yapacağım. Anlayacağınız daha 70-75 km yolum var.

Sakarya nehri benimle birlikte akmaya devam ediyor. Bir süre daha eşlik edecek, ardından ayrılmak zorunda kalacağız.

Şu yolda yoğun trafik olmasa, pedal çevrilecek keyifli yollardan birisi diyebilirim. Ama gelin görün ki trafik bir süre sonra çekilmez hal alıyor.

Ahmediye köyünde artık anayoldan ayrılıp Karapürçek yoluna giriyorum. Kumbaşı köyünde son kez Sakarya nehrine el sallıyorum. Buradan sonra yollarımız ayrılıyor. Bir daha ne zaman buluşuruz bilmiyorum.

Semerciler köyünden geçerken bu güzel ağaç dikkatimi çekiyor. Ölümsüzleştirmek adına durup fotoğrafını çekiyorum.

Yine aldatmacalı bir tabela daha. 🙂 Akyazı ilçesine 10 km diyor ama daha ben Karapürçek ilçesine gideceğim. Yani anlayacağınız x 2. 🙂

Bir sonraki tabela o yoldan ayrıldıktan sonra çıkıyor karşıma ve Karapürçek’e 5 km yolum kaldığını gösteriyor. GPS cihazımda ki grafikte ise bu beş km’nin tırmanış olduğunu söylüyor. Kısmet ne yapalım, çıkılacaksa çıkar, inilecekse ineriz. 🙂

Tam 15 dakika sonra Karapürçek’e giriş tabelasını görüyorum. Saat 15.00 ve ben dördüncü ilçede de pedal çeviriyorum. Sakarya’ya ait gitmediğim son ilçe Akyazı kaldı. Ha gayret Serkan, biraz daha sabredersen orada da pedallayacaksın. 🙂

Karapürçek daha önceden Akyazı ilçesine ait bir belde iken 1991 yılında ilçe olmuş. Çok büyük bir ilçe olmadığı için merkezide oldukça sakin. Bisikletimle hızla geçip Akyazı’ya doğru yoluma devam ediyorum.

Küçücek’ten geçip Akyazı’ya giderken Sakarya-Mudurnu yoluna dikey bir geçiş yaparak Akyazı ilçe merkezine devam ediyorum.

Akyazı bugün gördüğüm ilçeler arasında en büyüğü diyebiliriz. Sakarya’ya olan yakınlığı ve termal turizmi sebebiyle epey tanınan bir yer burası. İlçe merkezinden geçerek yoluma devam ediyorum. Henüz kendimi yorgun hissetmediğim için durma gereği duymuyorum.

İlçeye girdiğim yönde nüfus tabelasını görmediğim için oldukça üzülmüştüm. Koleksiyonuma bir parça daha eklemek istiyordum ki ilçeyi çıkarken karşıma çıkıyor tabela. 🙂 Bu fotoğrafla birlikte artık Sakarya’nın tüm ilçelerini tamamlamış olmanın mutluluğunu daha derinden hissediyorum. Bir ili daha geride bırakıyorum. Darısı sıradaki il için diyelim. 🙂

Akyazı’dan sonra Sakarya merkeze trafikten uzak bir yol seçiyorum. GPS cihazıma yüklediğim rotayı takip ediyorum ve nereye götürürse onun peşinden gidiyorum. Karşıma ne çıkacak hiç bir fikrim olmadan. 🙂

Yoluma devam ederken İstanbul-Ankara otoyolunun üzerinden geçiyorum. Şu an pedal çevirdiğim yol oldukça sakin ve ucu nereye çıkacağını bilmediğim cinsten. 🙂

İşte böyle manzaralar görünce dayanamıyorum ve hemen sarılıyorum kameraya. Bilmediğim yolların bana sunduğu bu sürprizlere bayılıyorum. Her zaman güzel sürprizler olmasa da her türlüsüne razıyım.

Bu manzarayı gördüğüm yolun görüntüsü bu şekilde. Uzunca bir süre toprak yolda pedal çevirdim. Lastik çapımın küçük olması bana burada dezavantaj sağlasa da halimden memnunum. Farklı yerler görmenin en güzel yolu budur işte.

Epey bir süre bu toprak yolda pedalladıktan sonra anayolla buluşuyorum. Saat 17.00 ve ben neredeyse turu bitiriyorum. Buradan sonra rota otogara kadar devam edecek.

Saatim 17.20’i gösterdiği sırada Sakarya otogarına giriş yapıyorum. Muğla’ya dönen otobüsüm ise saat 21.00’de. O zamana kadar akşam yemeğini yedikten sonra zaman geçiriyorum.

Otogarda asker uğurlaması olduğu için renkli görüntülere sahne oluyor. Saat 21.00’e kadar vakit nasıl geçiyor anlamıyorum.

Otobüsüm gelince bisikletimi güzelce bagaja yerleştiriyorum ve koltuğu oturduktan sonra güzel bir turu daha geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyorum. Her ne kadar yorulsam da, oturduğum yerde yeni turların hayalini kuruyorum. Sabah Muğla’da otobüsten inip işime gideceğim ve akşama kadar çalışacağım. Ama yapmış olduğum turun keyfi, bütün yorgunluğumu alıp gidiyor benden.

O nedenledir ki yeni turlarda, yeni rotalarda, yeni şehirlerde, yeni ilçelerde görüşmek dileğiyle…

Taraklı, Geyve, Pamukova, Karapürçek, Akyazı Güzergâh ve Yükselti Haritası…

Sevgi ve Saygılarımla…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.