Kuzey’den Güney’e Bisiklet Turu 8.Gün ( Kahramanmaraş – Kırıkhan )

10 Temmuz 2011

Bizi misafir eden arkadaşları rahatsız etmeden evden çıkmak istesekte arkadaşlar bizden önce uyanıyor. Hemen hazırlanıyoruz ve fazla oyalanmadan, binlerce kez teşekkür ederek evden çıkıyoruz. Bugün nereye kadar gideriz bilmiyoruz. Bugüne herhangi bir hedef koymuyoruz, nereye kadar gidersek orada kalırız. Tabi bu düşünce 70. 80. km’den sonra değişiyor o ayrı. 🙂

Kahvaltımızı yapmak için açık çorbacı ve ya börekçi arıyoruz. “Asıl 34” adında bir börekçi açık hemen bisikletlerimizi kapı önüne park ederek içeriye giriyoruz. Böreklerimiz ive çaylarımızı sipariş ediyoruz ve işletmeci abi ile muhabbete başlıyoruz. Memleket neresi sorusuna Erzincan cevabını veriyorum, abimiz bende Erzincanlıyım demesin mi? 🙂 Kahramanmaraş’ta bir hemşehri buluyorum. Biraz memleketten, biraz Türkiye’den muhabbet ediyoruz kahvaltımızı yaparken. Karnımızı doyurduktan sonra yola çıkmak üzere son hazırlanıyoruz. Ayrılmadan önce börekçi önünde hatıra fotoğrafı çekmeyi ihmal etmiyoruz tabi.

Yolumuza koyulduk gidiyoruz, Kahramanmaraş’ı terk etmeden önce arkamıza dönüp bir kaç kare daha fotoğraf çekiyoruz.

Yolumuz üzerinde ki ilk ilçe Türkoğlu’na doğru pedallarımız dönüyor. Hava çok güzel, dün sabah ki gibi bugün hiç üşümüyoruz. Güneye iniyoruz ondan olsa gerek.

Kavşakta Türk Bayrağı heykelini fotoğrafladıktan sonra yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Yol düz ve epey keyifli ilerliyor, manzara konusunda ise biraz kıt ama olsun. Gördüğümüz her güzelliği fotoğraflamadan geçmek istemiyoruz. İşte onlardan birisi. Dağın başında bir camii, kim gelir kim gider bilinmez. 🙂 Yerleşim yeri arka taraftadır kesin.

Saatimiz 7:30’u gösterirken Kahramanmaraş’ı anca geride bırakıyoruz. Girişi gibi çıkışı da uzun sürüyor şehrin. Artık önümüzde sadece bir tane il merkezi kaldı. O da Hatay…

İsmi garip tabelalardan birisi daha karşımıza çıkıyor. KILILI… Kelime anlamı ne acaba? 🙂 Merak etmiyor değiliz yani, gülümseyerek devam ediyoruz yolumuza.

Kılılı’dan bir manzara daha…

Buradan sonra Türkoğlu ilçesine kadar durmadan geliyoruz ve 8:30 gibi giriş yapıyoruz.

İlçe merkezine girerek biraz ilçeyi gözlemliyoruz. Küçük bir ilçe olan Türkoğlu’nun pekte bir görülecek yeri yok. Durmadan bisikletlerimiz ile ilçenin içinden geçip yolumuza devam ediyoruz.

Mısır tarlalarının ardında ilçeyi geride bırakıp Nurdağı’na doğru pedallarımızı çeviriyoruz.

Nurdağı Gaziantep’e bağlı bir ilçe ve 21 km sonra orada olacağız. Günlerdir rampalı yolların ardından düz yolun keyfini çıkartıyoruz.

Yine gözümüze çarpan bir kale manzarası…

Gaziantep il sınırına geldik, Nesim ben gelirken beni çekiyor.

Saat 09:45 ve artık Gaziantep il sınırları içindeyiz. Turumuzun 6. il sınırları içine giriyoruz. 7. ilimiz Hatay ise son şehrimiz olacak. Sona yaklaştığımızı hissedebiliyoruz artık. Bunun üzüntüsü var içimizde birazcıkta…

Kuzey ile güney arasında ki iklim farkını da anbean  yaşıyoruz. Buralar artık iyice kurak iklim yüzünü göstermeye başladı.

Evet, nereye geldik? Adana – Şanlıurfa otoyolunun Nurdağı etabının altından geçeceğiz. Aynı zaman da Nurdağı ilçesinde de D400 karayolunun üzerinden geçerek devam edeceğiz.

