Pedalla Kaz Dağları 2.Gün (Tavaklı İskelesi – Ayazma)

kaz-daglari-2-gun-banner

9 Ağustos 2013

Turumuzun ikinci gününden herkese merhaba,

Evet, nerede kalmıştık? 🙂 Dünkü yorgunluk ve uykusuzluktan sonra gece deliksiz bir uyku çekiyoruz. Sabah 6:30’da çalan alarmı erteleyerek 15, 20 dakikada anca uyanıyorum. El yüz yıkamak ve diş fırçalamak için çadırdan çıkıyorum. Lavaboya giderken her çadırın başında durup günaydın diyerek arkadaşlarımı uyandırıyorum. 🙂

Kahvaltıyı yolda uygun bir yerde yapacağız. O nedenle hemen çadırlarımızı toplayıp yola çıkmak istiyoruz.

IMG_8644

Ben çadırımı toplayıp bisikletimin hazırlığını da bitirince, diğer arkadaşlarımı beklerken deniz kenarına gidiyorum. Dün defalarca denize atladığım yerden yol arkadaşımı fotoğraflayıp arkadaşlarımın yanına dönüyorum.

IMG_8648

Saat 7.30 – 7.45 arası hepimiz hazır oluyoruz ve mataralarımızın sularını tamamladıktan sonra yola çıkıyoruz. Düne göre hepimizin enerjisi yerinde. Yeni gün bize yeni manzaralarla geliyor ve çevreyi izleyerek pedallamaya başlıyoruz. Sekiz km kadar deniz kenarında pedal çevirdikten sonra gidonumuzu dağlara doğru çeviriyoruz. Dalyan kaplıcasının kavşağından geçerek yolumuza devam ediyoruz. Gönül isterdiki orada vakit geçirelim. Ama hem sabah erken olması, hem de o kadar çok vaktimizin olmamasından dolayı es geçiyoruz. Bu noktayı geçer geçmez karşımıza sert bir rampa çıkıyor. Çevrede duyduğumuz tek ses viteslerimizin değişim sesleri.

Yavaş gittiğimiz için yolda ve çevrede ne var ne yok net görebiliyoruz. Mesela asfaltta nerdeyse elim büyüklüğünde bir örümcek türü keşfedince hemen inip fotoğraf alıyorum. Zehirli midir, değil midir, pek ürkütücü, hemen uzaklaşarak yolumuza, yani tırmanışımıza devam ediyoruz.

IMG_8650

Tırmanış bitiminde hep birlikte toplanıp, son kişi gelene kadar bekliyoruz. Biraz dinlenip ardından inişe geçiyoruz. Artık hepimiz çok acıktık ve bir an önce kahvaltı yapmak istiyoruz. 🙂 Ama nereye gidiyoruz, nerede kahvaltı buluruz hiç bir fikrimiz yok. 🙂 İnişin sonunda bulunan Körüktaşı Köyüne ulaşınca şansımızı deneyeceğiz.

Köy içinde sağı solu kolaçan ederek ilerliyoruz. İlk bulduğumuz köy kahvesinde durup hemen kahvaltılık bir şeyler bulabilir miyiz diye soruyoruz. Alınan olumlu cevap karşısında mutluluğumuzu görmeliydiniz. 🙂 Bir kaç kilometre daha bir şey bulamasaydık arkadaşlarım beni yiyeceklerdi eminim. 🙂

İki masayı birleştirip, gazete yayıp beklemeye başlıyoruz. İşletmeci amcam ve eşi bizim için öyle bir masa hazırlıyorlar ki eşi benzerini bulmak mümkün değil. Zeytin mi dersin, domates mi dersin, peynir mi dersin, zeytin yağ, köy ekmeği, hele hele o sonradan gelen salça unutulmaz lezzetliydiler. 🙂 Hepsini sonuna kadar sildik süpürdük. Kaç bardak çay içtim hatırlamıyorum bile.

IMG_8651

Bu ziyafetten sonra toplam borcumuzu soralım dedik, aramızda paylaşırız diye. Amcam demez mi kişi başı 3 TL yeterlidir. Öyle bir mutlulukla cüzdanlarımıza davrandık ki onlar da şaşırdılar. Başka biryerdeki yapılan 10 – 15 TL’lik kahvaltıdan daha doyurucu ve daha lezzetliydi. Amca ve teyzeye teşekkür ederek Körüktaşı köyünden mutlu ayrılıyoruz.

IMG_8652

Buradan sonra karşımıza çıkan ilk köy Kemallı. Durmadan buraya kadar geldik ve kısa bir toplanma molası veriyoruz. Yine herkes tamamlanınca tekrar yola devam ediyoruz. Artık yolumuz düz devam ediyor, sadece biraz rüzgar var o kadar.

