27 Temmuz 2008
Rahat bir uykunun ardından saatim 4’te çalıyor. Uyanma zamanı. Erteleye erteleye 15 dakika daha fazladan uyuyorum. Ama kalkmam ve yola koyulmam lazım. Çok geçmeden uyanıp çadırımı toplamaya başlıyorum. Saat 5’e kadar kahvaltımı yapmış, yola hazırlanmıştım. Mevsimlerden yaz olmasına karşın Refahiye’de hava yine soğuk. Sabah erken saatleri olduğundan olsa gerek. Havanın biraz yumuşamasını bekledikten sonra yola çıkıyorum.
Güneş henüz doğmadı ve ben üşüyorum. Rakım oldukça yüksek olduğu için içime bir ürperti geliyor. Vadi içerisine bir süre pedallıyorum.
10 km sonra Sivas-Tokat yol ayrımına geliyorum. Buradan Sivas yönüne döneceğim.
Güneş yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlıyor. Ben ise rampa çıkmaya başlıyorum. Güneş yakmaya başlayınca üzerimdekilerden yavaş yavaş kurtuluyorum. Daha bir saat öncesine kadar titreyen ben, şimdi ise yanıyorum.
Rampa çıkarken sağ yanımdaki manzara bana güç kuvvet veriyor. Yolculuk çok keyifli gidiyor.
Çıkışın ardından inmeye geçiyorum. Ama vadi içerisine henüz güneş doğmamış bile. Tekrar üşümeye başlıyorum. Güneşin olmadığı yerde üşüyor, olduğu yerde terliyorum.
Çok eğlenceli bir yolda ilerliyorum. Solumda dere, sağımda dağlar… Kıvrılarak ilerleyen yolda bende bir sağa bir sola yatarak yol alıyorum. Bazen bir çeşme başında mola bazense yol kenarında duraklıyorum.
Ve sonunda tekrar tırmanmaya başlıyorum. Bu defa çıktığım “Kızıldağ Geçidi”. Beklediğim kadar yorucu olmuyor ama bozuk zemin olduğu için sürekli manevra yapmak zorunda kalıyorum. Koca koca açılmış deliklerden kurtulmak için bazen kendimi yolun ortasında, bazense diğer şeritte bulabiliyorum.
Geçiti tırmanırken yol kenarında bulunan çeşmede biraz soluklanıyorum. Yanımda taşıdığım gıdalardan bikaç lokma atıyorum ağzıma ve suyumu tazeliyorum. Zirveye çıktığımda saatim 8:40 olmuştu. Bu noktadan sonra Erzincan’ı terkedip, Sivas’a ayak basıyorum.
Kızıldağ Geçidini indikten sonra düz yolda ilerliyorum. Yanı başımda uzanan tarlalarda uçan Şahin’i görünce hemen fotoğraf makineme sarılıyorum. Ama ancak bu kadar görüntüleyebiliyorum.
Hava çok güzel, yol çok güzel, insan daha başka ne isteyebilir ki?
Yol kenarında küçük bir gölet. Etrafında uçuşan ve öten kuşlar…
Giderek İmranlı’ya yaklaşıyorum. Meralarda otlayan büyükbaş hayvanlar ve başlarında gezinen çobanlar…
Saatim 10:15’i gösterdiği sırada İmranlı’ya giriş yapıyorum. Yemek yiyebilmek için şehir merkezine giriyorum. Marketten bişeyler alarak, İmranlı çıkışında ki tesise gidiyorum.
Tesiste yemeğimi yedikten sonra, biraz dinleniyorum. Etrafı seyrediyorum uzun uzun. Saat 11:00 gibi tekrar yola koyuluyorum…
Zara’ya 38 km yolum kaldığını gösteriyor tabela. Oraya kadar durmak niyetinde değilim, fotoğraf çekmek hariç tabi.
Akıp giden yolda mutlu bir şekilde seyrederken karşıma çıkan manzarada canım sıkılıyor. Bir arızadan dolayı yanan otobüs içler acısı. Yanı başında fotoğraf çeken bir gezgin ile tanışıyorum. Zara’lı Cumhuriyet Üniversitesinde görevli Levent MESCİ ile kısa bir muhabbete tutuluyorum. Birlikte yanan otobüsü fotoğraflıyoruz. Can kaybı yaşanmadığını belirtiyor kazada. Bu nedenle içim biraz rahatlıyor ve müsaade isteyerek yoluma koyuluyorum.
Gördüğüm manzaranın etkisinden kurtulmak için devam ediyorum ve farklı manzaralar çok geçmeden beni kendi etkisine alıyor. Harika bir vadi, dere akıyor hemen yanıbaşında.