Otoyol kavşağını geçtikten sonra yanımıza bir araç yanaşıyor. Nereye gittiğimizi öğrendikten sonra bizi Nurdağı’na çay içmeye davet ediyor. Ama biz 15-20 dakikaya anca ulaşırız merkeze, o nedenle teşekkür ederek davetini geri çeviriyoruz. Saatimiz 10:00’u biraz geçtikten sonra ilçeye giriş yapıyoruz. Giriş tabelasından sonra bile merkeze gitmek epey sürüyor.

Nurdağı Türkiye’nin Ford Transit pazarının lideridir kesinlikle. İlçeye girdikten sonra merkeze kadar yol kenarları transit galerisi. Hayatım boyunca gördüğüm transitleri bir defada orada gördüm. Gerisini buyrun siz düşünün…

Nurdağı ilçesinde oyalanmadan yolumuza devam etme kararı alıyoruz. Saat daha 10:00 dolaylarında ve hiç aç değiliz. Sırada ki ilçe İslahiye’ye kadar dayanabiliriz. Nurdağı ilçesinden çıkmadan önce ilçe hatırası olarak fotoğraflarımı çekmeyi sürdürüyorum.

D400 yolunu dikey olarak geçtiğimiz kavşaktayız. Biz düz gideceğiz Hatay’a ( Antakya ) doğru. Solumuz Gaziantep’e, sağımız ise Osmaniye’ye gidiyor. Sinop / İnceburun’dan yol çıktıktan bu yana D100’ü Çorum / Kargı dolaylarında geçtik, D200’ü Yozgat / Sorgun dolaylarında, D300’ü ise Kayseri / Pınarbaşı dolaylarında geçmiştik. D400’ü ise Gaziantep / Nurdağı ilçesinde geçmek nasip oldu. Bir turda dört büyük yoldan da bir nebze de olsa geçmek çok güzel bir duygu kendi adıma…

D400’ü geride bırakıp hareket ediyoruz. Ama o da ne? DÜR. 🙂 DUR tabelasının üzerine stiker yapıştırıp bu hale sokmuşlar…

Bu geyiğin ardından yola devam ediyoruz ve sağ yanımızda ki dağların üzerlerine kurulmuş rüzgar gülleri manzarasında pedal çeviriyoruz.

Nurdağı’ndan sonra İslahiye’ye 21 km yolumuz kaldığını gösteriyor tabela. Ne kadar kaldığının pek bir önemi yok tabi ki bizler için. O nedenle tabelayı kaale almadan pedal çevirmeye devam ediyoruz.

Rüzgar güllerinin bulunduğu dağın üzerinden birde otoyol geçiyor. Büyük viyadükler ile dağları delip geçiyor. Eski yol ise viyadüğün altından dolaşarak ilerliyor…

Otoyol manzaraları izleyip, fotoğrafladıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. Burada yol geldiğimiz yollara nazaran biraz daha sakin. Trafik çok yoğun değil ve bu bizim avantajımıza. Çevremizi izleyerek, fotoğraflayarak devam ediyoruz. Arada sırada rüzgar karşımızdan eserek bizi kesiyor ama yolun kıvrımları ile arada kurtuluyoruz rüzgardan.

Saat tam 11:42 ve biz İslahiye’ye giriş yapıyoruz. Her il ve ilçe girişinde olduğu gibi burada da hatıra ve koleksiyon fotoğrafımızı ilçe giriş tabelasında çekiyoruz. Nerden bilebiliriz ki ilçe merkezinde bu bizim için sorun olacak?

İlçe merkezinden tın tın ilerlerken ve alışveriş yapmak için bir market ararken yanımızda bir araç geliyor ve durmamızı söylüyor. Bizde usulca durup neler olacağını merakla izliyoruz. İki sivil polisimiz araçtan inip kimlik kontrolü yaparak nereden gelip, nereye gittiğimizi soruyor. Bende hemen turumuzu kısaca anlatıyorum. Sonra bizden çektiğimiz fotoğrafları görmeyi rica ediyorlar. Bende hemen makinemi açarak çektiğim fotoğrafları gösteriyorum. Tabi bunları yaparken de boş durmuyorum ve neden böyle bir uygulama yaptıklarını soruyorum. Neyse, GBT’ler temiz çıkıyor, fotoğraflar da aradıklarını bulamıyorlar ve kusura bakmayın diyerek yanımızdan ayrılıyorlar.

