Karaburun Bisiklet Gezisi

21 Temmuz 2012

Merhaba Sevgili Arkadaşlar,

İzmir’in görmediğim son ilçesi olan Karaburun’a gidiyoruz bu hafta. Diğer haftalara göre, bu hafta biraz daha farklı. Cumartesi ve Pazar olmak üzere iki günlük bir tur olacak. Karaburun’a gidip bir gece kalacağız ve ardından Pazar günü geri döneceğiz. Planı programı buna göre yapıyoruz ve o şekilde uygulamak üzere 21-22 Temmuz haftasını seçiyoruz. Sonrasında arkadaşlarımla paylaşıyorum ve kadromuz şekilleniyor. Köyceğiz’den Nil, Urla’dan Cüneyt katılıyor tura. Birde son gün belli olan Burdur’dan Burçin. Acele ile Aydın’a otobüs biletini alıyor. Ben ve Nil Cuma günü akşam buradan özel araç ile yola çıkacağız ve Aydın’dan Burçin’i alıp Urla’ya devam edeceğiz. Urla Kuşçular köyünde Cüneyt’in evinde bir gece kalacağız ve sabah dinç bir şekilde tura başlamak iyi olacak.

Gece 23:30 gibi ulaşıyoruz Cüneyt’in evine, tabi çok kolay olmuyor. Önce Urla’nın içinde googlemap’in çıkardığı rota dahilinde kayboluyoruz. Çıkmaz ve daracık sokaklarda araç ile helak olduk. Bu sırada sinir küpü oldum tabi. Nihayet Urla’dan kurtulduk ve Kuşçular yoluna girdik, bu defa da Cüneyt’in evine giden yolu bulmakta zorlandık. Nihayet ki bütün bunlar geçti bitti ve eve ulaştık. Birer kahve içtikten sonra yarın sabah erken kalkmak üzere yatıyoruz. Akşamdan bisikletleri çıkartıp toplamakla uğraşmadığımız için sabah gündüz gözü ile yapacağız bu işlemi.

Saat 7:30’da çalacak alarmdan 5-10 dakika önce uyandık. Programımız 8:00’de kahvaltı 9:00’da yola çıkış. Ama kahvaltıyı evde değilde, Kuşçular köyünün kahvesinde yapmak istiyoruz. Fırından börek çörek alıp sıcak çay eşliğinde yapacağız. Neyse önce bisikletlerimizi araçtan çıkartıp toplayalım. Yola hazır hale getirelim.

Yolumuz rampalı olacağı için kendi slik lastiklerimi Nil’in bisikletine, onun dişli lastiklerini ise kendi bisikletime takıyorum. Performans olarak her ne kadar iyi olsa da, bu yıpratıcı yolda daha kötü olmasın.. 🙂

Bisikletlerimizi hazırladıktan sonra artık yola çıkıyoruz, 3 km kadar gitmemiz gerekiyor kahveye ulaşmak için. 3 km ama yarısını tırmandık, eğim her ne kadar az olsa da sabahın bu saatinde hiç çekilmiyor. 🙂 Çok geçmeden ulaştık fırına ve böreklerimizi aldık. Ardından kahveye geldik ve dışarıda ki masanın birisine oturduk. Çaylarımızı söyledik, onlar gelirken böreklerimizi masamıza serdiğimiz gazetenin üzerine çıkarttık. Oyyy, bu masayı özleyeli çok zaman olmuştu. Güne güzel başlamak için harika bir neden. Tur coşkumuz biraz zayıf gibi hissediyorum ama sanırım biraz daha ayılınca güçlenecek… 🙂

Bu güzel kahvaltıdan sonra yola çıkıyoruz. Güzel ve sakin köy yollarından İçmeler sahiline kadar gidiyoruz. Oradan sonra kısa süreliğine İzmir, Çeşme yoluna bağlanıyoruz. Bu yola alternatif otoyol olduğu için burada da trafik konusunda pek sıkıntı çekmiyoruz. Yine küçük bir tırmanıştan sonra iniyoruz ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunduğu Karaburun kavşağına geliyoruz. Burada fotoğraf çekmek için duruyorum ve geriden gelen Nil ile Burçin’i bekliyorum.

Gelip geçiyorlar hemen önümden, bana da onları fotoğraflamak düşüyor.

