8 Ağustos 2013
Merhaba Arkadaşlar,
8-11 Ağustos tarihleri arasında, yani Ramazan Bayramı boyunca Kaz dağlarını pedallamaya Ayvacık’a geldik. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinden başlayıp, Behramkale, Ezine, Bayramiç, Ayazma, Çan ve Yenice’yi takiple Edremit’te son bulacak bir rota izleyeceğiz.
Çok güzel bir tur ekibimiz oluştu. Ülkemizin çeşitli yerlerinden gelen arkadaşlarımız var. Hemen sıralayalım; Köyceğiz’den Nil Koray Yılmaz, Muğla’dan Gökçe Cangüzel, Murat Bolel ve Kerim Öner, Burdur’dan Burçin Yapa ve Hasan Hüseyin Macit, İzmir’den Perihan Gül ve Hale Özyılmaz, Bursa’dan Yakup Kabakoğlu, Çanakkale’den Halil Musluoğlu, Eskişehir’den Oktay Tiryakioğlu ve son olarak Muğla’dan bendeniz Serkan Taşdelen…
Bütün ekip ile Ayvacık otogarda buluşup tura başlayacağız. Ben öncesinde size Muğla’dan Ayvacık’a olan yolculuğumuzu anlatmak istiyorum. 🙂 Kamil Koç firmasının Muğla’dan Çanakkale’ye günde 2 tane otobüsü var ve ikisi de öğle saatlerinde hareket ediyor. Biz akşam çıkıp sabah orada olmak istediğimiz için İzmir aktarmalı olarak gideceğiz.
Muğla’dan ben, Gökçe ve Nil olmak üzere 3 arkadaş 20:45 İzmir otobüsü için otogarda bekliyoruz. Çok geçmeden aracımız geliyor ve muavin arkadaştan bisikletlerimizi koymak için izin istiyoruz. Bize ne dese iyi? – Bir otobüste iki adet bisiklet taşıma hakkınız var. Bunu duymak ne kadar mutlu etti bizi bilemezsiniz. En azından bunu öğrenmişler, buna şükür. 🙂 Hemen ardından rica ederek üç bisikleti de sorunsuzca yükledik.
Sıra geldi İzmir – Ayvacık otobüsüne. 🙂 İzmir otogarında 3 kişi beklerken aynı otobüs ile gideceğimiz 4. arkadaşımız Perihan da geliyor. Tek düşündüğümüz şey bir otobüse 4 bisikleti ve çantaları nasıl sığdıracağız. Bir saat kadar stresli bekleyiş sürüyor. Bir diğer sürpriz ise yine İzmir’den tura katılacak olan Hale’den geliyor. Birbirimizden habersiz o da bizimle aynı otobüse bilet almış. 🙂 Hadiii, olduk beş kişi ve beş bisiklet. 🙂
Beklediğimiz otobüs tam hareket saatinde perona yanaşıyor. Biz de usul usul, önce iki kişi olmak kaydı ile otobüse yanaşıyoruz. 🙂 Muavin arkadaş yorumsuz ve boş boş bize bakarken izin isteyerek bagaja yerleştirmeye başlıyorum. Bir, iki derken üçüncü bisikleti de koyuyorum. Muavin arkadaş gelip gördüğünde iş işten geçmiş oluyor. 🙂 Dördüncü bisiklet biraz sıkıntı oldu. Çünkü koyduğumuz yere dördüncü bisikleti koyamıyoruz. Hemen otobüsün diğer tarafına dönüp onu da oraya koyuyoruz. Hale ortalarda yok, muhtemelen otogarın diğer peronunda bekliyor. Aracımız hareket ediyor ve yolcuları almak için diğer perona yanaşıyor. Hale bisikleti ile orada beklerken gözümüze çarpıyor. Tabii birde bir sürü eşyası olan yolcular. Durumumuz içler acısı, artık her şeyi alttan alıyoruz ve tüm bagajların yüklenmesi için yardımcı oluyoruz. Hepsi yüklendikten sonra bizim bisikletlerin üzerine Hale’nin bisikletini de atıyoruz. Çantaları da üzerine, kenarına bulduğumuz herhangi bir noktaya koyuyoruz. Soluk soluğa otobüsteki yerlerimize oturuyoruz. İçinde bulunduğumuz otobüs Didim’den gelip Çanakkale’ye gidiyormuş. O nedenle istediğimiz gibi yerleştiremedik bisikletlerimizi. Ama bu şekilde bile beş bisiklet yerleştirdiğimize şükrediyoruz.
