26 Nisan 2009
Feyyaz’ın gece iniltileri ile uyanıyoruz. 112’yi arama isteğimiz geri çeviriyor Feyyaz. Sık sık soğuk duş alıyor ve telefon ile arkadaşları konuşuyordu. Bu şekilde sabah ediyoruz ve Feyyaz’ın durumunda herhangi bir düzelme olmuyor. Sağlık çok önemli olduğu için Feyyaz’ın daha kötü olmasını istemiyoruz. Feyyaz’da bizimle aynı fikirde olduğu için yol devam edemiyor. Mersin’e dönüş biletini almamız için bana verdiği para ile gidip biletini alıyorum. Akşam 6’da otobüsü olduğu için kaldığımız yerden akşama kadar kalması içinde izin istiyoruz.
Ardından geçirdiğimiz 19 günden sonra Feyyaz ile helalleşerek ayrılıyoruz. Yola bundan sonra Nesim ile devam ediyorum. Sevgili yoldaşımı, kardeşimi, arkadaşımı, Bingöl’de bırakıp gitmek beni üzüyor. Ama sağlığının iyi olması içinde dua ediyorum.
Bugün yolumuz 100 km üzerinde. Muş’a kadar pedal çevireceğiz. İlk defa geldiğim bu yolu çok merak ediyorum. Her pedal beni farklı coğrafyalara ve farklı kültürlere götürüyor. Her pedalda ayrı bir heyecan ve merak var. Bingöl çıkışındayız, Solhan’a 53 Km yolumuz var…
D300 karayolunun 27. paftasında ilerliyoruz. Yol şimdilik düz ve eğlenceli gidiyor.
Yol üzerinde sobaları yanan köyler selamlıyor bizi…
Bir süre sonra rampalı yollar başlıyor ve aynı zamanda yolun zemini berbat. Biz bisiklet ile bile hız yapamıyoruz ki, kaldı ki araçlar nasıl gitsin.
İnişli çıkışlı yolda seyrediyoruz. Saat 6 gibi çıktığımız yolda, 7 buçuk gibi ilk dinlenme molamızı veriyoruz.
Kapıköy Sınır Kapısına kadar bana eşlik edecek dostum Nesim…
Geride kalan yolumuzun manzarası muhteşem görünüyor.
Yollar altımızdan akıp gidiyor. D300 karayolunun 28. paftasına vardık bile.
Rampa çıkıyoruz ve bu nedenle çevreyi daha rahat izliyoruz. Yavaş yavaş çıkıyoruz ve sık sık durmak zorunda kalıyoruz.
Ben deniz Serkan Taşdelen gülümsüyorum objektife.
Altımda uzanan manzara ise bu şekilde.
Solhan’a 24 km yolumuz kaldı. Burada bir market önünde yine kısa bir mola veriyoruz. Sularımızı tamamlayıp fazla zaman kaybetmeden devam ediyoruz yolumuza.
Yükseliyoruz sürekli, altımızda kalan manzara giderek büyülemeye başlıyor bizleri.
Bingöl’ün meşhur dağları sere serpe önümüzde uzanıyor.
Nesim kardeşim önde, ben arkada tın tın ilerliyoruz.
Hemen yanı başımızda akan dere…
İniş ve çıkışlar giderek sertleşiyor ve yorulmaya başlıyoruz. Çok geçmeden karşımıza Bingöl’ün Yüzen Adalarına giden yol çıkıyor. Ama vaktimiz olmadığı için giremiyoruz.
Issız ve sakin yollarda ilerlemeye devam ediyoruz.
Karşımıza çıkan çoban ile başlıyoruz muhabbete. Bir süre yine onu koyunları ile baş başa bırakarak yolumuza devam ediyoruz.
Güzel bir iniş ile düz yola kavuşuyoruz. Bu düzlükte Solhan’a doğru pedallıyoruz.
Solhan’a gittikçe yaklaşıyoruz.
Nihayet Solhan ilçe merkezindeyiz. Hemen yemek için uygun bir yer bakınıyoruz. Güzel bir lokantaya oturuyoruz ve vakit kaybetmeden yemeklerimizi sipariş ediyoruz.
Bir güzel karnımızı doyurduktan sonra harekete etmeye hazırlanıyoruz. Bu arada çevreden birkaç kare fotoğraf çekiyorum.
Solhan ilçe merkezi D300 karayolu üzerinde olduğu için epey hareketli
Yola koyuluyoruz ve tekrar rampa tırmanmaya başlıyoruz. Pedallar döndükçe Solhan geride kalıyor.
Muş’a 53 km yolumuz kalıyor buradan sonra.
Vadi içerisinde yol alıyoruz ve manzara gerçekten çok güzel.
Yol zemini buralarda da berbat.
Geride kalan manzara ile yoldaşımın fotoğrafını çekiyorum.
Bingöl’ün Dağları tüm ihtişamı ile karşımızda…
Muş’a giderek yaklaşıyoruz. Buğlan Geçidine doğru tırmanıyoruz.
Buğlan Geçidi zirvesinde biraz soluklandıktan sonra önümüzde uzanan, ucu bucağı görünmeyen Muş Ovasını seyre dalıyoruz. Ardından ovaya doğru inişe geçiyoruz. İniş sırasında birkaç damla yağmur yüzümüze vuruyor.
Yoldaşım muş Ovası fonunda poz veriyor bana.
Dümdüz ova önümüzde serilmiş bizi bekliyor. D300 yolunun 29. paftasına ulaşmış bulunuyoruz. Artık Muş ili sınırları içerisindeyiz. Önümüzde yeşilden bir çöl bizi bekliyor…
Sol yanımızda uzanan dağ silsilesinin yamacına kurulmuş köyler çok güzel görünüyor…
“Muş Ovasının yalancı maviliği” diye duymuştum bir şiirde. Aklıma gelen ilk şey bu oluyor. Dalıyorum manzaranın güzelliğine.