Kavşağı döner dönmez karşımızdan esen rüzgar ile selamlaşıyoruz. Rüzgardan hepimizde biliyoruz ki nefret ederiz. Ama bugün o kadar nefret etmiyoruz. 🙂 Hava çok sıcak olduğu için serinlemeye çok yararı dokunuyor. O nedenle şu anlık pek şikayetçi değiliz. 🙂 Fotoğraf çekmek için bisikletimi dayadığım tabeladan ters tarafa düşünce ufak bir sinir krizi yaşıyorum ama çok uzun sürmüyor. Bu kısa kriz için arkadaşlarımdan özür diliyorum. 🙂 Turda bazen olabiliyor böyle can sıkıcı şeyler. Durduk yerde niye düşer ki bisiklet arkadaşım. 🙂

Karşımıza çıkan ilk yerleşim yeri Gülbahçe oluyor ve burada kısa süreli fotoğraf molaları ile devam ediyoruz yolumuza. Bu arada Burçin’in bu derece uzun ilk turu. O nedenle sürekli gözümüz onun üzerinde. Performansı ne derece yetecek, ne kadar yorulacak, ya da ne  kadar dayanacak bilemiyoruz…

Dar yolda ilerlemeye çalışıyoruz. Burada trafikte yoğunlaşıyor ve yolun dar olması ile birlikte bizi rahatsız etmeye başlıyor. O nedenle pür dikkat pedal çeviriyoruz. Birimizin burnu bile kanasa çok üzülürüz, böyle bir şey olsun istemeyiz…

Sevgili Burçin gelirken çekiyorum fotoğrafını. Burçin ile daha önce Burdur’da düzenlenen “Durgun Sulara Yolculuk” turunda pedallamıştık. Bu tura katılması bizleri çok mutlu etti.

Karşımıza çıkan km bilgi tabelasında duruyoruz ve fotoğraf çekiliyoruz. Mordoğan’a 30, Karaburun’a ise 50 km yolumuz varmış. Biraz daha gidelim, uygun bir yer bulursak dururuz. Bu arada bir şey dikkatinizi çektimi bilmiyorum. Turu dört kişi yapıyoruz ama Cüneyt’i yola çıktıktan sonra fotoğraflarda hiç göremediniz. 🙂 Cüneyt önden önden basıp gidiyor.

Cüneyt’i turlarımı takip edenler hatırlayacaktır. Daha önce kendisi ile Aydın – Didim Bisiklet Gezisini yapmıştık. Orada ilk defa bu kadar uzun süre pedal çevirmişti ve gün sonunda çok yıpranmıştı. O turdan sonra Marmaris’ten Urla’ya tek başına gelmiş ve sonrasında Urla – İzmir arasında mekik dokurcasına antrenman yaparak performansını kat ve kat arttırmış. Artık ona yetişmek ne mümkün. 🙂 O nedenle bugün fotoğraflarda onu pek göremeyeceksiniz. 🙂

Ege denizinin sunmuş olduğu güzel manzaraları izleyerek devam ediyoruz pedallamaya.

Yolumuz ise göründüğü gibi, inişler ve çıkışlar ile devam ediyor. Rüzgara karşı düz yoldan çok daha iyidir tabi ki. Tam yorulmadan inişe geçiyorsunuz ve bir süre düz gittikten sonra tekrar çıkıyorsunuz. Kısa inişli çıkışlı yolları çok severim. 🙂

Yolumuz üzerinde bir markette durup kısa bir ihtiyaç molası veriyoruz. Burada ben pek bir şey içmiyorum. Şuan kendimi iyi hissediyorum. Cüneyt suyunu tamamlarken bizi beklemiş ve bende hemen bi poz verdirdim Nil le… Biraz dinleniyoruz ve sonrasında tekrar düşüyoruz yola.

Yol manzaramız bugün hemen hemen hep aynı. Sağ yanımızda Ege Denizi ve önümüzde uzanan dalgalı yollar.

Ege Denizi ve karşıda tahminimce Çiğli ya da Gediz Deltası tarafları… 🙂

Yol manzaralarımız turlarımızın eksik olmayan tek öğesi. O nedenle sıkça rastlayacaksınız. Eğer bir gün sizlerde oralara giderseniz sizler içinde bir ön bilgi olur… Daha önce gitmişler içinde bir anı tazeleme olsun.. 🙂

Derme çatma yapılmış yapılar, ne olduğunu buradan anlamadım bile. Ama yeri çok güzel, o nedenle fotoğraflamadan gitmek istemedim.

