18 Kasım 2018
Merhaba Arkadaşlar,
Gitmediğimiz yerlere bir bir gitmeye, farklı yollarda pedallamaya son hızımızla devam ediyoruz. Bu sefer rotamız Eskişehir’in ilçeleri olan Han, Çifteler ve Mahmudiye’den geçiyor. Yol arkadaşım ise sevgili Nurettin. Bu turu birlikte yapacağız. Her il dışı turunda olduğu gibi bu turda da ulaşımımız başlı başına bir macera.
Turumuza Afyonkarahisar’ın Bayat ilçesinden başlayacağız. Planımızı bu yönde yaptık ama Muğla’dan Ankara’ya giden araçlar yol üzerinde yolcu indirmedikleri için Bayat’a ulaşmamız büyük bir sorun olmaya başlıyor. Nasıl olsa bir yolunu buluruz mantığını güderek Muğla’dan Afyonkarahisar’a otobüs biletimizi alıyoruz. Otobüse binince Bayat’ta indirmeleri için ikna etmeye çalışacağız.
Gece 00.45’te bisikletlerimizi bagaja koyup koltuğumuza oturuyoruz. Muavin arkadaş gelip geçerken durumu anlatıyorum. Ama böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyor ve ısrar etmeme izin bile vermiyor. Velhasıl sabah 6.30’da Afyonkarahisar’a ulaşıyoruz. Peronda farklı bir firmanın 7.00’de Ankara’ya giden otobüsünü görüyorum. Hemen muavini bulup bizi Bayat’a kadar bırakır mısınız diye soruyorum. Abi bilet kesemeyiz ama isterseniz otogarın dışındaki otobüs durağında bekleyin oradan alırız diyor. Bu habere çok seviniyoruz, hatta bisikletlerimizi bagaja yerleştiriyoruz bile. Ardından dışarıya çıkıp durakta otobüsün gelmesini bekliyoruz. Bisikletleri koyduk ama otobüs gelinceye kadar ya almazlarsa, ya unuturlarsa korkusunu yaşıyoruz. 🙂
Otobüs otogardan çıkıyor ve bizim beklediğimiz durak önünde duruyor. Hemen binip boş olan koltuklara oturuyoruz ve bu güzel zamanlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayede Bayat’tan 8.00’de planladığımız gibi turumuza başlayabileceğiz.
Yol boyunca yağmur hafif hafif yağıyor ve Bayat’a varınca da inceden inceye yağmaya devam ediyor. Bu sırada bisikletlerimizi ve kendimizi yola çıkmak için hazırlıyoruz ve istediğimiz zamanda yolculuğumuza başlıyoruz.
Ulaşımda sorun olmaması için bildiğiniz üzere bisikletlerimiz yine katlanır bisiklet. Havanın kötü olacağını bildiğimiz için temiz kıyafetlerimizi de heybemizde taşıyoruz. Tur sonunda temiz temiz giyinip evimize bu şekilde döneceğiz.
Bayat’ı bir an önce geride bırakıp yollarda olma hissini yaşamak istiyoruz. İlk kilometrelerimiz hafiften tırmanış olduğu için soğuk havada ısınmak için çok iyi oluyor. Hatta yükseldikçe kar izlerini de görebiliyoruz.
Yoldayız ve mutluyuz, anın tadını çıkarıyoruz.
Hava neredeyse sıfır derece dolaylarında ama üzerimiz sıkı olduğu ve rampa tırmandığımız için pek hissetmiyoruz.
Henüz bir arpa boyu yol alamasakta ısınmayı başardık. Keyfimizde yerinde olduğu için bize yol mu dayanır. 🙂
O da ne, bir anda etrafımız karlarla sarılmaya başladı. Muhtemelen birkaç gün önce yağmıştır. Ama hava soğuk olduğu için erimemişler.
Nurettin ile sohbet ederek pedallamaya devam ediyoruz. Yoldan neredeyse hiç araç geçmiyor. O nedenle çok şanslıyız, istediğimiz gibi hareket edebiliyoruz. Tabii ki gözümüz ve kulağımız yine her daim gelebilecek araçlar için tetikte.
Rakım yükseldikçe kar yoğunluğu da artıyor. Tırmanış sayesinde üşümüyoruz ve şimdilik bitsin istemiyoruz.