Ayvacık’a ulaşana kadar gözüme bir gram uyku girmiyor. Otobüs her durduğunda inip bisikletleri kontrol ediyorum. Arada bir bisikleti indirip altındaki bagajların alınmasına yardımcı oluyorum. Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit, Akçay, Altınoluk, Küçükkuyu derken sabah oluyor ve Ayvacık’a gelince kavşakta iniyoruz. Tabii buraya gelene kadar da muavin arkadaşın gönlünü alıyorum ve koyu bir muhabbet ortamı oluşturuyorum. 🙂
Sırayla bisikletlerimizi ve bagajlarımızı indirip otobüsü uğurladıktan sonra bisikletlerimizi toplamaya başlıyoruz. Bu sırada gün ağarmaya başlıyor. Çantalarımızı bağlayıp merkeze devam edecekken Hale çantasını arayıp bulamayınca otobüste unuttuğunu anlıyor. Kamil Koç’un Merkez şubesine telefon ile ulaşıp durumu bildiriyoruz. Gerekli not alındıktan sonra ilçe merkezine devam ediyoruz. Çantanın Ezine şubesine bırakılmasını istedik. Nasıl olsa yarın oradan geçeceğiz, oradan alırız. Neyse ki şimdilik çok gerekli eşyaları yokmuş içinde. 🙂
İlçe merkezinde kahvaltı yapmak için pastaneden poğaça börek alıp bir kahveye oturuyoruz. Karnımızı doyurup hemen hareket noktamız olan otogara geliyoruz. Burada bütün arkadaşlarla buluşuyoruz. Kısa bir hasret giderme merasiminden sonra yola çıkmak üzere hazırlıklara başlıyoruz. 12 kişilik ekibin 11’i burada, 12. kişi ise yarın Ezine’den bize katılacak. 🙂
Saat 8.00 olunca pedallamaya başlıyoruz. İlk olarak Behramkale’ye gideceğiz. İnişli çıkışlı yolda herkes kendi hızında pedal çeviriyor. Arada toplanma molaları dışında pek durmuyoruz.
15. km’ye geldiğimizde Behramkale tüm güzelliği ile karşımızda görünmeye başlıyor. Burada fotoğraf için duruyoruz bir süre.
Ardından iskeleye doğru devam edip karşımıza çıkan Behramkale tabelasında hep birlikte poz veriyoruz.
Tur hatırası olarak bu toplu fotoğraflar bizim için çok önemli.
Hep birlikte aşağıya iskeleye doğru devam ediyoruz. Çok sert bir iniş ile iskeleye ulaşıyoruz. İnerken benim gibi, herkesin aklına geriye nasıl çıkacağız sorusu takılıyor. 🙂 Neyse önce buranın keyfini çıkartalım, bunu sonra düşünürüz diyerek bisikletlerimizi park ediyoruz. Fotoğraf makinelerimizi alıp iskeleyi gezmeye başlıyoruz.
Objektifime Hasan takılıyor. 😉
Ve mutluluktan kendinden geçmiş Nil. 🙂
Behramkale iskelesi fotoğraflarına devam…
Bir süre burada vakit geçirdikten sonra yolumuza kaldığımız yerden devam etmek için bisikletlerimizin yanına gidiyoruz. Yavaştan tırmanmaya başladık ve çok çabuk rakım kazanıyoruz. Hemen durup Ege denizi ile yoldaşımı fotoğraflıyorum.
Amfi tiyatroya gelince geriden gelen arkadaşları beklemeye koyuluyoruz.
İskeleden hareket ederken Burçin bacağını aynakola taktırmış, çizilmiş ve kanlar içinde yanımıza ulaşıyor.Siliyoruz filan ama merkeze gidip bir eczanede pansuman yaptırmak istiyor. O nedenle vakit kaybetmeden devam ediyoruz.
Rampanın sonunda karşılaştığımız güzel manzara ile büyüleniyoruz. 🙂 Bir rüzgar gibi yanımızdan esip giden güzele bakakalıyoruz hep birlikte. 🙂 Şaşkınlığımı giderdikten sonra makineme sarılıp son anda fotoğrafını çekebiliyorum. 🙂
Behramkale’de eczane bulup Burçin’e pansuman yaptırıyoruz. Devam etmesine engel olmadığı için şanslıyız, tekrar yollardayızz.
Korubaşı Köyünü transit geçip giyoruz. Küçük çıkışlar ile yükselen nabzımızı, inişlerde eski seviyesine indiriyoruz.
Her inişin bittiği yerde çıkışlar, her çıkışın bittiği yerde ise inişler bizi bekliyor. 🙂 Neredeyse düzlük yok buralarda. Düzlük olsa da bu defa karşımızdan esen rüzgar bizi engellemeye çalışıyor.