Arka kısımda yol olan fotoğraflara bayılıyorum. Bu manzarayı görünce Nil’i fotoğraflamak içten bile değil. Yollarda özgürce pedallamaya devam buddy… 🙂

Bu fotoğraftan sonra arkadaşlar yola koyuluyor bende onlar bir kez daha giderken çekiyorum. Taaaa ileride çok küçük nokta şeklinde görünüyor Cüneyt… 🙂

Diğer tırmanışlara göre biraz daha uzun bir çıkış yapıyoruz bu defa ve aynı uzunlukta da iniş yapıyoruz.  Tabi yine deniz ve yolun manzarası seriliyor önümüze…

Mordoğan’a 20 km yolumuz kalmış. Öncesinde Balıklıova’dan geçeceğiz. Burada dursak iyi olur diye düşünüyorum. Ama ben arkadan pedalladığım için önde ki durmadıysa mecburen pedallıyorum. Gidelim bakalım, belki durmuşlardır…

Balıklıova’nın içinden geçiyoruz ha şuradalar, ha buradalar derken beldeyi geçip gidiyoruz. Ama hiç kimse durmamış, o nedenle bende duramıyorum. En yakınımda Nil var, bu düşüncemi onunla paylaşıyorum ama arkadaşlar gittiği için onları yakalama çabasında olduğumuz için duramıyoruz.

Daha önce buralarda tur yapan arkadaşlardan duyduğuma göre çok sulak yerler değilmiş buralar. her an bir yerlerde susuz kalmaktan korkuyorum. Dilerim öyle birşey olmaz ve sorunsuz turumuzu tamamlarız.

Balıklıova geride kalıyor ve uzaktan bir manzara fotoğrafı çekmek için duruyorum. Bir iki kare çekip sonra yola kaldığım yerden devam ediyorum.

Her kilometre güzel manzaralar doğurmaya devam ediyor. Aşağıda çok eski olmasa da bir harabe yapı görünüyor. Denizin hemen yanı başında, gidip içine kamp atmak ne kadarda güzel olurdu ama. 🙂

Deniz seviyesine kadar inip bir süre oradan devam ediyoruz yolumuza. Suyumuz azaldı bir yerlerden su bulmamız gerekiyor. Bizi ne tür bir yolun beklediğinden habersiziz..

Bu noktada Burçin’in ayak kasmaya başlıyor. Sanırım gereğinden fazla zorladı. Biraz dinlendirmesi gerekiyor. Biraz daha gidelim, gölge ve uygun bir yer buluruz diye düşünüyoruz. Ama görünürde pek birşey yok. Birkaç sitenin yanından geçiyoruz ama herhangi bir hayat belirtisi yok buralarda.

Geride kalan manzaralar, karşı dağda görünen kahverengi çizgi ise otoyol inşaatı. Karaburun’a kadar otoyol yapılıyor. Ne için, ne kadar gerekli anlam verebilmiş değilim…

Karşımıza uzun bir rampa çıktı ve işin kötüsü suyum bitti. 🙁 Burçin’in de aynı şekilde, sadece Nil’de bir yudum su kalmış. Onuda bir dikişte bitiriyor. Evet kaldık susuz, artık tek dileğimiz bir tane çeşme çıksın karşımıza. Tırmanış ne zaman biter bilmiyoruz. Cüneyt önden gidiyor biz üç kişi arkadan arkadan geliyoruz.

Burçin’de son gücünü birkaç yudum su bulabilmek için kullanıyor. Ama hala ufukta bir belirti yok. Her çevirdiğim pedalda ileriye bakıyorum sadece bir işaret arıyorum.

Tırmanışın zirvesine varıyorum ve burada geride bıraktığım Nil ve Burçin’i beklemeye koyuluyorum. Yavaştan geliyorlar onlarda ve tam zirveye yaklaştıklarında Burçin daha fazla dayanamayıp duran araçtan su istiyor. Şansı yerinde ki buz gibi su veriyorlar. Tabi bu sırada biz durmadan inişe geçiyoruz ve Mordoğan girişinde bir çeşme bulup hemen bisikletleri park ediyoruz. Su çok sıcak bir süre soğumasını beklesek de öyle buz gibi hiç olmayacak. 🙂

Kana kana içtikten sonra Burçin’in aldığı soğuk sudan da birer yudum paylaştık. 🙂

Mordoğan merkezine inmiyoruz ve yol üzerinde ki markette mola veriyoruz. Bisikletlerimizi kapının önüne koyup alışveriş yapmak için markete giriyoruz. Burada fazla ağır olmamak kaydı ile atıştırmalık şeyler bakınıyoruz. Meyve suyu, zeytinyağlı sarma, bisküvi, muz vs vs alıyoruz ve marketin manav kısmının ortasına oturarak yemeye başlıyoruz. 🙂 Buradan başka gölgelik uygun bir yer bulamadık ne yapalım. 🙂 Sağ olsunlar çalışan arkadaşlarda bize hiç birşey demediler. 🙂

Bir güzel yemeğimizi yiyoruz ve dinleniyoruz. Buradan sonra Karaburun’a 20 km yolumuz kaldı ama düzlük neredeyse hiç yok. Markette çalışan çocukta yol hakkında pek iç açıcı bilgi vermeyince başta Burçin olmak üzere Nil ile birlikte moraller biraz çöküyor. 🙂 Aman ne olacak akşama kadar vaktimiz var, nasıl olsa gideriz Karaburun’a…

Evet o bahsedilen yollara birazcık gittikten sonra kavuşuyoruz. 🙂 Bir denizin yanındayız, bir yukarısında. Rakım çok yükselmiyor, o nedenle rahatız. Ama yine de bu hava da çıkmak pek kolay olmuyor. Arada rüzgarda kesiliyor ve iyice terliyoruz.