Nurettin’de arka tarafımda fotoğraf peşinde. 🙂 Bisiklete binmek için havanın hiç bir bahanesi olamaz. Yeter ki binmeyi isteyin. Gerisi her türlü gelir. Yüzümüzde ki mutluluğun sebebi de bu zaten.
Tırmanışın zirve noktası diyebileceğimiz Mallıca köyüne saat 10.00 dolaylarında ulaşıyoruz. Çok küçük bir köy olduğu için durup çay kahve içeceğimiz bir yer göremiyoruz.
Hala kullanıldığını düşündüğümüz bir değirmen. Oldukça iyi durumda görünüyor.
Mallıca köyünde daha fazla vakit kaybetmeden Han ilçesine doğru inişe geçiyoruz.
Yol o kadar güzel ki anlatmaya kelimeler yetmez. Ama gel gelelim tadını çıkarabildik mi? 🙂 Mallıca’dan inişe geçer geçmez kışlık eldiven kullansak da ellerimiz üşümeye başlıyor. Ardından soğuk neredeyse her yerimize işliyor. Hava sıfır derece dolaylarında olsa da bisiklet ile hızlanınca o derece eksilere doğru ilerliyor. Bir an önce Han ilçesine ulaşıp kendimizi sıcak bir yere atmak istiyoruz. Şu an tek isteğimiz bu yönde.
Saat 10.30 dolaylarında nihayet beklenen ilçeye ulaşıyoruz. Han ilçe olmasına rağmen pek öyle görünmüyor. Giriş tabelasından tutunda ilçenin görünüşüne kadar köy gibi. İlçe girişinde fotoğraf çekilip hemen merkeze doğru devam ediyoruz.
Bir kahve bulup içeriye atıyoruz kendimizi. İçeriye girdiğimizde ki insanların bize bakışını görmeniz lazımdı. 🙂 Selam verip boş bir masaya oturup, hemen iki bardak çay ısmarlıyoruz. Bu sırada Nurettin yan taraftaki marketten atıştıracak bir şeylerde alıyor. Çayla birlikte yiyoruz. Yarım saat kadar vakit geçiriyoruz burada. İçeride yanan sobanın ısısıyla iyice kendimize geldik. Artık yola devam edebiliriz.
Sırada ki ilçe olan Çifteler’e doğru yola koyuluyoruz. Buradan sonra yolumuz biraz daha düzgün. Isınmanın da etkisiyle şimdilik her şey yolunda gidiyor.
Ara ara sis içinde pedallıyoruz. Bazen birbirimizi gözden kaybediyoruz o derece yani.
Sisler içinde katlanır bisikletim.
Hemen arkasında Nurettin’de görünüyor. Sisler içinden çıkan adam. 🙂
Yol üzerinde İskankuyu köyünden geçiyoruz. Köyün çıkışında durmama sebep olan manzara ise bu. Salyangoz kardeş ne arıyorsa artık yolun ortasında.
Evet nihayet Çifteler yolunda olduğumuzu gösteren bir işaret karşımıza çıkıyor. 20 km yolumuz kalmış. Hadi bakalım pedallamaya devam.
Yolu boş bulunca Nurettin’le birlikte birbirimizi fotoğraflıyoruz.
Pedalladıkça yolda altımızdan akıp gidiyor ve Çifteler’e 10 km kalıyor.
Yol arkadaşım Nurettin’den bir kare.
Saat 12.23 ve Çifteler ilçesine giriş yapıyoruz. Dört gözle beklediğimiz ilçeye ulaşmaktan çok mutluyuz.
İlçe merkezine giderek geziniyoruz. Aynı zamanda karnımız acıktı, yemek yiyecek yer bakıyoruz. Ama bir türlü gözümüze bir yeri kestiremiyoruz.
Biraz daha bakındıktan sonra bir sonraki ilçe olan Mahmudiye’ye gidelim, orada yeriz artık diyoruz. İki ilçe arası nasıl olsa uzak değil ve yol düz. Tabii trafik geldiğimiz yoldan çok daha fazla. Eskişehir – Konya anayolu olduğu için bir anda kendimizi yoğun trafik içinde buluyoruz.
Yarım saat sonra Mahmudiye ilçesine ulaşıyoruz. İlçe merkezine girip hem orayı göreceğiz hemde yemek yiyecek yer bakacağız.
