Ödemiş – Nazilli Bisiklet Gezisi

15 Temmuz 2012

Merhaba Sevgili Dostlar,

Bir hafta boşluktan sonra yeni bir gezi ile yine buradayım. İzmir ilinin ilçelerini bir bir gezmeye devam ediyorum. Bugünde Kiraz ve Beydağ ilçelerinden geçeceğim. Tabi öncesinde turumun başlangıç noktası Ödemiş’e ulaşmam gerekiyor. Akyaka’dan gece 02:30’da otobüse binerek İzmir’e geliyorum ve buradan aktarma yaparak, yaklaşık bir saat bekleme süresinden sonra Ödemiş otobüsüne biniyorum. İzmir – Ödemiş arası iki saat sürmesi gereken yol sürekli dur kalktan dolayı biraz daha uzuyor ve bitmek bilmiyor. Tabi yolculukta ayrı bir fiyasko… Muavin arkadaş neredeyse yolcuları dövecek. Bir an o dereceye kadar geldi. Otogarda bisikletimi de kısa süreli olarak sorun yaptı ama tabi ki benden kurtulamadı ve güzelce yerleştirdim bisikletimi.

Saat 09:00’da yola çıkmayı planlıyordum ama otobüsün geç kalması ile 5 dakika rötar ile anca koyulabildim yola. Otogarda iki adet poğaça ve meyve suyunu aldıktan sonra pedallamaya başladım. Ödemiş ilçesinin içinde bulduğum bir petrol istasyonunda mola verip hem ihtiyaçlarımı giderdim, hem de kahvaltımı yaptım. Sonrasında ancak yola çıkabildim. Daha iki km gitmiştim ki karşıma ilk kavşak çıktı. Birgi, Salihli ve Kiraz, Beydağ kavşağındayım. Tabi ki istikametim sağ taraftan ilk olarak Kiraz’a…

Kiraz’a 25 km yolum var ve yol hafif yükseliyor. Bunu hissetmek çok zor oluyor tabi. Düz yolda gidiyormuşcasına pedal çeviriyorum. Tek sıkıntı yol dar ve araçlar karşılıklı geldiklerinde yoldan çıkmak zorunda kalıyorum. En sevmediğim şey de bu oluyor bu turlarda. Gidin arkadaşım, ya da bekleyin arkamda. Evet böyle diyorum demesine ve gerçekten de birkaç araç yolun müsait olmasını bekliyor arkamda ve sonra geçip gidiyor. Onlara el kaldırarak teşekkür selamı vermeyi ihmal etmiyorum tabi. 🙂

Tempom burada epey hızlı ilerliyor. 24-25 km/h ortalama ile gidiyorum neredeyse. Saatim 9:48’i gösterdiği sırada geçiyorum Kaymakçı’dan ve durmadan devam ediyorum. İlk molayı Kiraz’da vermek istiyorum o nedenle pek oyalanmıyorum buralarda.

16,5 km sonunda Beydağ, Kiraz yol kavşağına geliyorum. Buradan Kiraz’a gideceğim ama aynı yoldan geri dönüp Beydağ’a devam edeceğim sonrasında. Kiraz’ı görmem için şuan için başka seçenek yok. Bende mecburen bu planı uygulamaya koyuluyorum.

Ödemiş’in patatesinin meşhur olduğunu egede olup bilmeyen yoktur herhalde. Yol boyunca patates tarlaları ve patates toplayan işçiler eşlik ediyor bana…

Kısa süreli bir mola sırasında fotoğraf çekerken karşıdan bağıran ve beni de çek diyen amcamı kırmıyorum ve çekiyorum. Selam olsun Kirazlı amcama… 🙂

Burada yol Ödemiş tarafına göre biraz daha sakin. Araç sayısı epey azaldı ve rahat rahat pedal çeviriyorum. Sıcakta şu an için rahatsız edici değil. İlerleyen saatlerde ne olur ne biter bilmiyorum tabi ki. 🙂

Burada patatesin yanında zeytincilikte epey yaygın. O nedenle dağ taş zeytinlik… 🙂

Kiraz’a 3-5 km kaldığında hafiften tırmanışlar başlıyor. Tabi bu beni üzmüyor, çünkü birazdan aynı yoldan geri döneceğim. 🙂 O nedenle keyifle tırmanıyorum. Saatim 10:30’ı gösterdiği sırada Kiraz ilçesine giriş yapıyorum. Tabi ilçenin adının Kiraz olması, burada kirazın çok olması anlamına gelmiyor. Hatta ilçe ismini bildiğimiz meyve kirazdan almamış. Osmanlı dönemi M.S. 1300 yıllarında Türkler Keleş adını vermişler ve daha sonra cumhuriyet döneminde Kiraz adını almış bu ilçe. Bunu ancak buraya gidince öğreniyorum, yoksa gözüm çevrede kiraz ağaçlarını aramadı değil. İlçenin genel geçim kaynağı tarım. Bu tarım ürünleri de patates, tütün, pamuk, zeytin, kestane, ceviz ve üzümden oluşuyor.