Burçin artık iyice tükendi gibi, kendini pek iyi hissetmiyor. Ama bir şekilde Karaburun’a ulaşmalı. O nedenle kendini daha fazla yormadan yürümeyi tercih ediyor. Rampalarda yürüyor, iniş ve düz yollarda pedallamaya devam ediyor. Bizde bulduğumuz gölgeliklerde onu bekliyoruz. Cüneyt, temposunda gidiyor tabi. 🙂

İşte geliyor Burçin, biraz gölgede soluklandıktan sonra tekrar birlikte çıkışa devam ediyoruz.

Çıkmakla inmek bir oluyor neredeyse, artık ne yaptığımızı şaşırır olduk. 🙂

Yolumuza devam ediyoruz dura kalka, karşımıza Kaynarpınar Köyü çıkıyor. Sahil manzarası çok güzel ama durmadan devam ediyoruz.

Bu köyü geçtikten bir süre sonra bir çeşme başı çıkıyor karşımıza ve hemen mola veriyoruz. Harika bir gölgelik burası ve süperde su akıyor. Biz dururken bir araç daha bizimle birlikte burada duruyor ve arabadan dört kişi çıkıyor başlıyorlar hep birlikte dişlerini fırçalamaya. 🙂 Nil’de dünden bu yana fırçasını unuttuğu için yakınıp duruyordu fırçalayamadım diye. Akıl edip Mordoğan’da durduğumuz marketten fırça ve diş macunu almıştı. Burada da onları görünce oda başlıyor dişlerini fırçalamaya. 🙂 Sonra arkadaşlar başlıyorlar şişelere doldurdukları suları üzerilerine boşaltmaya. 🙂 Çok güzel eğleniyorlar, bizde bir süre onları izleyerek dinleniyoruz. Bizde Karaburun’a varabilirsek, bir otele yerleşip denize girmek niyetindeyiz. 🙂

Mola bitti yola devam, Karaburun’a 10 km yolumuz kalmış, ama çıkış olduğu için öyle bir çırpıda biteceğe benzemiyor. Artık rüzgarında etkisi ile yorgunluk kendini göstermeye başladı. Birde rampa olunca sistemimizin iflas etmesi kaçınılmaz. 🙂

Yol o kadar dar ki, bazen yolun devamı görünmediği yerlerde araçlar bizleri bekliyorlar. Bu güzel bir şey tabi ki, ama bazı agresif şoförler bizleri ve kendilerini tehlikeye atıyorlar. Onlardan bahsetmeye gerek bile yok, şerefsizlik nasıl olsa bedava…

Ege denizi ve ufukta Foça manzarasında yol arkadaşımı çekiyorum.

Tabi ben bu fotoğrafı çekerken diğer tarafta Nil karşımızda uzanan rampanın psikolojik baskısı ile yığılıp kalıyor. Yolun kenarında gölge yere uzanıyoruz ve arkadan gelen Burçin’i beklemeye koyuluyoruz. Cüneyt’te biraz önümüzdeydi, muhtemelen o da gidip bir noktada bizleri bekleyecektir. Bu düşüncemizde yanılmadığımızı yukarı çıkınca anlayacağız, tabi çıkabilirsek. 🙂

Yarım saatten fazla vakit geçiriyoruz burada ve nihayet Burçin geliyor. Gerçekten çok yıprandı bu yollarda, ama ilk uzun turu olduğunu belirtirsek çok normal olduğunu da anlarsınız. Yine önümüzde uzanan rampayı kendini kasmadan elinde çıkartıyor bisikletini. Dizinin iyi olmadığını söylüyor, şu an için en doğru karar bu olur zaten. Daha fazla yüklenip, ileride daha kötü sonuçlara yol açmamak gerek. Tırmanışın sonunda terk edilmiş polis noktasından Cüneyt’i bizi beklerken buluyoruz. Tabi neredeyse uyumuş durumda. O kadar çok beklettik ki ne kadar oldu bilmiyorum. 🙂

Burada fotoğraf çekiyorum ve Karaburun girişinde Burçin’i bekleriz diye çıkıyoruz tekrardan yola.