Güzel bir çıkıştan sonra bulduğumuz ilk gölgede toplanmak için duruyoruz. Hepimizin temposu birbirimizden farklı olduğu için bu çok normal. Hepimizin de uyumlu olması, grubun enerjisini yüksek tutuyor.
Saat 12.00 dolaylarında Bademli köyünden geçiyoruz. Yemek molası vereceğimiz Gülpınar’a kadar devam edeceğiz.
Bugün Ezine’ye gitmeyecek olsak da tabelalarını takip ediyoruz. 🙂
Açlık ve sıcak iyice başımıza vurdu. Bir an önce Gülpınar’a ulaşıp karnımızı doyurmak istiyoruz. Bu rotada daha önce yemek yiyebileceğimiz bir yer yok. Ayrıca turumuz tamamen doğaçlama ilerliyor. Rota haricinde planlanmış hiç bir şey yok. 🙂
Kısa bir su molasından sonra tekrar yola devam…
Güzel bir iniş ile saat 13.00 olmadan Gülpınar’dayız. Yol üzerinde bulduğumuz lokantada duruyoruz. Fiyat tarifesini inceledikten sonra oturmaya karar veriyoruz. Sıra ile siparişlerimizi verip, yemeklerimizin gelmesini bekliyoruz. Hepimiz de kurt gibi açız, sadece Perihan kendini iyi hissetmiyor. Sadece çorba içerek öğünü atlatıyor.
Yemeklerimizi yedikten sonra kendimize gelmek için bir süre dinleniyoruz. Bu sürede birkaç tane çay içiyorum. Bir saatten fazla vakit geçiriyoruz burada.
Gülpınar’ın Arnavut kaldırımı yollarından dikkatlice pedallamaya devam ediyoruz. Hızlı inişin etkisi ile Tuzla köyüne kadar rahatlıkla geliyoruz. Köprü üzerinden geçerken manzaraya takılıyor gözlerim.
Tuzla çıkışında durup geride kalan arkadaşlarımı beklerken karşımdaki kayanın katmanlarını izliyorum.
Saat 15.00 gösterirken Ezine’ye 40 km kaldığını gösteren tabelanın yanından geçiyoruz. Biraz ileride Halil Abi hepimizi durduruyor. Tarladan topladığı kavunları kesip bizlere sunuyor. Bıçağı vurmasıyla kavunun suyunun akması bir oluyor. 🙂 Epey yedikten sonra tekrar yolumuza devam ediyoruz.
Sırası ile Babadere ve Kösedere köylerini geçip güzel bir yol ile Tavaklı iskelesine kadar gidiyoruz. Artık deniz kenarına indik. Uykusuz geçen gece, bugün tırmanılan onca yokuş ve rüzgarın etkisi ile karşımıza çıkan ilk kamp alanında pazarlığa oturuyorum. Çadır başı 5 TL’ye anlaşınca burada kalmaya karar veriyoruz. Akşam yemeğini yiyeceğimiz yer de var. 🙂
İlk olarak çadır kuracağımız yerlerin keşfini yapıyoruz. 10 tane çadır kuracağız. Kerim çadır getirmemiş, şezlong üzerinde yatacak. 🙂
Gözümüze muhteşem bir yer kestiriyoruz ve biraz dinlendikten sonra çadırlarımızı kurmaya başlıyoruz. Ardından üzerimizi değiştirip hemen denize gidiyoruz. Suyun tadını sonuna kadar çıkartıyoruz. Çeşitli kombinasyonlar ile iskeleden denize atlayıp çok eğleniyoruz.
Akşam aramızda para toplayarak içecek birşeyler alıp hep birlikte güzel muhabbetler eşliğinde demleniyoruz. 🙂 Uyku iyice üzerimize çöktükten sonra soluğu çadırlarımızda alıyoruz.