İlçenin girişinde ki bu ağaçlar çok güzel bir manzara oluşturuyor.
Mahmudiye ilçesinin tam göbeğindeyiz ama sanki yine bir köye geldik. 🙂 Değil yemek yiyecek yer, market bile göremiyoruz. Gözü dört açmış ilerlemeye devam ediyoruz. Ama nafile, hiç bir yer bulamıyoruz. Neyse artık yola düşelim, karşımıza bir yer çıkana kadar gideceğiz.
Mahmudiye ilçesine giriş tabelası göremediğimiz için ilçe çıkışında bu fotoğrafı çekiyorum. Hatıra olarak dursun şöyle bir kenarda. 🙂
Mahmudiye’de kaldı geride. Bugün kendimize koyduğumuz hedef doğrultusunda üç ilçe olan Han, Çifteler ve Mahmudiye’ye ulaştığımız için çok mutluyuz. Buradan sonra Eskişehir’e kadar pedallayıp turumuzu noktalayacağız. Önümüzde 48 km yol görünüyor. Birde çok acıkan karnımız var tabii. 🙂
Bir an önce yemek yiyecek bir yer bulmak için durmadan hızla pedal çeviriyoruz.
Bir süre sonra Eskişehir – Ankara yolu ile birleşiyoruz. Ve beklenen lokanta hemen karşımıza çıkıyor. Hiç vakit kaybetmeden giriyoruz ve el yüz yıkamadan siparişimizi veriyoruz. Yemeklerimiz gelene kadar elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Kurtlar gibi açız, o nedenle hemen yemek istiyoruz. Zaten sabah doğru düzgün bir şey yiyemedik, saat 14.00 olmuş anca yemeğe kavuştuk.
Yemeğimizi afiyetle yedikten sonra üzerine birer bardak çayımızı da içiyoruz. Biraz da dinlendikten sonra artık yola çıkmaya hazırız. Eskişehir’e gidip arkadaşlarımızla buluşacağız ve akşam otobüs saatine kadar vakit geçireceğiz.
Eskişehir’e yaklaştıkça hiç yağmayan hava yağmaya başlıyor. Ama ne gariptir ki yağmuru hiç sevmeyen beni bile mutsuz etmeye yetmiyor. Nurettin’le yağmur altında pedal çevirip turun finalini hayal ediyoruz.
Ha gayret bakalım, 18 km yolumuz kalmış.
Yağmur dolayısıyla fotoğraf çekemiyoruz ve yolun trafiği o kadar yoğun ki bir an önce bu yol bitsin istiyoruz. O nedenle sadece km tabelalarını fotoğraflıyoruz.
Islanmaya devam, ama artık çok az yolumuz kaldı.
Saat 16.07 ve puslu ve basık bir havada Eskişehir’e giriş yapıyoruz. Tabii ki daha turumuz bitmedi. Espark tarafına devam ediyoruz.
Eskişehir içinde kaybolduk sanırım, oradan buradan, ona sor buna sor diye diye Espark’a ulaşmamız da epey vakit alıyor.
Nihayet hedef noktamıza ulaşıp, kuru kıyafetlerimizi giyip turumuzu kutluyoruz. Her zaman derim, istedikten sonra olmayacak hiç bir şey yok. Ne istiyorsan yürekten ve gerçekten iste olmaması mümkün değil.
Bir süre Nurettin’le takıldıktan sonra arkadaşlarımız Oktay ve Serpil’de geliyor. Muhabbet eşliğinde otobüsümüzün kalkacağı saate kadar vakit geçiriyoruz.
Saat 22.30 otobüsü için 22.00’de otogardayız. Bisikletlerimizi katladık ve otobüsümüzün gelmesini bekliyoruz.
Gecikmeli de olsa otobüs geliyor ve bisikletlerimizi bagaja koyuyoruz. Ardından koltuklarımıza oturup Muğla’ya kadar uyumayı düşünüyoruz. Ama arkadamda ki uyuz yolcu ve konforsuz otobüs sayesinde uyuyamadan Muğla’ya geliyoruz. Acısıyla tatlısıyla güzel bir turu geride bırakmış olmaktan mutluyuz. Yeni turlarda görüşmek dileğiyle…
Bayat, Han, Çifteler, Mahmudiye, Eskişehir Güzergâh ve Yükselti Haritası…
Sevgi ve Saygılarımla…