Ezine’ye kadar pek zorlanmadan geliyoruz. İlçe girişinde köprüden geçerken arkamızda acımasızca kornasını çalıp yol isteyen adama nasıl bağırdığıma ben bile inanamıyorum. 🙂 Adam ağzını bile açmadan yanımızdan usulca geçti gitti. 🙂 Sanki yol babasının malıymış gibi bizim yoldan çekilmemizi istiyor. Gerçekten çok sinirlendiriyor bu durum bizleri. Ezine çıkışında bir kahvede oturup çay, ayran, maden suyu vs içiyoruz. Bu sırada yanımıza bir abimiz geliyor. Bisiklet meraklısı bir esnaf, Hulki Ercan, Ercan Marketin sahibi. İlçe merkezinden geçerken bizi görüp, tanışmak için yanımıza gelmiş. Biraz sohbet ettikten sonra devam ediyor. Biz de yeteri kadar dinlendikten sonra tekrar yola çıkıyoruz. Bayramiç’e doğru rüzgarlı bir yol bizi bekliyor. Tam Ezine çıkışında trafik ışığından geçiyorum, ilerde Nil biriyle sohbet ediyor ve bu kişi Serkan diye bağırıyor. Bu kimdir derken bisikletçi dostumuz Mert Ardar’ı tanıyorum. Şaşkınlıkla burada normal kıyafetler içinde ne aradığını soruyorum. 🙂 Burası memleketiymiş meğer, tatile gelmiş. Ayak üstü, daha doğrusu bisiklet üstü çok az sohbet edebiliyoruz. Ezine’de tanıdık bir simayı görmek beni çok mutlu ediyor. 🙂 Ve hemen arkadaşlara yetişmek için pedallara asılıyorum.

Yolun devamında karşımızdan esen rüzgarla şaşkına dönüyoruz. Dümdüz yol ama bir türlü tempo yapamıyoruz. Bu durum bizi çok yoruyor. Herkes kendi temposunda hiç konuşmadan pedal çeviriyoruz. Arada dinlenmek için durduğumuzda muhabbet ediyoruz. Bayramiç’e daha 20 km var ve yol hiç biteceğe benzemiyor. 🙂

IMG_8653

Bir saatte 10 km yol gidemiyoruz. Saat 13.00’ü geçti ve biz hala Bayramiç’e ulaşamadık. Bir ağaç gölgesinde uzun bir mola veriyoruz. Burada yanımızda taşıdığımız karpuzu kesip yiyoruz ve boşalan mataralarımızı çeşmeden dolduruyoruz. Molayı uzattıkça uzatıyoruz. 🙂 Kimsenin kalkıp gitmeye niyeti yok gibi.

IMG_8655

Ben de fotoğraf makinemi elime aldım vakit geçiriyorum. Bu sırada Nil çeşme başında dolaşan çekirgeyi gösteriyor. Hemen koşup bu minik yaratığın fotoğrafını çekiyorum.

IMG_8657

Durmakla yollar bitmez diyerek yola çıkıyoruz. Yol üzerinde çeşitli meyve ağaçlarından tadımlık, göz hakkı koparıyoruz. 🙂 Elma, şeftali, nektarin, incir, üzüm vs vs… Buralarda her çeşit meyve var.

Saat 14:40’ta nihayet Bayramiç’e ulaşıyoruz. Tabela önünde ekibin tamamlanmasını bekliyoruz. Tabii boş boş beklemek olmaz. Hemen Oktay aga ile başlıyoruz muhabbete. Bayramda Bayramiç’e geldik, bayram içmeden gitmeyiz artık. 🙂 Bundan sonra ne geyik döndü varın siz düşünün. 🙂

12 kişilik ekibimiz toplandıktan sonra aç karnımızı doyurmak için ilçe merkezine doğru hareket ediyoruz. Nerede, ne yiyeceğiz bilmiyoruz.

IMG_8666

İlçe merkezinde lokantaların bol olduğu bir yere geliyoruz. Burada bir lokantaya oturmak için çaba gösteriyoruz ama adamlar hiç oralı bile olmuyor. Bu duruma sinirlenip, yan tarafta bulunan lokantaya geçiyoruz. Hem burası daha küçük, hem de daha sıcak aile işletmesi. İyi ki ilk yere oturmamışız diye yemek boyunca söyleniyoruz.

Bir güzel karnımızı doyurup hareket saatimize kadar keyif yapıyoruz. Daha gitmemiz gereken çok yol var. 🙂 Ama hiç birimizin umurunda değil.

Çaylar, kahveler içildikten, ihtiyaçlar giderildikten sonra artık yola çıkma vakti geliyor. İlçeyi geride bıraktıktan hemen sonra çıkış başlıyor. Bayramiç Barajına kadar tırmanıyoruz. Hava sıcaklığını iyice hissettiriyor. O nedenle artık tırmanışlar daha zorlamaya başlıyor. Baraj gölünü gördükten sonra biraz rahatlıyoruz ve bir süre göl manzarasında pedal çeviriyoruz.