Cetvelle çizilmiş kadar düz yol, in çık in çık gidiyor…
Zara’ya varıyorum, şehir merkezi 4-5 km kadar içeride kalıyor. Çay içmek için merkeze giriyorum.
Saatim 14:25’i gösterdiği sırada Zara’ya varıyorum. Kilometreme baktığımda ise 110 km olduğunu gösteriyor. Çay içmek için merkezdeki kahveye oturuyorum hemen. İki bardak çay içerken Zaralılar ile muhabet ediyorum.
Çay molasının ardından yoluma devam ediyorum. Yolda ilerlerken burnuma gelen kötü kokuların nedenini sağ tarafıma bakınca görüyorum. Ölmüş bir dana öylece bırakılmış. Çevreye kötü kokular yayıyor.
Hafik’e 22 km kalmış, yola devam. Bugün nereye kadar giderim bilmiyorum.
Güzergâhım bisikletimin önünde asılı. 4 yerleşim yerini geride bıraktım, sırada Hafik ve 12 yerleşim yeri daha var. Pedallamaya devam…
Karşımda sülieti uzanan yer Tödürge Gölü. Önceki yıllarda bu yoldan geçen Necati Abimin deyimi ile rengarenk göl. Burayı görmek için sabırsızlanıyordum.
Tabelada camping yazısını görünce burada kamp atabilirim diye düşündüm ve girdim içeriye. Yetkililer kamp atabileceğimi söyledikleri için bende sevinçle yemek için siparişimi veriyorum. Bu gölde yaşayan balıktan söylüyorum kendime ve bir tabak dolusu salata. Tıka basa doyduktan sonra etrafı geziyorum ve fotoğraf çekiyorum.
İşletme yetkilileri ile muhhabet ederken, gece burada bir görevlinin kalıp kalmadığını soruyorum. Aldığım cevap kimse kalmıyor olunca çadır atmaktan vazgeçiyorum. Epey geç olan saat olmasına karşın Hafik’e kadar pedallamak zorundayım. Hiç vakit kaybetmeden yola çıkıyorum.
Güneş batmak üzere ve ben hala yoldayım. Karanlıkta yolda olmayı sevmeyen ben, birazdan karanlıkta kalıcam.
Önümde yollar uzayıp gidiyor.
Güneş battı batacak…
Saat 18:45’te Hafik’e giriyorum. Güneş battı ve hava kararmaya başlıyor. Biran önce kendime kalacak yer bulmalıyım.
Hafik’e girer girmez, Emniyet Amirliğine gidiyorum. Kapıda bekleyen nöbetçi arkadaşa durumumu anlatıyorum ve çadırımı kurmak için yer istiyorum. Biraz muhabbetten sonra beni merkeze 5 km uzakta olan Hafik Gölüne yönlendiriyor. Orada bulunan belediye tesisine çadır kurabileceğimi söylüyor ve oradan ayrılıyorum. Alaca karanlık havada göle kadar inişli çıkışlı yolda pedallıyorum. Nihayetinde göle ulaşıyorum ve görevliyi buluyorum. Durumu onlara anlatıyorum ve çadır kurmak için uygun bir yer istiyorum. Bana çadır kuramayacağımı söylüyorlar. Meğersem burada kendi kaldıkları bir yer varmış. Banada bir yer hazırlıyorlar hemen. Tesiste benimle ilgilenen Yılmaz Abiye tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Akşam yemeğini birlikte yedikten sonra yatmak için izin isityor ve ayrılıyorum yanlarından…
2.Gün Güzergâh ve yükselti Haritası;
Gün Toplam: 152.17 Km | Ort.Hız:18.6 | Max.Hız:54.6 | Bisiklet Kullanımı: 08:10:10
Sevgi ve Saygılarımla…
Turun 3. günü için tıklayınız…
Sevgili kardeşim gezini güzel anlatıyorsun.resimlernin bazılarına kendini de koymalısın bence.Performansında çok güzel.Umarım beraber faaliyet ler yaparız.Sağlıklar sevgiler kazasız belasız seyahatler.Bisiklet Gönül birliği Ankara dan başarılar diler.
Geri izleme:Erzincan’dan Ankara’ya 1.Gün (Erzincan-Refahiye)
Hehehe sansürlü şey keçi miydi? 😛 kurtlar yememiş iyi ki sizi 🙂 aslında orda bir eksiklik gördüm onun için yazıyorum bir delidolu daha eksik o da ben 😀 bir daha ki turlarda bende yanınızda olmak isterim…
Değerli arkadasım. Görsellerden bir resim arayarak senin bu gezine ulaştım. Benimde çok iyi bildiğim bir ka karesini çektiğim yoldaki macerani keyifle okudum. Eline gözüne sağlık.Sağlıcakla kalın