İlçenin merkezine doğru pedallamaya devam ediyorum. Burada soğuk birşeyler içip birazda ilçe merkezinde dolaşıp yoluma devam edeceğim. Kiraz ilçesinden birkaç manzara sizlere.

Hemen bir marketten soda ve meyve suyu alıyorum. Kapıda bunu içerken kasiyer arkadaş ile muhabbete koyuluyoruz. Tabi sorular yine rutin olduğu için cevaplarım da o denli rutin oluyor. Ödemiş’ten geliyorum dostum, Kiraz ve Beydağ’dan geçip Nazilli’ye gideceğim ve tek başımayım. 🙂 Niyesi yok seviyorum tek başıma olmayı o nedenle böyle. Rampaları da çıkarım bir şekilde, nasıl geliyorsak öyle de gideriz be dostum… 😉 Senin kafanda bir nebze bisiklet sevgisi aşılandıysa burada olma amacıma ulaşmışımdır… Sevgiyle kal dostum, yol beni bekler… 🙂

Köprüden geçerek Kiraz’ı geride bırakıyorum, geldiğim yöne doğru hızla inerek devam ediyorum şimdi.

Bilirsiniz işte uzun ve düz yollara manzara olarak bayılırım ama pedallamasına o kadar da bayılmam. Sıkıcı olurlar bir süre sonra. Hele hele rüzgar faktörü varsa hiç konusunu bile açmayın. Burada da rüzgar var ama şanslıyım çünkü arkamdan esiyor. 🙂 Yine yol arkadaşım ile bir hatıra fotoğrafımı çekeyim ve yoluma devam edeyim usul usul…

Geçerken durup fotoğrafını çekemediğim patates tarlasını dönüşte fotoğraflama şerefine ulaşıyorum. Vızır vızır çalışıyor işçiler, 7’den 70’ine hemde… Köylü milletin efendisidir ne kadar da doğru değil mi?

Giderken Kiraz’a devam ettiği kavşağa 1.5 saat sonra tekrar geliyorum. Bu defa gidonumu İzmir’in bir diğer ilçesi olan Beydağ’a doğru çeviriyorum tabi.

Beydağ’a 12 km kadar kısa bir yolum var ve rüzgar sol çaprazımdan geliyor. Ama yine öyle rahatsız edici bir biçimde değil o nedenle şuan isyan bayrağım hala çantamda. Ne zaman çıkartırım henüz belli değil. 🙂

Bu kavşaktan sonra mısır tarlalarının yanı sıra incir(yemiş) tarlaları da boy gösteriyor. Hava sıcaklığı iyice arttı ve incir sütü ile nemin birleştiği garip bir koku var havada… Solumak biraz güzel, biraz kötü gibi, yani bir sıfat koyamıyorum.

Mısır tarlalarının hemen yamacında bir tanecik çiçek takılıyor objektifime…

Küçük Menderes nehrinin üzerinden geçiyorum burada. Nehir Bozdağlar’dan doğarak 175 km yol kat ederek, Selçuk İlçesi’nin Pamucak sahilinde denizle buluşuyor. İşte şuan doğduğu yer olan Bozdağlar’ın eteklerindeyim. Burada üç, beş derenin birleşmesi ile bu nehir oluşuyor ve yolculuğuna başlıyor… İsmini de doğduğu yerde ki, şuan bulunduğum Menderes Köyünden alıyor yanlış bilmiyorsam. 🙂

Saatim 12:00 ve ben eskiden Lidyalıların şehri olan Beydağ’a geldim. İsminden anlaşıldığı gibi burada da Beydağ’ı arıyorum. 🙂 Sağ tarafımda uzanan dağlar olsa gerek diye geçiriyorum içimden. İlçe girişinde kendim ile birlikte mutlu bir fotoğraf çektikten sonra ilçe merkezine doğru pedallarımı çevirmeye başlıyorum.