Meğersem girişte askeri birlik varmış ve oranın fotoğrafını çektiğimizi sanmışlar. İstihbarat ne kadar kuvvetli ki ilçeye girer girmez bizi yakaladılar. 🙂 Neyse kısa bir zorunlu moladan sonra planımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Markete girip alışverişimizi yapıyoruz ve yemek yemek için uygun bir yer arıyoruz. Aradığımız uygun yeri ise ancak ilçe çıkışında bir petrol istasyonunun yanında buluyoruz. Petrole girdikten sonra yemek yemek için izin istiyoruz ve masamızı kuruyoruz. Menümüz güzeldir, öyle göründüğüne bakmayın. Barbunya plaki, pide ve karışık meyve suyu. 🙂 Nazo ama, öyle hazırda değil.

Karnımızı tıka basa doyuruyoruz, hatta artan ekmeğimiz bile oluyor. Onuda sıkıca bisikletimin arkasına bağlıyorum, ileride acıkırsak yeriz diye. Yemeğimizin üzerinde birer bardak çay çok güzel gidiyor ve sonrasında sularımızı da tazeleyerek yolumuza koyuluyoruz.

Buradan sonra bir saat kadar hiç fotoğraf çekmeden devam ediyoruz. Rüzgar bizi biraz hırpalıyor bu arada. saat 13:30 gibi bir üzümcünün yanında duruyoruz. Buraya özgü üzümlerden alıyoruz bir kilo kadar ve oracıkta yıkayıp yiyoruz.

Evettt, günlerden 10 Temmuz ve saat 14:00… Turumuzun son şehri olan Hatay il sınırlarına giriş yapıyoruz. Artık başka şehir kalmadı. Buradan sonrası Suriye. 🙂 Türkiye’nin en güney ucuna gidip turumuzu noktalayacağımız günü bekliyoruz artık.

Hatay – Kilis yol kavşağında bulunan Akbez Belediyesinden geçiyoruz. Yeni mola verdiğimiz için burada durmuyoruz.

Akbez’de düğün var, toplanmışlar halay çekiyorlar. Kısa bir seyirden sonra yolumuza devam ediyoruz.

Akbez’i son defa fotoğraflıyorum ve sonrasında önümüze bakıyoruz. Saat daha 14:00, erken olduğu için daha gidebiliriz. Hassa’ya çok yolumuzun da kalmadığını hissediyorum.

Durmadan pedal çeviriyoruz ve Hassa girişine kadar geliyoruz. Buraya geldik ama saat hala çok erken, o nedenle Nesim Kırıkhan’da bulunan okul arkadaşını arıyor. Eğer müsait ise oraya gidip, misafiri olacağız. Çok geçmeden arkadaşına ulaşıyor ve karar onaylanıyor ve Kırıkhan’a doğru devam etme kararı alıyoruz.

Hass ilçenin merkezinden geçiyoruz ve soğuk birşeyler içmek için market arıyor gözlerim.

Bir market ilişiyor gözüme ve gidip orada duruyoruz. Marketten soğuk bir tane gazoz alıyorum, daha önce de birkaç yerde alıp içmiştim. İçeriye ödemeye gidiyorum ve ne kadar diye soruyorum. Adam şöyle bir bakıyor kılık kıyafetime ve 1 lira diyor. Bende sinirleniyorum ve adamına göre mi bu fiyat diyorum? Sonra da tamam 60 kuruş ver yeter diyor. Şu işe bakın hele ya… 🙂 Adama birşey demesen öyle kişiye göre fiyat verip geçip gidecek. Sonra sinirliyim ya, bırak al 1 liranı diyerek çıkıyorum dışarıya. Gazozumu içer içmez de bir dakika daha Hassa’da durmadan yola çıkıyoruz. Bir insanın memleketi hakkında ki bıraktığı iz ancak bu kadar kötü olabilir. Hadi ben farklıyım, o adam için koca ilçeyi kötülemem ama bu kadar da şerefsizlik olmaz.

Hassa çıkışında Kırıkhan’a 38 km yolumuz kaldığını görüyoruz. Karnımız tok, sırtımız pek… Gideriz sağ salim bakalım diyerek asılıyoruz pedallara. Rüzgar ise hem yanımızdan, hemde birazcık arkamızdan esiyor. O nedenle biraz daha seri ilerliyoruz.