Biraz daha hafif çıkış yaptıktan sonra inişe geçiyoruz ve Karaburun giriş tabelasında Burçin’i beklemeye koyuluyoruz. Tabi beklerken de konaklayacak yer arayışına giriyoruz. Telefon ile ulaşabildiğim öğretmenevi ve birkaç pansiyonda yer olmadığını öğreniyoruz. Merkeze gidip bakarız artık deyip telefonu çantaya atıyorum.

Bu arada Burçin umduğumuz süreden çok daha kısa zamanda geliyor ve hep birlikte ekip ile birlikte Karaburun girişinde hatıra fotoğrafımızı çekiliyoruz. Buraya kadar hep birlikte sağ salim geldik. Artık merkeze devam edebiliriz. 🙂 Merkezde yine tepede tabi. 🙂 Bugün çıkışlar bitmeyecek gibi…

Merkeze doğru ilerlerken bir eczane önünde duruyoruz. Burçin birkaç destekleyici ilaç alacak. O eczane ile uğraşırken biz Cüneyt ile merkeze çıkıyoruz ve kalacak yer arayışına giriyoruz. Ama buralarda pek kalacak yer yok. Tarif edilen tek pansiyonuda bulamıyoruz ve geriye arkadaşların yanına dönüyoruz. Genelde pansiyon ve oteller Bodrum Koyu denilen bölgede yoğunlaşmışlar. Bu haberin üzerine bizde arkadaşlarımızı bilgilendiriyoruz. Burçin’de eczacıdan adres bilgisi alıyor ve Bodrum koyunda, Bodrum Cafe’ye doğru gidiyoruz. İlk irtibat noktamız burası. İşletme sahibini bulup yer bulma konusunda yardımcı olacak.

Bodrum Cafe’ye geldik ve Burçin işletme sahibi ile görüştü, bir süre sonra tekrar farklı bir noktaya yönlendirildik. Bu defa ki durak yerimiz Devlet Hava Meydanları İşletmesi. Burada Akşam yemeği, Kahvaltı ve oda toplamda 60 TL para istiyorlar bizden. Başka bir seçeneğimiz olmadığı için yine de pazarlık hakkımızı kullanıyoruz ve nihayetinde 55 TL ile burada kalıyoruz. Akşam yemeğimiz tabldot tabi, ne derece güzel olacak akşam olunca göreceğiz.

Odamızın hazırlanması için yarım saat kadar vakit gerekiyormuş. Bizde bisikletlerimizi geniş mi geniş odamızın salonuna koyduktan sonra Bodrum Koyunu gezmeye çıkıyoruz. Gelirken Bodrum Cafe önünde ki midyeci dikkatimizi çekmişti. Oraya gidip hemen açtırıyoruz 30-40 tane midyeyi. 🙂 Afiyetle bir güzel yiyoruz ve serinliyoruz aynı zamanda…

Kısa bir gezintinin ardından otelimize geri dönüyoruz ve odamıza yerleşiyoruz. Yemeğimizi yemek için saat 19:00’da lokantaya gidiyoruz. Patates yemeği, makarna, cacık ve şeftaliden oluşan menümüz hemen geliyor masamıza. Pek tatmin edici bir menü olmasa da karnımızı doyurmak adına yiyoruz tabi.

Akşam yemeğinin ardından güzel bir yerde takılıp muhabbet etmek istiyoruz ama yine Bodrum cafe dışında güzel bir yer bulamıyoruz. Bizde mecburen oraya oturuyoruz. İçeceklerin ardından hakiki Maraş dondurması ile günü sonlandırıyoruz ve saat 22:00 civarında odamıza giderek yatışa geçiyoruz. Yatakta dönüyorum sıcaktan henüz uyuyamadım ve saat 23:00 dolaylarında çalan telefonum ile irkiliyorum. Arayan Gürcan Abi imiş. Kendisi Karaburun’da yaşıyor. Facebook yer bildirimime istinaden burada olduğumuzu görüp bizimle irtibat kumuş. Tabi yatıyor olduğumuz bilgisini veridikten sonra yarın ki programdan bahsedip kapatıyorum telefonu. Yarın sabah bize bir süre eşlik edecek.

Sabah 9:00’da yola çıkacağız ve 8:00’de de kahvaltımızı yapacağız. O nedenle bir an önce uyusam iyi olacak. 🙂

Toplam Km: 69.24 Km | Ort.Hız: 16.4 | Max.Hız: 50.5 | Bisiklet Kullanımı: 04:12:55

22 Temmuz 2012

Yine 7:30’da çalan alarm ile uyanıyoruz. Kalkıp toparlandıktan sonra kahvaltıya gidiyoruz hep birlikte. Açık büfe kahvaltımızdan karnımızı doyuracak kadar alıyoruz tabağımıza ve sıcacık çay eşliğinde indiriyoruz mideye. Bu sırada Gürcan Abi ile tekrar telefonlaşıyoruz ve 9:00’da hareket edeceğimiz bilgisini teyit ediyoruz. 5-10 dakikaya oradayım dedikten sonra kapatıyoruz telefonu.