5600 kişilik nüfusundan da görüldüğü üzere küçük bir ilçedeyim. Nelerin beklediğini az çok tahmin edebiliyorum. Ama yine de her yeni gördüğüm yerlerde ki gibi merakla çevreyi süzüyorum ve birkaç fotoğraf çekiyorum. İlçenin tarihi biraz daha eskiye dayanıyor ve vakti zamanında önemli bir yerleşim merkezi olduğunu anlamak pek zor olmuyor. Beydağ ilçesi, Pilâv tepe, İntepe, Cintepe, Beyler Tepesi tümülüsleri ile çevrilmiş…

Merkezde bir lokanta bularak çorba içmek istiyorum ve oturuyorum masanın birisine. Buradan sonra yolum çok daha zorlu olacak o nedenle karnımı doyurmalıyım. 10 km’den fazla rampa olduğu için ağır birşey yemek istemiyorum ve mercimek çorbası söylüyorum kendime. Çorba geliyor gelmesine ama sabahtan kaldığı her yerinden belli, birşey diyemiyorum artık. Çünkü farklı bir alternatifim yok o nedenle yemeye koyuluyorum. Bu sırada birazda dinlenmiş oluyorum, sıcak ile rampa birleşince pek insanda mutluluk bırakmıyorlar. O nedenle motivasyonumu kaybetmemek için farklı uğraşlar içindeyim. Karnım doydu ve daha fazla burada kalmak istemiyorum. Hesabımı ödeyip, sularımı dolaptan doldurduktan sonra müziğimi açıp ve buff’ımı takıp çıkıyorum. Artık acı başlangıca hazırım. 🙂 İlçenin içinden başlıyorum tırmanmaya…

Arada kısa birkaç solukluk yer çıkıyor karşıma, buna da şükür canım. Ya hiç olmasaydı? 🙂 Elimizdekilerin değerini bilmeliyiz…

Hadi bakalım, tın tın tırmanmaya. Saatim 12:45 dolaylarında, güneş tam üzerimde beynime beynime vuruyor ışınlarını. Terlemem çok uzun sürmüyor ve sakallarımdan damlalar düşmeye başlıyor bisikletimin üzerine. Çok geçmeden bütün vücudum ter içinde kalıyor. Bulduğum birkaç küçük gölgelikte sadece nefes almak için duruyorum. Sonrasında tekrar devam yola… Yükseldiğimi aşağıdan gelen yolu izleyerek çok daha iyi görebiliyorum.

Palamutcuk köyünün birkaç evini görüyorum ve onları çekiyorum durmuşken. Fotoğraf bahane, dinlenmek şahane yani 😉

Tırmanış başlayalı 5 ya da 6 km oldu ve buraya kadar adam gibi durmadım birkaç gölge molası dışında. Bu güzel çeşme başında birazcık dinlenmek iyi gelecek bana. Akan su, tabir yerindeyse imamın abdest suyu kıvamında. Mataramda ki su bile ondan soğuk, o nedenle suya dokunmadan hemen yanında ki sedire uzanıyorum.

Beş dakika, bilemedin 10 dakika molanın ardından beni ellerini sıvazlayarak bekleyen tırmanışın kollarına tekrar bırakıyorum kendimi. 🙂 Çık çık yine çık, tekrar çık, lütfen çık, n’olur çık, hadi çık… 🙂

Nazilli’ye 40 km yolum kaldığını görünce bende değişen hiç birşey olmuyor. Çünkü rampanın hala devam ettiğini görebiliyorum e tahmin edebiliyorum. Hava çok sıcak oldu ve buradan sonra her km başında duruyorum neredeyse. Küçük bir ağaç gölgesi yada bir çeşme başı gördüğümde çok seviniyor ve bir tek ağacın bile değerini daha iyi anlıyorum…

Yolun karşısında ki yamaçta Çamlık Köyünü görebiliyorum. Buradan fotoğaf çekerek yoluma devam ediyorum.

Ormanla kaplı yolumda oksijeni ciğerlerime doldurarak gidiyorum. Ama gitmem için tek başına oksijen yetersiz kalıyor. Birazcık serinlik, birazcık motivasyon, birazcıkta enerji gerekiyor. Şükür ki hemen hepside var, serinlik dışında.

