Türkiye’nin dört bir yanından gelen bisikletçi dostlar ile buluşmaya Afyonkarahisar’ın şirin ve küçük ilçesi Başmakçı’ya gidiyoruz. Muğla’dan dört arkadaş Servet hocam, Nil, Murat ve ben yüklüyoruz bisikletlerimizi araca ve düşüyoruz yollara. 250 km’lik yolculuğun ardından 10 Mayıs günü akşam saatlerinde Başmakçı’ya ulaşıyoruz. Yağmur altında kayıt işlemlerimizi yaptıktan sonra dinen yağmurla çadırlarımızı kurmak için yer bakınıyoruz. Bu arada uzun zamandır görüşemediğimiz arkadaşlarımız ile hasret gideriyoruz.
Yol yorgunluğundan olsa gerek biraz cafede oturduktan sonra çadırlarımıza yöneliyoruz. İlk gecemizi hafif yağış altında geçiriyoruz. Yarın tur sırasında yağmaması için dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
11 Mayıs 2013
Hava her ne kadar hala bize surat asıyor olsa da düşen bir damla yok. O nedenle şanslıyız. 🙂 Havanın aydınlanması ile dün göremediğimiz birçok dost ile merhabalaşıyoruz. Sonra da hazırlanıp kahvaltı sırasına geçiyoruz. 300′ e yakın bisikletçi dostu var, o nedenle sıralar da bir o kadar uzun oluyor.
Karnımızı doyurduk ve yola çıkmak için dakikaları sayıyoruz artık. Bu ilçeye daha önce gelmiştim. Ama pek vakit geçirmemiştim. Dazkırı’dan gelip Acıgöl kenarından yoluma devam etmiştim. Şimdi ayrıntısı ile köylerini gezecek olmamız beni heyecanlandırıyor. Belirtilen saatte yola çıkıyoruz. Kalabalık hareket etmek çok kolay olmuyor tabii. Yavaş yavaş ilerliyoruz, doğanın tadını çıkartarak. Bu durumdan pek şikayetçi değilim, hatta daha mutluyum. Eş dost muhabbet ederek pedal çeviriyoruz. Arada soldayım naraları ile önlere doğru ilerliyoruz, hemen sonrasında solumuzdan geçenlere yol veriyoruz. Herkes en az bizim kadar mutlu görünüyor. 🙂
Başmakçı’ ya gelmeden önce burada bulunan öğrenci arkadaşlarımız için kask kampanyası düzenlenmişti. Herkesin gönlünden birer kask kopmuş olmalı ki bütün çocukların kafasında kask vardı. Bu manzara beni çok mutlu etti gerçekten. Bisiklet kullandığım ilk zamanlarım geldi aklıma. Kasksız ve bilinçsiz…
Aşağıda görmüş olduğunuz yiğit, cesur yürek ise bambaşkaydı. Kaliteli, pahalı bisikletlere ve bisikletçilere taş çıkartırcasına pedalını çevirdi. Ne rampa dinledi, ne bozuk yol. Bütün etabı bizlerle birlikte pedalladı. Bu yüzden Nil ona bir çift eldiven hediye etmekten kendini alamadı 🙂 Yani, yok XTR’miş, yok Mavic’miş, yok karbonmuş, oymuş buymuş hepsi boş arkadaş. 🙂
Yola çıktıktan bir süre sonra tırmanışlar başlıyor ve herkes kendi temposunda pedallamaya başlıyor. Mola noktasına kadar durmadan devam ediyoruz.
İlk molamızın ikramı elma oluyor. Birer elma yiyoruz ve grubun tamamlanmasını bekliyoruz. Bu sırada hiç boş durmuyoruz ve başlıyoruz muhabbete bir uçtan. 🙂
Molanın ardından tekrar yola düşüyoruz. Bir sonraki köye kadar durmadan pedal çeviriyoruz. Gerçekten sayımız hatırı sayılır derecede. Bu kadar bisikletçiyi bir arada görmeye pek alışkın değiliz. Ülkemizde bu tür turlar giderek artıyor, dilerim dahada artar.
Başmakçı’ nın doğasında yüzlerce pedal sesi yankılanıyor 🙂 Eminim bu durumdan hiç kimse rahatsız değildir. Ne insanlar, ne de doğa…
Bu noktada rampa giderek sertleşiyor. Tabii bizim de nefes alma sıklığımız artıyor. Birazcıkta yoruluyoruz ama hiç önemli değil. Keyfimiz yerinde, pedal çevirmeye devam…
Aşağıdan gelen bisikletçiler manzarayı süslüyor. O kadar güzel görünüyorlar ki, bu anı ölümsüzleştirmek gerek…
Yukarıbeltarla Köyünde mola vereceğiz. Oraya kadar herkes kendi temposunda çıkıyor rampayı. Arada soluklanmak için duruyorum, bu sırada gelen geçen arkadaşların çekiyorum.