Kahvaltımız biraz uzun sürüyor ve artık bir şekilde ayaklanmalıyız diye düşünüyoruz. Odamıza gelip son kontrolleri yapıp bisikletlerimizi dışarıya çıkartıyoruz. Bu sırada Burçin hala kendini iyi hissetmiyor. Yola çıkıp daha kötü olmak istemiyor. İlk başta kötü olursam minibüse binerim desede buranın minibüsleri öyle yoldan bisikletlileri almadığını söylüyor Gürcan Abi. O nedenle kararını değiştirip merkeze durağa çıkmayı tercih ediyor. Bu karar hepimiz için iyi oldu. Diğer türlü bütün rampaları yürüyecekti… :/ Tur arkadaşımızın ne olursa olsun sağlığından olmasını istemezdik sonuçta.

Yola çıkmadan önce hep birlikte toplu bir fotoğraf çekiliyoruz ve Burçin ile vedalaştıktan sonra bizde yolumuza koyuluyoruz.

Güne yine hemen tırmanış ile başlıyoruz. Şuan için bu durum hiç birimiz için sorun değil. 🙂 Çıkarız çıkabildiğimiz kadar. Gürcan Abi buraları artık yalayıp yuttuğu için şu metreye kadar çıkış devam edecek, sonra şu kadar ineceğiz diye bizi bilgilendiriyor. Bu arada kendimizi daha fazla yormamak için dün geldiğimiz rotadan geri dönme kararı alıyoruz. Nihayetinde Urla’ya ulaştıktan sonra 4 saatten fazla araç yolculuğu bizi bekliyor. Aksi durumda o yolu gidemeyebiliriz yorgunluktan…

Cüneyt’i düne nazaran bugün görebiliyoruz ufukta. 🙂 Ama yine birkaç yüz metre önümüzde pedallıyor.

Nil ise kendi performansı ile çok güzel gidiyor. Sıcak çok etkiliyor çok, yoksa bu yollar vız gelir tırıs gider. 🙂

Dönüş yolumuzda Mordoğan’a 13 km kalan tabelada fotoğraf çekiyorum ve sonrasında arkadaşlardan arayı açmamak için asılıyorum pedallara.

Dönüş rotasında pek fotoğraf çekemiyorum. Nedeni ortada, dün bu yollarda ki bütün güzellikleri zaten fotoğraflamışım. Bugün de dün durduğumuz çeşmede ilk molamızı veriyoruz. Biraz soluklanıp sularımızı tazeliyoruz ve sonrasında tekrar yola devam…

Bugün deniz sol kolumuz üzerinde ve ufukta Foça manzarası. Mavi mavi devam ediyor günümüz. Çok keyifliyiz bugün sanki. Rüzgar arkamızdan esiyor olmasının bunda etkisi olabilir. 🙂

Biraz gittikten sonra Gürcan Abinin teklifi üzerine güzel bir yerde mola veriyoruz. İçeceklerimizi söyledikten sonra birkaç muhabbet döndürüyoruz masada. Tabi yanıbaşımızda ki Ege Denizi manzarası müthiş…

Epey oyalanarak ilerliyoruz, zamanın pek önemi yok nasılsa. Birkaç saat önce gitsek ne olur, sonra gitsek ne olur. Kendimizi fazla yormadan pedallarımızı çeviriyoruz.

Dalgalı yollarda pedal çevirmeyi seviyorum, inişin hızı ile çıkışın yarısına kadar geliyorsunuz zaten. Burada da aynen öyle yapıyorum ve kesildiğim yerde durup gelenleri fotoğaflıyorum.

Gürcan Abide aynı hızla rampayı çıkmak niyetinde o nedenle atağa kalkmış. 🙂

Ha gayret bitti sayılır… 🙂

Mordoğan’a son 3 km yolumuz kaldı. Gürcan Abi burada bizlerden ayrılacak ve bir arkadaşı ile buluşacak. Bizde yine dün mola verdiğimiz market önünde birşeyler atıştırıp yolumuza devam edeceğiz.

Mordoğan girişinde Nil ardından beni kontrol ederken yakalanıyor objektifime. 🙂 Geliyorum geliyorum sen devam et. 🙂

Marketin önüne parkediyoruz bisikletlerimizi ve yine alışverişimizi yapıyoruz. Bu defa manav kısmının arkasında kuytu bir yer buluyoruz ve oraya kuruyoruz soframızı. Pek acıkmadık o nedenle biraz daha aparatif şeyler atıştırıyoruz.