Hassa’da burnumuzda kalan mola keyfini Aktepe’de yapıyoruz. Nasıl mı? Hassa’nın tam tersine hemde. Aktepe en az Hassa kadar büyük bir belde. Köyün gençleri gezerken yanımızdan geçiyor ve selam veriyorlar. Çok gitmeden de bir kafeden gelin çay için diye bağırıyorlar. Bizde bu daveti geri çevirmiyoruz ve molamızı burada veriyoruz.

Hassa ile Aktepe arasında 10 km kadar bile yok, ama farklılık binlerce km kadar. Beldenin gençleri ile güzel muhabbet eşliğinde çaylarımızı yudumluyoruz.

Gençler ile güzel muhabbetin sonu gelmez, bizim Kırıkhan’a gitmemiz gerek ama. Saat 16:00’ya geliyor ve daha yolumuz var. Gençlerden müsaade isteyerek ve teşekkür ederek ayrılıyoruz. Bu arada çıkışta Kırıkhan’a 22 km yolumuz kaldığını öğreniyoruz.

Sağ yanımızda uzanan Amanos Dağlarının silüeti ile pedal çevirmek çok keyifli. Bir zamanlar yüz gösteren terör olayları nedeni ile pek güvenli olmayan bu dağları ancak uzaktan seyredebiliyoruz.

Yolumuz epey darlaşıyor ve karşılıkla araçlar geldiklerinde yolu terk etmek zorunda kalıyoruz.

Aktepe’yi çıktıktan sonra bir süre pedal çeviriyoruz ama ne oluyorsa bende acayip bir yorgunluk beliriyor. Bir pedal bile çevirmeden hemen bulduğum ağacın gölgesinde biraz soluklanıyorum. Tatlı birşeyler atıştırıyorum, sanırım şekerim düştü.

Bu mola 15 dakika kadar sürüyor ve kendimi iyi hissedince tekrar düşüyoruz yollara. Rüzgar artık karşımızdan esmeye başladı, ama bizimde pek yolumuz kalmadı.

Zeytin ağaçlarının yattığından rüzgarın şiddeti apaçık ortada. Bu arada buralarda çok zeytin tarlaları var, aynı zaman da zeytinyağı fabrikaları da. Yanlarından geçerken burnumuzu tıkamak zorunda kalıyoruz, çok ağır bir koku yayıyor.

Saat 17:00 ve nihayet biz Kırıkhan’dayız. İlçeye giriş yapıyoruz ve Nesim’in arkadaşını tekrar arıyoruz. Bize tarif ettiği yere gideceğiz.

Girişte bir petrol istasyonunda yine biraz bekledikten sonra merkeze doğru harekete geçiyoruz. Kaymakamlık önüne geliyoruz ve arkadaşın evine gidiyoruz.

Arkadaşımız bize misafirperverliğini sonuna kadar gösteriyor. Bunun için çok teşekkür ederiz. Muhteşem bir günün ardından duşumuzu alarak yorgunluğumuzu atıyoruz üzerimizden. Akşam yemeği için seferber olan bütün arkadaşlara da teşekkürü borç biliriz.

Gün Toplam Km: 148,81 | Ort. Hız: 20,7 | Max. Hız: 50,0 | Bisiklet Kullanma Süresi: 07:09:31

Tur Toplam Km: 999,32

8.Gün Harita ve Yükselti Tablosu ( Kahramanmaraş – Kırıkhan ); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?

Sevgi ve Saygılarımla?

NOT: Pedalla.com imzası olmayan fotoğraflar Nesim Gözeten?e aittir.

onceki-gunorta-gunsonraki-gun

Kuzey’den Güney’e Bisiklet Turu 8.Gün ( Kahramanmaraş – Kırıkhan )” üzerine bir düşünce

  • 12 Kasım 2012, 23:54
    Permalink

    mrh. öncelikle harikasınız böyle bir yolculuk yapmak benim hayalim ama onunniçin yazmadım daha çok HASSA için yazdım ben de HASSA/ akbez liyim inan başından beri okuyorum ve hep tedirginim acaba bizim oralara gelince ne görecek ve yazacak diye korktuğğum başıma geliyo maalesef bizim oralar öyle,utanıyorum nefret ediyorum her zerresinden ama maalesef BİZİM ORALAR DEĞİŞTİREMİYORSUN. size iyi yolculuklar diliyorum bizim oralar adına üzüntülerimi dile getiriyorum. kusura bakmayın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.