Toplam Km: 68.76 | Ort.Hız: 15.9 | Max.Hız: 56.6 | Bisiklet Kullanımı: 04:18:35
Tur Toplam Km: 68.76
Pedalla Kaz Dağları 1.Gün (Ayvacık – Tavaklı İskelesi) Güzergâh ve Yükselti Haritası;
Saygılarımla…
Böyle güzel turlarda dikkatimi çeken; ilk günden sanki bir kaç gündür birlikte tur yapıyoruz hissi…ve sonrasında; 4 gün ne zaman bitti beee? 🙁
her anını dolu dolu ve yorgunluğu bile unutturacak kadar keyif alarak yaşadığım,her zaman mutlulukla hatırlayacağım, güzel deneyimler ve dostluklar kazandığım 4 günlük heyecan… sonrasında birkaç gün rahat oturamadım ama olsun 😀
rahat oturamayanlara brooks diyerek sözüme başlamak istiyorum 😉 ne kadar Asos çıkışında bacağımı aynakola kaptırsam da tur benim için süper geçti 🙂 turun bir kaç özetini yapmak istiyorum. Genel rotayla alakalı; 1- Düzlükler ve rüzgar, 2- Rampalar ve rüzgar 3- Bunlardan artık zevk alma ve duyarsızlaşma 4- Kısa süreli rüzgar kesilmelerinde basan sıcak ve eşlik eden ter ve 5- Çeşmelerde kafayı direk suya sokma. Ortamla alakalı; 1- Kazanılan yeni arkadaşlıklar, 2- Tanıdıklarla bir nebze daha artan samimiyet, 3- Dostlarla buluşmanın verdiği mutluluk, 4- Genel olarak paylaşımlar, 5- Bilmediğin görmediğin yerlerin keşfinin vermiş olduğu mutluluk, 6- Böyle zorlu bir turu tamamlamış olmanın vermiş olduğu özgüven artışı ve son olarak 7- BİR DAHAKİ TUR NE ZAMAN SERKAN :))) Sevgiler arkadaşlar
Bundan sonraki turlarda hem rahat sürüş hem de acısız oturabilmek için Brooks hakkındaki tavsiyenize uyacağım Sayın Yapa 😀
Bir de sürekli güneş altında pedallamaktan 50+ faktörlü güreş kreminin yetersiz kalması, amele yanıkları ve güneş kızartması olmayı da ekleyebiliriz o maddelere… her yanım su topladı yaw 😀
“Bir dahaki tur ne zaman Serkan” sorusunun altına denden koyuyorum 🙂 ben gene su toplamaya razıyım 😀
Yazının tamamını okudum. Çok güzel bir anlatım. Fotoğraflar çok güzel. Harika bir gezi olduğu belli. Emeğinize sağlık Serkan Bey. Çok teşekkürler.
12 yılım geçti bu topraklarda. Sizin yazılarınız ve fotoğraflarınızı görünce ne kadar özlediğimi farkettim. Karış karış bilirim bu toprakları. Doğasıyla, insanıyla çok farklı, çok özel yerlerdir. İnsanlarıyla özellikle köylerde biraz yaşama fırsatınız olsa hiç bir yerde olmayan büyüleyici bir etki yaratır üzerinizde.
Paylaşım için tekrar tekrar teşekkürler. Diğer günleri de sabırsızlıkla bekliyorum. Selamlar, sevgiler.
Urungu Erdal Özer
Turun ilk günü midemin varlığını, ben buradayım dediğini çok yoğun şekilde duydum. Yol üstünde eczaneden aldığım ilaç da sesini kısmaya yetmedi. Neyse ki Gökçe’nin alka bişiy suda eriyen tabletleri vardı da, biraz fayda etti. Turdan önceki gece yolculukta uyumamanın faturasını midemin gün boyunca kendini hatırlatmasıyla ödedim. Aslında Serkan’ın ilk gün için tasarladığı varış noktası Tavaklı değil de, yanılmıyorsam Geyikli İskele civarındaydı. Ancak ekibin durumunu gözeterek ve muhtemelen biraz da benim iyi hissetmememin etkisiyle önemli olmanın varmak olmadığına bir kez daha kanaat getirdi ve bu kararın yüzümüzde yarattığı kocaman bir gülümseme ile Tavaklı’da kamp kurduk. Midem yol boyunca kulağımı çekmesine rağmen o kadar güzel yerlerden geçtik ki, şimdi bile hemen gözümün önüne manzaralar. Üstelik tek kare fotoğraf çekmedim. Sabah Ayvacık’ta buluşmamız, Oradan dağ yollarını takiben Assos’a varışımız, sonra Gülpınar kasabasından kuş bakışı gördüğümüz deniz manzarası, bir jeolojik harika olarak Tuzla (ki kendi adıma burayı bir saat izleyip fotoğraflayabilirdim). Halil Abi’nin yol boyuna -bulduğu- güzel meyveler… Bir de çok sayıda kirpi ölüsü vardı yollarda. Hatta o kadar çok gördük ki, Türkiye’de o kadar kirpi olduğunu bile bilmiyordum desem yeridir. Bir de, bir de tura katılan 12 kişi, 12 farklı insandık ve bir kısmımız ilk kez bir birini görüyordu. Buna rağmen çok uyumlu, keyifli ve huzurluyduk. Diğer günleri de merakla bekliyorum. Tüm ekibe selam ve sevgiler…