Bu kadar oyalanma yeter artık deyip tekrar yolumuza devam etmek için hazırlanıyoruz. Mordoğan’ı tekrar ne zaman görürüz bilmiyorum. Son kez geride kalan beldeyi fotoğraflıyorum ve hafif tırmanışımıza devam ediyorum.

Dün susuzluktan neredeyse kırılacağımız rampayı bügün keyifle ineceğiz. Hatta bu inişi iyice sindirmek adına güzel bir manzara da durup fotoğraf çekiyorum.

Tabi çekmiş olmak beni kesmiyor ve arkadaşlarımı da bu manzara içine yerleştiriyorum. Sonrasında bırak bisikletleri rampadan aşağıya…

Tabi yine iniş ve çıkışlar devam edecek. Bitmiş sayılmaz, sadece bugün çıktığımız rampaları biz dün ne ara indik onları hatırlamaya çalışıyorum. 🙂 Hep öyle olur ya, çıkışlar bitmek bilmez, inişler ise bir çırpıda biterler.

Buradan sonra Balıklıova Köyüne ulaşıyoruz. Dün burada mola vermediğimize çok pişman olmuştuk. O nedenle bugün ne pahasına olursa olsun duracağız. 🙂 Bir market önünde durup soğuk içecekler alıyoruz ve hemen yan tarafına çöküyoruz. Bu sıcakta serinlemek iyi geliyor, hava epey ısındı. Rüzgarda arkamızda olduğu için pek serinletici etkisi yok.

Balıklıova molamızın ardından tekrar çıkışlar ve inişler devam ediyor. Urla’ya 27 km yolumuz kalmış, ama biz orayı görmeyeceğiz tabi. Rotamız yine köy yollarından Kuşçular olacak.

Yükseldikçe geride kalan manzaraları daha iyi görebiliyoruz. Bunun için bile rampalar çıkılabilir. 🙂

Artık Gülbahçe taraflarına yaklaştık ama hiç fotoğraf çekesim gelmiyor. İyice yorulduk ve hava ciddi sıcak. Nil’de epey yoruldu ve rampa dahi görmek istemiyor artık. Bende hemen arkasında moral vermek adına pedal çeviriyorum. Derken at çiftliği önünden geçiyoruz. Bu güzel haber, çok yolumuz kalmadı artık finale…

Kuşçular köyüne geldik, ama Cüneyt’in evine ulaşmamıza daha 3 km var. Burada marketten yemek için alışveriş yapıyoruz. Sonra Cüneyt’in evine gidip orada yiyeceğiz.

Marketten çıkıp bir an önce bisikletten kurtulmak istiyoruz artık. Tabi yine çıkışlar, yine inişler usandırıyor bizi. 🙂 Neden böyle olduk anlamadım ama günün finali pek gelmek bilmiyor. Öyle ya da böyle nihayetinde eve ulaşıyoruz. Hadi geçmiş olsun bakalım. Turumuz sağ salim bitti.

Hemen el yüz yıkadıktan sonra üzerimizide ki terli kıyafetlerden kurtuluyoruz. Biraz soluklanmak için kanepelere uzanıyoruz ve dinlendikten sonra yemeğimizi hazırlayacağız. 🙂 Evde kimseden ses çıkmıyor, herkes yorgun ve bitkin. Bu durum bir süre böyle devam ediyor. Tekrar lavaboya gitmek için dışarıya çıkıyorum ve dışarıdaki köpek yavrularının fotoğrafını çekiyorum. Çok şirin ve hepsi birbirinden farklı 7 tane yavru var burada. 🙂

Burası da Cüneyt’in kaldığı ev, sağ olsun bizi iki gündür misafir ediyor.

Vakit daha fazla geç olmadan yemeğimizi yiyip yola koyulmamız gerektiğini düşünüyorum ve masamızı hazırlıyoruz. Karnımızı bir güzel doyuruyoruz ve artık ayrılık vakti geliyor. Bisikletlerimizi tekrar söküp parçalıyoruz ve aracımıza yerleştiriyoruz. Cüneyt’e bütün herşey için teşekkür ederek yola çıkıyoruz.

Toplam Km: 65.65 Km | Ort.Hız: 18.7 | Max.Hız: 60.7 | Bisiklet Kullanımı: 03:29:52

Urla/Kuşçular Köyü – Karaburun Güzergah ve Yükselti Haritası; (Dönüşümüzde tam tersi)

Gelirken gece geldiğimiz için otoyoldan gelmiştik. O nedenle pek birşey göremedik. O nedenle dönüş rotamızı gezerek yapıyoruz. Buradan Seferihisar daha yakın olduğu için oraya gidiyoruz. Sığacık’ta birer soğuk ayran iyi gider ama değil mi? Sığacık’tan birkaç manzara sizlere…

Buradan sonra Özdere yolu ile Selçuk’a bağlanacağız… Özdere’den de bir kare çekiyoruz.