IMG_8667

Göl kıyısında güzel bir ortalama tutturuyoruz. Rüzgar ara ara kesiliyor, ozaman asılıyoruz iyice pedallara. Bu bölgede biraz birbirimizden kopuyoruz. Tırmanışlar ve inişler eşliğinde Evciler’e ulaşıyoruz. Saat 19.00 olmak üzere ve önümüzde gitmemiz gereken 7-8 km yol kaldı. Tabii bunun yarısı tırmanış. Yükselti grafiğine bakınca günün en uzun ve en yorucu tırmanışı olduğu anlaşılıyor. Evciler’de oturup bir şeyler içerken enerji topluyoruz. Bir an önce Ayazma’ya ulaşıp çadır kurmak istiyoruz.

IMG_8668

Evciler’den birkaç manzara…

IMG_8669

Beldenin meydanında kahvelerde bir sürü insan oturuyor. Bizleri görenler uzaylı görmüş gibi bakıyorlar. Biz de hiç umursamadan oturmaya devam ediyoruz.

IMG_8670

Bir süre daha oturduktan sonra karanlığa kalmamak için harekete geçiyoruz. Muhteşem bir rota ile Ayazma’ya doğru pedallıyoruz. Ayazma’da piknik yapanların dönüş saati olduğu için o dar yolda daha dikkatli olmamız gerekiyor. Yol kenarındaki elma ağaçlarından nasibimizi koparıp, yiyerek çıkışa devam ediyoruz. 🙂

O kadar korktuğumuz rampanın yarısını çoktan geçtik ve hiç yorulmadık desek yeridir. Kısa bir su molası veriyoruz. Arkadan gelen birkaç arkadaş ile buluşup tekrar kaldığımız yerden devam ediyoruz. Artık çok az yolumuz kaldı, bunu hissedebiliyorum.

IMG_8672

Son molanın ardından 2 km kadar pedalladıktan sonra Ayazma’nın girişine varıyoruz . Kapıda bulunan görevliye kısaca durumu izah ediyoruz. Biletçinin gittiğini ve istediğimiz yere çadırımızı kurmamızı ama yarın sabah biletçi gelmeden de çıkmamızı söylüyor. Yoksa çadır başına 20 TL ücret alınıyormuş.

Kapıdan içeriye girip köprü üzerinde ekibin toplanmasını bekliyoruz. Bu sırada buraya gelmeden önce hayalini kurduğumuz yerin fotoğrafını çekiyoruz. Her tarafta piknik yapanlar var. Burada arkadaşlarımızı beklerken bir bayan geliyor yanımıza. Bisiklet kullanıcısı olduğunu söyleyip bizimle tanışmak istiyor. Hemen ayaküstü muhabbet ediyoruz. Çanakkale’de bisiklet grupları ile gezilere katılıyormuş. Bizi görünce çok mutlu olduğunu söylüyor defalarca. Heyecanını gözlerinden okuyabiliyoruz. 🙂 15-20 dakika kadar muhabbet ediyoruz. Bu sırada ekip tamamlanıyor ve çadır kurmak için izin isteyerek ayrılıyoruz.

IMG_8676

Biraz yukarıya çıkıp uygun bir yer buluyoruz ve hemen çadırlarımızı kurmaya başlıyoruz. Tabii güneş battı ve hava hızla kararıyor. Neyse ki çadırlarımızı hava tam kararmadan kuruyoruz. Burada elektrik yok, o nedenle lokantalarda bu saatten sonra kapanıyor. Tek yemek yenecek yer 1,5 – 2 km geride, gelirken durduğumuz yer. Halil Abi, Murat ve Perihan hariç hepimiz karnımızı doyurmak için lokantaya kadar ellerimizde fener, yürüyerek iniyoruz.

Yürüdükçe yol uzuyor mu anlamadık. Lokantayı bu kadar uzakta tahmin etmemiştik. 🙂 Nihayet ulaşıyoruz ama oturmak için masa bakarken lokantanın kapandığını ve yemek yiyen misafirlerin kalkmasını beklediklerini, sabahtan bu yana çok çalıştıklışıp çok yorulduklarını söylüyorlar. 🙂 İyi de biz şimdi yemek yiyemezsek sabaha sağ çıkamayız ki, ölüyoruz açlıktan. Hemen işletme sahibine durumumuzu izah edip zor da olsa ikna edip masaya oturuyoruz. Menümüz balık ve salatadan oluşuyor.