Suyum var ama iyice ısındı artık dudaklarımı ıslatmaktan başka hiç bir işe yaramıyor. Bir çeşme bulana kadar böyle devam edeceğim. İyi hoş ama bulacağım çeşmenin suyuda bundan ne derece farklı olur bilemiyorum. Derken karşıma durak görünümünde bir yer çıkıyor. Köylüler tarafından inşa edilmiş ve içinde bir testi su, yanında da bardak var. 🙂 Oyyy deyip hemen parkediyorum bisikletimi.

Hemen ağzı kozalak ile kapatılmış testinin ağzını açıp bardağa suyu dolduruyorum. 🙂 Aman Allah’ım… Buz gibi soğuk olmasa da çok güzel bir su bu… Bir bardak içtikten sonra belki benim gibi birkaç kişi gelip nasiplenir diye testiyi olduğu gibi bırakıyorum. Sonrasında kaldığım yerden tırmanışa devam. 🙂

Tırmanış her geçilen kilometrenin ardından sanki biraz daha sertleşiyor gibi geliyor bana. Ya ben daha fazla yoruluyorum, yada gerçekten haklıyım. 🙂 Aşağıda ki fotoğraf sanırım herşeyi tüm çıplaklığı ile yansıtıyor. 🙂

Birde bu fotoğraf tabi ki, çıktığım yol sadece 5-10 dakika sonra arkamda bu şekilde uzanıyor.

Saat 14:10, Aydın il sınırındayım. Bir diğer deyişle artık tırmanışın sonundayım. Saat 12:30’dan bu yana tırmanıyorum. Sıcağında etkisi ile biraz yoruldum gibi. Güneş kafama kafama vursada yorgunluğumu biraz olsun atmak için uzanıyorum tabelanın yanına. 🙂 Buradan sonrası iniş nasıl olsa, artık yolum bitti sayılır. 🙂

Bir süre dinlendikten sonra bırakıyorum kendimi rampadan aşağıya. İlk karşıma çıkan tabela Nazilli’ye 30 km kaldığını gösteriyor ve onu çekmek için asılıyorum frenlere. Sonrasında pedal çevirmeme gerek yok inişe devam. Biraz olsun serinliyorum bu defa, yeteri kadar ter döktüm nasıl olsa.

İncir Ağaçlarının manzarasında inişe devam.

Aksu Köyünün içine girmeden yoldan devam ediyorum. Hem şimdi güzel güzel inerken köye kadar tırmanmaya ne gerek var. 🙂

İnerkende durup arada manzara çekmek gerek, baksanıza benim gelip geçmemi bekleyen bir yol var hemen aşağıda. 🙂 Bu manzaralar insanın mutlu olmasına yetiyor da artıyor bile. 🙂

İniş tüm güzelliği ile devam ederken bir virajın sonrasında karşımda muhteşem manzarası ile Işıklar Köyü beliriyor. Diğer birçok köye göre farklı olan burada birkaç kare fotoğraf çekmeye başlıyorum. Dağa sırtını dayamış vadiyi izliyor bütün evler. Çok etkileniyorum buradan. Yoluma devam ederken de başım sağa dönük köyü izleyerek ilerliyorum.

Hemen sonrasında Rahmanlar köyünde kısa bir mola veriyorum. Meyve suyu ve cips yerken işletmeci abi ile konuşuyoruz. Aynı zamanda da beni Nazilli’de karşılayacak olan Orhan’ı arıyorum ve olduğum nokta hakkında bilgi veriyorum. Yerimi tarif edene kadar canım çıktı orası ayrı tabi. Orhan yıllardır okuldu, işti derken Nazilli’yi unutmuş herhalde. 🙂
Telefonu kapatmadan önce olduğum yer konusunda anlaşıyoruz ve bende tekrar yoluma devam ediyorum. Bu sırada Nazilli’ye 20 km yolum kaldığını görüyorum.

Usulca inişe devam ediyorum, arada çok küçük tepeler çıksa da pek umursamıyorum. Ortalamam yine 25’in üzerinde seyrediyor. Sıra sıra köylerden geçiyorum ve Orhan’ı da bekletmemek adına durmuyorum.