Selçuk’a kadar gelmişiz Adnan Abimizi gömeden gidermiyiz diyerek Barım Pansiyon’u aramaya başlıyoruz. İlk başta yanlış bölgede aradıktan sonra sora sora doğru yeri buluyoruz ve Adnan Abiye sürpriz yapıyoruz. Akşam yemeğini de burada yiyoruz hep birlikte ve muhabbetiyle harika vakit geçiriyoruz. Tabi bu güzel anları ölümsüzleştirmek adına fotoğraf çekilmeyi ihmal etmiyoruz.

Daha fazla geç kalmamak için izin isteyerek ayrılıyoruz Selçuk’tan da. Adnan Abi ve ailesine bu güzel misafirperverliği için binlerce teşekkür ederiz. Tekrar görüşmek dileği ile…

Gecenin bir vakti evlerimize ulaşarak turumuzu noktalıyoruz. Tekrar hangi güzergahta yollarda oluruz bilmiyoruz artık… 🙂

Sevgilermle…

Karaburun Bisiklet Gezisi” üzerine 14 düşünce

  • 28 Temmuz 2012, 10:51
    Permalink

    Karaburun güzel bir yermiş turunuz güzel geçmiş tebrik eder Sağlıklı güçlü pedaller dilerim. Bizlere uğramak ile inan mutlu olduk her zaman kapımız açık.Sağlıklı pedaller.

  • 28 Temmuz 2012, 11:22
    Permalink

    ya ne güzel yazmışsın yine Serkaaan=) hep fotoların altına yorum yazasım geldi ama mümkün değil=))) ellerine sağlık, çok keyifle okuyorum bu turlarını, hele ben olunca içinde=))

  • 28 Temmuz 2012, 11:24
    Permalink

    Ramazan’dan sonra deneyeceğim güzergah 🙂 Güzel tur olmuş pedala devam !

  • 28 Temmuz 2012, 18:39
    Permalink

    harika bir yazı olmus tek solukta okudum 🙂 ayrıca bu güzel ve bana çok şeyler kazandıran gezi için teşekkür ederim 🙂 cüneyte de ayrıca evini bize açtığı için çok teşekkür ediyorum 🙂

  • 29 Temmuz 2012, 21:53
    Permalink

    Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler arkadaşlar, yeni turlarda birlikte olmak dileği ile…

    Sevgiler…

  • 30 Temmuz 2012, 12:11
    Permalink

    siddetle tavsiye diyorum yenice Karabük Yenice’ye ziyaret etmenize..

  • 11 Eylül 2012, 00:46
    Permalink

    Selamlar herkese,

    Sitenizi henuz kesfettim. Bisiklet kullanici olarak bir sonraki gezilerinize uygun oldugum surece katilmak isterim. Umarim haberleri buradan alabilirim.

    simdilik hoscakalin,

  • 11 Eylül 2012, 10:11
    Permalink

    Tur duyurularımız sağ kısımdan ve facebook sayfamızdan sürekli yapılmaktadır. Takip ederseniz mutlaka görebilirsiniz ve katılabilirsiniz…

    İyi Günler…

  • 11 Eylül 2012, 12:25
    Permalink

    Harika buradan duyuruyor olmaniz. Peki bolgelere gore gubunuz varmi diye sorsam ?

    tesekkur ederim,

    Ayse Y.

  • 11 Eylül 2012, 12:26
    Permalink

    Biz her an her bölgede olabiliyoruz. Öyle bir grubumuz maalesef yok. 🙂

    Sevgiler…

  • 13 Eylül 2012, 15:37
    Permalink

    merhaba oldukça güzel bir yazı olmuş. kaynak niteliğinde gerçekleştirilen bir seyahat. Umarım bir gün bizlere de nasip olur. Sivas Gezi Rehberi olarak başarılar dileriz. http://www.sivas.im ekibi.

  • 15 Mayıs 2013, 17:16
    Permalink

    siteye yeni üye oldum ve yaşadığım yerleri uzun ve yorucu bir yolculuk sonucu görmeye gelen sizlere hayran kaldım 🙂 seneye gelirseniz bisikletimle sizleri beklerim 😉

  • 20 Aralık 2013, 10:18
    Permalink

    turlara katılmayı çok isterim bir forum kursak oradan haberleşsek.Ben Manisa dan yazıyorum

  • 20 Aralık 2013, 10:21
    Permalink

    Aslında buradan da olur acele ve heyecan ile yazdım .Sevgiyle kalın
    Sağlıklı pedallar. Mükemmel bir spor çok seviyorum BİSİKLETİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.