Siparişlerimiz gelir gelmez mideye indirmemiz pek uzun sürmüyor. Dün öğle yemeğinde Perihan rahatsızdı, şimdi de Nil, o kadar aç olmasına rağmen pek bir şey yiyemeden masadan kalkıyor. Kimse hasta olmasın lütfen, turun tadını sonuna kadar çıkaralım diyoruz. Yemekten sonra Ayazma’ya doğru yürüyüşe geçiyoruz. O zifiri karanlık, ama Oktay’ ın kafa lambasıyla aydınlanan, muhteşem yıldızlı gökyüzü manzaralı yolda muhabbet ederek çıkıyoruz tekrar çadırlarımızın olduğu bölgeye. Nil, temiz hava, güzel manzara ve muhabbetten dolayı kendine geliyor ve yiyemediği balığa üzülüyor 🙂 Bu arada Halil Abi, ocağı yanında ya, makarna yapmış, Murat ve Perihan ile birlikte yemişler ama Halil abi biz gelene kadar dünden kalan yarım vodka’yı bitirmiş, ardından 70’lik şarap ile devam ediyor. Nedense hiç birimizin içmeye hali kalmamış. Bugün yediğimiz rüzgarın etkisi ve Ayazma’ ya çıkış nedeniyle hemen yatıp uyumak istiyoruz sadece.

Bu gece burası epey serin olacak. Çadırı olmayan Kerim’i birkaç arkadaş çadırına davet etse de kabul etmiyor ama en sonunda Halil Abinin çadırına girdiğini öğrenip rahatlıyoruz 🙂

Toplam Km: 85.12 | Ort.Hız: 13.9 | Max.Hız: 51.8 | Bisiklet Kullanımı: 06:07:38

Tur Toplam Km: 153.88 

Pedalla Kaz Dağları 2.Gün (Tavaklı İskelesi – Ayazma) Güzergâh ve Yükselti Haritası;

tavakli-iskelesi-ayazma-haritasi

Saygılarımla…

Pedalla Kaz Dağları 2.Gün (Tavaklı İskelesi – Ayazma)” üzerine 3 düşünce

  • 04 Ekim 2013, 15:20
    Permalink

    Kalemine sağlık Serkan’cım… yazarken anı yaşatıpbarın sanki 🙂

  • 04 Ekim 2013, 16:14
    Permalink

    Ayazma gecesi;
    Makarnayı mide’ye indirip ve ardından da dünden kalan vodka’ya kimse ortak olmaya yanaşmayınca, başa kaldı yarım şişe votka ve tam şişe şarap.. Murat ve Perihan çadırlarına çekilip çoktan yatmış.. gecenin keskin siyahı içinde ise yıldızlar avuçlarına düşecek kadar yakınlar.. kalem gibi çam ağaçlarının sülietleri gökyüzüne uzanıyor.. sert eğimli arazinin elle düzeltilmiş beton düzlüğünde yer alan orman masasına itina ile dizdiğim sermayem; bir tam şişe kıpkırmızı şarap, yarım şişe votka ve meze olarak; gündüz aldığım elma kavun gibi dilimlenmiş meyveler de yerlerini almışlar, orman zeminine ulaşmayı başaran cılız ışıkların aydınlattığı masaya.. sıfır ses.. bazen uzak köpek sesleri ve gece böceklerinin ötüşü o kadar.. ortam o kadar güzel ki..
    Çam ve kekik kokularının birbiriyle yarıştığı mitolojik binbir pınarlı İda’da ilk güzellik yarışmasının yapıldığı mekanın tam da ortasındayım.. Efsaneye uygun olarak çoban paris olup; Hera, Afrodit ve Athena gibi güzel tanrıların arasından seçeceğim dünya güzeli Afrodit’e altın elmayı sunmak halüsinasyonunu yaşamak yeterince alkol alınca hiç de zor değil ki..

    Geceyse inadına simsiyah bir romantizm yüklüyor vodka şişesine ve mp3 çalar da Feridun’un mırıldandığı; “gel bak bir elimde gökyüzü var hâlâ” sözlerine eşlik etmeye çalışan sarhoş yayvan sesim..
    Aklım ise nerelerde kimbilir!..

    http://youtu.be/pknp4J0zzpc şarkısına boğulan bir geceydi benim için işte..

  • 24 Mart 2014, 13:28
    Permalink

    eşimle birlikte istanbuldan taşınarak 4 yıl ayazma yakınında bir köyde , son bir yıldır da sabah kahvaltısı ettiğiniz körüktaşı köyünde yaşıyoruz.kahvaltınızı ettiğiniz yer , mehmet bey ve aşinin yeridir)
    https://www.facebook.com/pages/G%C3%BCnl%C3%BCk-Kiralik-K%C3%96Y-EV%C4%B0/1417945331778889?notif_t=page_new_likes
    bu linkte de benim evimin resimleri var.o kahvaltı ettiğiniz yerden birkaç metre önceki yol kavşağındayız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.