Bu güzellikte pedal çevirmek o kadar zor ki anlatamam. Manzarayı mı seyredeyim, yola mı bakayım bilemiyorum. Sağ salim geçmek istiyorum buraları.
Cetvel ile çizilmiş kadar düz yollar akıp gidiyor altımızdan…
Muş’a bağlı Yaygın Köyünde çay molasına duruyoruz. Muş’a çok yolumuz kalmadı sayılır. Çay ısmarlayan abilerimiz ile başlıyoruz muhabbete. Muğla’dan Van’a gittiğimizi zorda olsa inandırmayı başarıyoruz. Broşürlerimizden verip, proje amacımızı anlatıyoruz. Köyün gençlerini hatıra olarak fotoğraflıyorum.
Yola tekrar koyuluyoruz ve Muş’a 20 km yolumuz kaldığını görüyorum. Muş’un üzerinde kara bulutlar görünüyor. Muhtemelen yağmur yağıyor.
Sevgili Nesim ile yol almak keyifli.
Varto – Muş kavşağına geliyoruz ve giderek kara bulutların içerisine giriyoruz.
Biraz ilerledikten sonra ilk yağmur damlası düşüyor ve hemen sığınacak bir yer arıyoruz. Önümüze çıkan ilk petrole girmemiz ile birlikte yağmurun şiddetini arttırması bir oluyor. Şanslı günümüzdeyiz ki kıl payı kurtuluyoruz. Petrol2de bir saate yakın bekliyoruz. Yağmur diniyor ve bizde yola çıkmak üzere hazırlanıyoruz.
Yolda çıkıyoruz ve yavaş gidiyoruz. Lastiklerimizden çamur sıçradığı için fazla hız yapamıyoruz. Sol tarafımızda çıka gökkuşağı bizi mutlu etmeye yetiyor.
Muş’un üzeri açıldı ve merkeze doğru pedallıyoruz. Bu arada bizi Muş’ta karşılayacak olan arkadaşımız Adem’i arıyoruz. Haber verdikten sonra yola devam ediyoruz.
Muş’a hoşgeldik…Burası Muş’tur, yolu yokuştur… Gerçekten de öyleymiş… Yamaca kurulmuş şehir merkezi.
Kısa bir Muş turundan sonra Adem ile buluşuyoruz ve bir çay bahçesinde buluşuyoruz. Bu arada yine burada çalışan hemşehrim olduğunu öğreniyorum ve arıyorum onuda. Çok vakit kaybetmeden Serhat’ta aramıza katılıyor. Güzel bir muhabbetten sonra bizi misafir edecek olan Serhat’ın evine doğru gidiyoruz. Bisikletlerimizi 3.katta olan evine kadar çıkartıyoruz.
Akşam yemeğinin ardından Serhat, Nesim ve ben Muş’u gezmeye çıkıyoruz. Bu arada Adem ile buluşuyoruz ve sabah erken hareket edeceğimiz için vedalaşıyoruz. Bizi Muş’ta yalnız bırakmadığı için çok teşekkürler.
Serhat ile bir süre gezdikten sonra dinlenmek üzere eve dönüyoruz. Bize evini açtığı için sevgili Serhat’a da çok çok teşekkür ediyoruz.
Gün Toplam: 116.34 Km | Ort.Hız:16.1 | Max.Hız:53.4 | Bisiklet Kullanımı: 07:11:37
Tur Toplam: 1928.74
19.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Bingöl-Muş); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla…
Turun 20. günü için tıklayınız…
Ahhh Ah…
Zorlu ve ögretici 18 günden sonra, koca projenin bitmesine 3 gün kala, doguanadolu insanının sıcaklıgını hissettmeye başladıgım anda, bir lojmanda ateşler içinde, pencereden arkadaslarımı izlemek ne kadar acıydı anlatmam…
Sevgili dostum Taşdelen’in benim için teleşlandıgını bilmek cok üzücüydü.Duruşundan bakışından seziliyordu düşünceli hali.
Son üç günü gidemesemde, turun başından beri konuştugumuz arzuladıgımız Van Kahvaltısı’nı yapamasak da, dostlugumuz pekişti, bir şeyler değişti geçtigimiz yollarda…
Sponsorlarımıza ilgileri ve destekleri için teşekkür ediyorum.Ve Taşdelen, seni cok seviyorum dostum…
Nice yollara…
Yav kardeşim harikasın.Bildiğin foto roman.Bakıyorum,okuyorum,süper…19 gün seninleydim.Gerisinide merak ediyorum.Keşke gittiğin il merkezlerinde fazla foto alsan.daha geniş tanımış olurduk.Artık fotolar kadar yorumlarınıda dikkatle okuyorum.Zaten fotolara diyecek birşey yok.Nesim kardeşimede teşekkürler seni yalnız bırakmadığı için.Ayaklarına sağlık….acaba 20.gün ne olacak?
Serkancığım,
Harikasınız.Hepinizi bu büyük başarınızdan dolayı kutluyorum.Kocaman yüreğiniz hepimizi mutlu ediyor.Yazacak çok söz var.Biliyorum,fakat yazılmıyor.Tabiat galiba seni ve arkadaşlarını tanımaktan sonsuz mutludur.
Yakışıyorsun,yakışıyorsunuz yeşile,havaya suya,ülkemizin her karış toprağına. Sonsuz teşekkürler.
sa. yolculuğunuz çok güzel projenizde öle ama beni etkileyen muş ovasının yalancı maviliği okadar etkilendim ki hemen gidesim geldi ne diyeyim allah razı olsun bu güzel fotolarınız için selam ve dua ile:)