Durmadığımı bu iki fotoğraf arasından anlayabilirsiniz. Nazilli’ye 10 km yolum kalmış. 🙂 Su gibi aktı geçti yollar. Ne kadar da hızlı geçiyor. Çünkü yolun tadını çıkartıyor, o arada geçip gidiyor kilometreler. Rampada pek böyle olmuyordu ama. 🙂

Biraz daha ilerledikten sonra karşıma çıkan tabelada yazana bakın. 🙂 Uzun ömürlü insanların yaşadığı, dağlarından yağ, ovalarından bal akan Nazilli’mize HOŞGELDİNİZ… 🙂 Bunların sırrı da sanırım kestane, incir, zeytin, portakal, nar ve pamuk olsa gerek. 🙂

Saat 15:22 ve Nazilli giriş tabelası önündeyim. Tekrar Orhan ile telefonlaşıyoruz ve biraz daha ileride buluşmak üzere sözleşiyoruz. Aydın, Denizli yoluna çıktıktan bir süre sonra buluşacağız…

Bu arada çok hızlı geçiyor ve Orhan ve kuzeni beni karşılıyorlar. Buluşuyoruz ve hemen biraz serinlemek üzere bir pastaneye gidiyoruz. Dondurmamızın siparişini verdikten sonra Orhan ve kuzeni ile muhabbete başlıyoruz. Çok uzun zaman oldu görüşmeyeli. Daha önce Orhan ile Akyaka – Çanakkale turunda pedallamıştık. Oktay Abi ile başladığımız tura Söke’de bize katılmıştı ve tadı damağımızda kalan bir tura imza atmıştık…

Dondurmalarımızı yedikten sonra Nazilli’yi gezmeye başlıyoruz. Hava çok sıcak ama yapacak bir şey yok. Gölgelere kaçarak gezimize devam ediyoruz. Arada Nazilli’den bir kaç fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyorum tabi. Sizler ve aylar yıllar sonra tekrar bakmak için çekiyorum.

Nazilli’nin en kalabalık caddelerinden birisindeyiz. Burada Orhan kardeşim ile hatıra fotoğrafı çekiliyoruz. Misafirperverliğin için çok teşekkür ederim kardeşim… 😉

Nazilli’den kareler ile devam ediyoruz…

Orhan uzun zamandır bisiklet hasreti çekiyor. Askerlikti, işti güçtü derken epey uzak kalmış. O nedenle bisikletimi aldığı gibi atıyor kendini merdivenlerden aşağı. 🙂 Dön artık gidonunun başına kardeşim… 🙂

Dondurma bizi kesmedi gibi ki karşımıza çıkan ilk kar helvası yapan yerde tekrar serinlemek için oturuyoruz. 🙂 Vişne sosu ile tatlandırılan kar soğuk soğuk içimizi üşütmeye yetiyor. Burada ki muhabbet ise bu karın gerçek kar olup olmadığı. 🙂 Ben bu mevsimde gerçek karın bulunmayacağını düşünüyorum ve kesinlikle suni kar olduğunu iddia ediyorum ama Orhan ve kuzenini bir türlü ikna edemiyorum. 🙂

Nazilli gezimize bir süre daha devam ediyoruz ve saat 18:00 olduktan sonra yemek için beni Kısmet Pide’ye götürüyorlar. Nazilli’de epey ün yapmış bir yermiş. Bu pide olayı biraz garip. Egenin hemen hemen her ilçesinin kendine özgü pidesi var. Bir kaçının da pidesini yerinde yedim ama hiç birini de birbirinden ayırt edemedim. Sanırım gurme olmam gerek bunun için. Bu kadar basit bir yiyecek olduğu için sanırım her yerde sahiplenmiş bunu. 🙂 Lezzetli mi? Evet hepsi de çok güzel ve lezzetli ama onları özel yapan hiç bir şey bulamıyorum. 🙂

Karnımızı da tıka basa doyurduk artık gitme vakti geldi. Orhan ve kuzeni bana otogara kadar da eşlik ediyorlar sağ olsunlar. Bu güzel karşılama ve ağırlama için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız dostlarım… 😉 Bir gün bir yerlerde mutlaka görüşeceğiz kardeşim, o zamana kadar iyi bak kendine diyerek biniyorum beni Aydın’a götürecek olan minibüse… 🙂

Aydın’a saat 20:00 gibi geliyorum ve 21:15’te kalkacak olan otobüsümü beklemeye koyuluyorum. Bu sırada buraya her geldiğimde ziyaret ettiğim ve tostunu yediğim Tacettin Abiye uğruyorum ve muhabbet ediyoruz. Başka türlü burada vakitte geçiremem zaten. Bu sırada yanımdan geçip giden iki kişi bisikletime bakıyor ve birisi ben bunu tanıyorum bu PEDALLA ya diyor. 🙂 Onaylamak için bana soruyorlar ve bende evet dedikten sonra başlıyoruz Ali Taşdemir ve Tuncer Tüzüner ile muhabbete. 🙂 Devamlı takipçi dostlarım ile böyle karşılaşmak ve şahsen tanışmak çok güzel gerçekten. Sağ olun var olun dostlar, bir gün bisiklet üzerinde de birlikte pedallarız dilerim…

Bu güzel muhabbetin ardından ben otobüsüme doğru arkadaşlar da işlerine gidiyorlar. Gecenin bir vakti evde olmak üzere biniyorum otobüsüme ve bir süre geçtikten sonra uykuya dalıyorum…

Farklı bir rotada, turda tekrar buluşmak dileği ile… Sevgiyle kalın…

Toplam Km: 93.40 Km | Ort.Hız: 19.9 | Max.Hız: 54.5 | Bisiklet Kullanımı: 04:41:28

Ödemiş, Kiraz, Beydağ, Nazilli Güzergah ve Yükselti Haritası;

Sevgilerimle…

Ödemiş – Nazilli Bisiklet Gezisi” üzerine 8 düşünce

  • 20 Temmuz 2012, 17:28
    Permalink

    ramapalar biraz korkutucu görünse debu sıcakta yine çok güzel bi tur olmuş abi ayağına sağlık… beraber pedallamak dileğiyle…

  • 20 Temmuz 2012, 19:45
    Permalink

    Bilmem kaç kişinin dikkatini benim kadar çekti,su testisi…başkalarını düşünmek…ne güzel bir haslet.Türk insanının mayasında var…anadolunun ruhunda var…gerçekten duygulandım…insanı en mutlu eden olay,başkalarını mutlu etmek belki…taşdelen müthiş yakalamışsın olayı adamım…teşekkürler…ayrıca senin sayende belki hiç gitmeyeceğimiz yerleri tanıyoruz…

  • 23 Temmuz 2012, 14:41
    Permalink

    Selamlar bizim oraları bir de sizin gözünüzle görmek sizden okumak daha bi’ güzel geldi .:) Yalnız Kiraz’a Keleş değil , Keles diyoruz. Sanırım yanlış yazdınız 🙂 Bir gün beraber pedallamak dileğiyle…

  • 24 Temmuz 2012, 12:35
    Permalink

    Üşenmeden durup fotoğraflanmış, içten ve doğal anlatımlarla olayı bize yaşatan, her anının tadını çıkarttığınızı ve yaptığınız esprilerle zorluklarda bile eğlendiğinizi hissettiren güzel bir tur anlatımı olmuş. Daha nicelerini yapmanız ve paylaşmanız dileklerimizle.
    Bu arada, iki yıl kadar önce Muğla Akyaka’da 1 gece kalıp sabah erkenden ayrıldığımız bir pansiyon hatırlıyorum. İşleten kişi ile bisiklet sohbeti etmiştik. Kendisi yurtdışından turist getirip şehirlerarası bisiklet turları organize ediyordu. Bu arkadaşın ve pansiyonunun ismini kaybettim maalesef. Siz tanıyor musunuz? Size, o arkadaşa ve güzel Akyaka’ya çok selamlar.

  • 24 Temmuz 2012, 15:46
    Permalink

    Çok teşekkürler Taha,
    Sevgiler…

    Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim Semih Hocam…
    Sevgiler…

    Sevgili Bahadır,
    Tabi ki sen daha iyi bilirsin… Yanlış yazmış olabilirim… Teşekkürler yorumunuz için.

    Selamlar Uğur Tandoğan,
    Çok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz ve izlediğiniz için.
    Bahsettiğiniz arkadş ise Esen Apart sahibi Fırat Okutucu’dur.. 🙂 Çok iyi tanırız birbirimizi, bazen birlikte pedallıyoruz bile. 🙂
    Sevgiler…

  • 27 Temmuz 2012, 15:11
    Permalink

    merhabalar.bende sitenizi tesadüf sonucu buldum.çok güzel ya bisikleti bende çok severim ama ne yazık ki imkanım yok binmeye sizler çok şanslısınız;)

  • 27 Temmuz 2012, 21:45
    Permalink

    Merhabalar Müge,
    İstedikten sonra bir gün mutlaka oluyor…
    Sevgiler…

  • 05 Eylül 2012, 16:13
    Permalink

    Vallaha hayat sana güzel Serkan abiii….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.