Yukarıbeltarla köyünde bizi davul ve zurna ile karşılıyorlar. Ayranlar, kolalar, fantalar ve çaylar ile besleniyoruz. Tabii birde üzerine davul zurna eşliğinde oyun keyfi. 🙂
Bütün arkadaşlarımız toplanıp dinlenene kadar bekliyoruz. Sayımız epey fazla olduğu için bu sürede epey uzun sürüyor. Ama hiç kimse şikayetçi değil bu durumdan. 🙂
Buradan sonra öğle yemeği molasını vereceğimiz köy olan Ovacık’a doğru hareket ediyoruz. Bu bölgede bahar ayının yeşillikleri arasına serpiştirilmiş bisikletçiler olarak devam ediyoruz. Doğanın sadece ağaçlardan, böceklerden, kuşlardan oluşmadığını bize de yer verdiğini minnetle anıyoruz 🙂
Ovacık köyüne saat 13.00 gibi ulaşıyoruz. Ovacık köylüleri yemekleri pişirmiş, hazır halde bizi bekliyorlar. Bu manzara karşısında biz aç kurtlar olarak hemen sıraya giriyoruz ve bir an önce sıranın bize gelmesini bekliyoruz.
Yemeklerimizi alıp bir köşeye çekiliyoruz. Çorbanın lezzetini unutmam mümkün değil. Ellerinize, kollarınıza sağlık Ovacık haklı. 😉
Yemeğin ardından burada da oyun faslı devam ediyor. Göbek atıp, kurtlarını döken arkadaşlarımızın fotoğraflarını burada yayınlamak istemiyorum. Onlar nasıl olsa kendilerini biliyorlar. 🙂
Bu kadar eğlence yeter diye düşünüyor herhalde Esma ve harekete geçmemiz için bizlere komut veriyor. Bu arada kim bu Esma? 🙂 Esma Eser Açıkgöz, bu turu organize eden ve dişiyle tırnağıyla çabalayan isimdir. Her şey için ne kadar teşekkür etsek azdır… O nedenle susmak en doğrusu şu an. 🙂
Ovacık köyünü geride bırakıyor ve Çığrı köyüne doğru devam ediyoruz. Burada da bizi bir sürpriz bekliyor eminiz. Bu sürprizi bilmediğimiz için heyecanımız büyük. 🙂 Köye ulaşınca bizi yine müzik karşılıyor. Bunun yanında bir kazan keşkek, tepsilerce baklava.. 🙂 Baklava hakkımı devrederek bir tabak keşkek alıyorum. Afiyetle yedikten sonra bir köşede oturarak vakit geçiriyoruz.
Buralara kadar iyice tırmandık, herhalde biraz da ineriz diyerek pedal çevirmeye devam ediyoruz. Bu umut hep içimizde tabii. 🙂 Derken Çığrı köyünün tırmanışından sonra sola dönünce o beklenen iniş geliyor. Acıgöl bütün güzelliği ile manzaramızı süslüyor. Bu manzara eşliğinde inişe geçiyoruz.
Yassıören köyüne yaklaşırken günün bekleneni geliyor. Kim sizce bu beklenen?
Kim olacak, sabahtan beri yüzünü dökmüş üzerimizde dolaşan bulutlar daha fazla dayanamayıp başlıyor üzerimize dökülmeye. İlk başlarda hafiften yağarken bir süre sonra hızlanmaya başlıyor. Şanslıyız ki tam o sırada Yassıören köyüne ulaşıyoruz. Tabi şanslı olan sadece biz ve bizim önümüzdekiler, geriden gelen daha çok kişi var.
Yassıören köyünde bir kahveye sığınıyoruz. Burada çaylarımızı içerken dışarıda yağmurun dinmesini bekliyoruz. Yarım saat kadar sonra Yukarı Akpınar köyüne doğru harekete geçiyoruz. Tekrar tırmanış başlıyor. Köyün isminden belli zaten. 🙂
Saat 17.00′ ye doğru köye ulaşıyoruz. Buradan Acıgöl manzarasını izlerken bir keçi ağılı keşfediyoruz. Keçiler o kadar güzel ki ama oğlakları da görünce dayanamıyoruz; yok böyle fotoğrafla, karşıdan sevmeyle olmayacak diyerek ağıla girip alıyorum kucağıma bu ufaklığı ve bir süre vakit geçiriyoruz 🙂
Bu güzel molada geride kalıyor ve tekrar yola devam ediyoruz. Acıgöl’ ü yukarıdan izleyerek pedallarımızı çeviriyoruz.
Bir noktadan sonra bozuk zemin ve güvenlik nedeni ile bisikletten iniyoruz. Kaymakam beyin ricası üzerine bisikletlerimizi elimizde taşıyoruz bir süre. Geçen yıl burada talihsiz bir kaza yaşandığı için böyle bir karar alınmış. Biz de istemeyiz tabii ki birilerine bir şey olmasını.
Acıgöl kenarında bulunan Akpınar köyüne kadar geliyoruz. Buradan sonra artık Başmakçı’ya kadar özgür oluyoruz. Göl kenarında biraz vakit geçiriyoruz.
Burada sinek saldırılarına uğruyoruz ve daha fazla karşı koyamadığımız için Başmakçı’ ya doğru yola çıkıyoruz. Kamp alanına kadar durmadan geliyoruz.
Akşam yemeğimizi hep birlikte yedikten sonra cafeye geçiyoruz ve burada muhabbete devam ediyoruz. Sonra da çadırımıza gidip uyumaya çalışıyoruz. Tabii ben gece 00.30 dolaylarında uyanmak zorunda kalıyorum. İstanbul’dan gelen İso’ yu karşılayıp çadır yeri gösteriyorum. Ancak ondan sonra uykuya geçiyorum. 🙂
1.Gün Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…
…… 🙂
diline sağlık (: