Tarihi Şehir Sinop
15 Haziran 2007 Yakakent – Sinop
Sinop’un merkezinden ağaçlar arasında bulunan parkta oturmuş soda-ayranımı yudumlarken karalıyorum günlüğümü. Bugün rampalar sayesinde epey yoruldum. Ama çok güzel manzaralar gördüm. Gerze’nin silüeti sanırım bir ömür gözlerimden silinmez. Evet günü en başından anlatmaya başlayayım en iyisi.
Bugün epey erkenciyim. Saat 05:50’de uyanıyorum ve 06:15’te otelden çıkıyorum. Kahvaltımı dün akşam aldığım ve artan şeyler ile atıştırıyorum. Pek kahvaltıya iştahım da gelmiyor her nedense. Yakakent’i son kez gözlerim ile süzerek geride bırakıyorum. Saatim tam 6 buçuğu gösterdiği sırada Yakakent’i geride bırakıyorum.
Yakakent çıkışında ki tabelada Sinop’a 79 km yolum olduğu yazıyor. Hemen hemen dün geldiğim yol kadar gideceğim. Ama harita da yol iç kesimlere giriyor. Bu da rampalar var demek oluyor tabi. 🙂 Kendimi hiç yormadan yavaş yavaş pedallıyorum. Uzun bir süre denize paralel ilerliyorum.
İlçeyi geride bıraktıktan yarım saat sonra Sinop il sınırları içerisine giriyorum. Yakakent Samsun’un batıda ki son ilçesiydi zaten. Yeşil ve ağaçlarla çevrili yolda keyifle ilerliyorum.
Herşey yolunda pedal çevirmeye devam. Çevirdikçe km akıp gidiyor. Sinop’a 70 km kalmış bile. Daha yola çıkalı yarım saat oldu. Sabah güneşi yavaş yavaş yakmaya başladı.
Yol bir süre sonra dağa doğru tırmanmaya başlıyor. Bu da benim terlememe neden oluyor. Üzerimde ki uzun kolluları, kısalar ile değiştiriyorum. Sabahın serini geride kaldı ve hararet yapmaya başladım bile. Bir iki keskin virajlı rampadan sonra Dikmen kavşağına varıyorum. Saatim 8 olmak üzere ve güneş giderek yükselmekte… Kavşaktan sonra Sinop’a 61 km yolum kaldı, önümde ki ilk ilçe olan Gerze’ye ise 24 km yolum var. Ama Gerze’ye ulaşmak hiç kolay olmayacak bu gidişle. Çünkü önümde sonunu görmediğim bir rampa var. 🙂
Daha birkaç saat önce denizin hemen yanı başında pedal çeviriyordum. Şimdi ise denizden epey yukarıdayım. Çıkmaya da devam ediyorum. İnişli çıkışlı yolda bir terleyip, bir üşüyorum. Dilerim hasta olmam.
Gerze’ye 11 km yolum kalmış. Birazdan inecekmişim gibi hissediyorum her nedense. Gerze bir sahil kenti, bense yukarıdayım. Bir şekilde oraya ineceğim, bunu bilmek keyif veriyor bana. 🙂
Beklediğim an çok geçmeden geliyor ve inişe geçiyorum. Tabi burada arada bir durup bu güzel Karadeniz manzarasının tadını çıkartıyorum.
Nihayet Gerze göründü… Bu manzarayı uzun uzun izliyorum. O kadar güzel ki, anlatılmaz yaşanır. Burada yaşamayı isterdim sanırım. Küçük, sessiz, sakin bir deniz kasabası…
saatim 09:30’u gösterdiği sırada Gerze’ye giriş yapıyorum. İlçe merkezine girmeden yol üzerinde bir petrol istasyonunda duruyorum. Nakit param çok azaldığı için kredi kartı ile alışveriş yapmak istiyorum. Ama market alışverişinde kredi kartı kullanmama izin vermiyorlar. Açım… 🙂 Para harcamak istemiyorum. Durumum giderek kötüye gidiyor. 🙂
Tekrar bisikletime binip yoluma geri dönüyorum. Gerze çıkışına kadar pedallıyorum. Yolum üzerinde ki gizli güzellikleri görmezlikten gelemem. Hemen bu güzel çiçeklerin fotoğrafını çekiyorum.
Gerze çıkışında Sinop’a 39 km yolum kalıyor. Yemek için uygun bir yer kolluyorum. Bulurum diye ümit ederek pedalımı son gücümle çeviriyorum.
Neyse ki çok geçmeden bir petrol daha çıkıyor karşıma. Bu defa kredi kartımı kullanabiliyorum ve kek vs bir şeyler alıyorum. Karnımı tok tutmaya yetiyor aldıklarım. Sinop’a çok bir yolum kalmadı, idare eder beni. Durduğum yerin güzelliğini karnım doyduktan sonra fark ediyorum. Çiçek cenneti adeta. Rengarenk çiçekler binlerce…
İşletmecinin astığı tabelalar ise en az çiçekler kadar güzel. “Çiçeği koparırsan seni olur, koparmazsan hepimizin olur.” Bu güzel çiçekler için binlerce kez teşekkürler…
Yemek molasından (keki yemek sayarsak tabi) sonra tekrar yoldayım. İnişli ve çıkışlı yolda Sinop’a giderek yaklaşıyorum. 30 Km yolum kalmış.
Boyabat, Kastamonu yol ayrımını geçtiğimde saatim 11:20’yi gösteriyordu. Hava epey sıcak. Kavşaktan birkaç km sonra Lala köyüne ulaşıyorum. Soğuk meyve suyu içmek için bir marketin önünde duruyorum. Bisikletimi attığım gibi dalıyorum marketin içine. Hemen elimi dolaba sokup soğuk bir şeftali suyu çıkartıyorum ve açıp hemen yudumlamaya başlıyorum. Market işletmecisinin şaşkın bakışları umurumda bile değil. 🙂 Birkaç yudum aldıktan sonra, nefes almak için meyve suyuna ara veriyorum. Tabi bu arada marketçi ağabey ile muhabbete başlıyoruz. Hemen ayaküstü turumdan bahsediyorum. İlgilerini çekiyor ve soru üzerine soru geliyor. Tabi ben soruları cevaplarken meyve suyununda dibine vuruyorum. Yeteri kadar dinledikten sonra kalkıyorum ve borcumu soruyorum. Ama marketçi halime acımış olacak ki benden para almıyor ve ikramımız olsun diyor. Bende param kısıtlı olduğu için hiç ısrar etmiyorum ve teşekkür ederek ayrılıyorum köyden. 🙂
Sinop’a 20 km yolum kaldı ama ben epey yoruldum. Bir iniş, bir çıkış beni müthiş derece yordu. Ve giderek sıkıcı bir hal almaya başladı. Kısa kısa çıkış inişler çok sıkıcı oluyor gerçekten. Şöyle uzun uzadıya çıktıktan sonra inmek çok daha güzel. Böyle tam çıkışa alışıyorsun, hop aşağı. İnişe alışıyorsun, hop yukarı…
Bu 10 km’yi atlatmak benim için hiç kolay olmadı bunu belirtmeliyim. Yolun iniş olduğuna aldanmayın, virajdan sonra yine çıkış var. Bu 10 km bitmek bilmiyor…
Bu tabela beni mutlu olmaya yetiyor ama gördüğünüz gibi sanki yol yine çıkıyor. 🙂 Karadeniz’in incisi Sinop’a hoşgeldim… 🙂
Sinop’a nihayet giriş yapıyorum. Saatime bakıyorum hemen, 13:15 olmuş. Burada Erzincan’dan bir arkadaşımın arkadaşı ile buluşacağım.
Sinop merkeze gelerek, arkadaşın çalıştığı yeri sora sora buluyorum ve Sunar Hanım ile tanışıyoruz. Dinlenirken aynı zamanda da muhabbet ediyoruz. Biraz bisikletten, birazda benim tanımama sebep olan arkadaştan konuşuyoruz. Muhabbetin ardından, izin alarak kalacağım otele gidiyorum. Denizci otelin 207 numaralı odasına yerleştiriliyorum. Üzerimdekilerden kurtulup duşa zor atıyorum kendimi. Güzel bir duşun ardından sakal tıraşı oluyorum ve dişlerimi de fırçalıyorum.
Artık Sinop’u gezmeye hazırım, atıyorum kendimi otelden dışarı. Sinop’tan manzaralar…
Sinop Kalesi…
Sinop Kalesi, tarihini hemen girişinde okuyabilirsiniz.
Kaleye çıkıyorum ve üzerinden Sinop’u fotoğraflıyorum.
Kaleyi gezip, dolaştıktan sonra merkezi geziyorum birazda. Sinop Valiliğinin önünden geçiyorum.
Bu defa Sinop’un kuzey yönündeyim. Burası güney yönüne göre çok daha sakin.
Sinop otogarının önünde ise Ünlü filozof Diyojen’in heykelini yapmışlar.
Sinop tarihi cezaevinin önünden geçiyorum. İçeriye girmek ücretli ve ben paramın son demindeyim. Gezemiyorum… 🙁 Sağlık olsun ne yapalım, ama bir gün tekrar Sinop’a gelmek için güzel bir nedenim var.
Sahilde dolaşıyorum. İnsanlar bu güzelliğin farkındalar ve dolaşıyorlar. Tertemiz sokaklar, mis gibi hava, uçsuz bucaksız karadeniz…
Buradan sonra Sunar Hanım’ın yanına giderek biraz orada vakit geçiriyorum. Sonrasında ise tekrar otele dönüyorum. Akşam yemeğine henüz vakit var ve bende biraz uzanıyorum. Uykuya dalmışım ve kalktığımda ise saatim 6 buçuk olmuş. Tekrar giyiniyorum ve yemek için dışarıya çıkıyorum.
Güzel ve küçük bir lokantada sulu yemek yapıyorlar. Hemen kendime kuru fasulye ve pilav siparişi ediyorum. Tabi öncesinde de az çorbayı unutmuyorum. Bugün doğru dürüst bir şey yemedim, o nedenle akşam güzel bir şeyler yiyeyim bari diyorum. Yoksa yarın yola nasıl devam edeceğim?
Yemeğin ardından tekrar gezintiye çıkıyorum. Karşıma Taka çıkıyor ve hemen fotoğraflıyorum. Hikayesini de yazmışlar, okumamak olmaz…
Giderek gün batıyor, bugününde sonuna yaklaşıyoruz…
Merkezde bulunan parkta gidip oturuyorum ve günlüğümü karalıyorum. Tabi yemekte kendime geçtiğim kıyağa burada da devam ediyorum ve soda-ayran ısmarlıyorum. Yarın ola hayır ola. 🙂
O kadar fotoğraf çekiyorum ama kendimi hiç çekmiyorum. Bu nasıl iş diyorum kendi kendime ve durduk yerde makine elimde deklanşöre basıyorum. 🙂 Sonra da fotoğrafıma bakıp, zayıflamış mıyım? yok canım ne alakası var? Çok iyiyim, keyfim yerinde, mutluyum, kilomda var. 🙂 Ama param bitti bitecek… 🙂
Yine gezintiye devam, ne olduğunu anlamadığım bir şey şehrin göbeğinde… Cami mi? Kümbet mi? ne olduğunu öğrenemedim.
Güneş battı ve Sinoplular sahilde geziyorlar…
Şehrin ışıkları çok daha güzel görüntü oluşturuyor.
Son fotoğrafımda ise ışıkları ile kaleyi çekiyorum. Buradan sonra ise son kez Sunar Hanıma uğrayarak otele gidiyorum.
Günlerden Cuma, hafta sonu nerede kalacağımı düşünmeye başlıyorum. Belediyeler kapalı ve eş dost yok, paramda kısıtlı. Durum giderek kötüye gidiyor. Ama mutluyum yine de. Bir çaresini bulacağım…
Otele geliyorum ve odama çıkıyorum. Biraz tv izliyorum ve vakit geçiriyorum. Saatim gecenin 11’ini gösterdiği sırada uykuya dalıyorum.
Yol Bilgileri
Yakakent’en çıktıktan sonra yol 10 km kadar düz ve deniz manzaralı. Sonrasında Sinop il sınırları içerisine giriliyor ve rampalar da başlıyor. Çok inişli çıkışlı bir yol. O nedenle buna hazırlıklı olmak gerekli. Düzlük neredeyse yok. Yol üzerinde en etkileyici yer ise tepeden Gerze’nin manzarası. Burada durup manzarayı seyre dalmak ruhunuz için süper bir şey. Yakakent – Sinop arası toplamda 85 Km. Güzergâhta ki tek ilçe ise Gerze…
Gün Toplam Km: 84,97 | Ort. Hız: 19,5 | Max. Hız: 57,0 | Bisiklet Kullanma Süresi: 05:32:56
Tur Toplam Km: 2438,68
34.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Yakakent-Sinop); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız?
Sevgi ve Saygılarımla…
mrb…
sinop bir başka güzel…
keşke ama keşke cezaevini gezebilseydiniz, her metrekaresi bir başka hikaye anlatır gibi geliyor insana, bir de küçük taka yapıp satan mağazaların vitrinlerine şöyle bir bakayım deyipte kesinlikle kendinizi ordan uzaklaştırma şansınız olmayacakı..
belki sonra mı yazarsınız bilmiyorum ama en uç noktaya yolunuz düştümü..inceburuna..
pedalınızla siz yolları takip ediyorsunuz ben de sizi…eğer bir de kıyıdan Bartına doğru gideceksiniz yolunuz bol rampalı olacak pedalınıza kuvvet..
serkan abi gerçekten çok harika bir gün olmuş… Ama bir fırsatımız olsun gidelim beraber cezaevini görmeni isterim aynı zamanda inceburnuda Türkiyenin en kuzey noktası orayıda gezdiğini düşünüyodum ama gezmemişsin dediğin gibi gitmek için bahane :)) inş güzel bi fırsatımız olur birlikte gideriz :))
Artvinde site ve gezi heralde yarım kaldı demiştim ve bırakmıştım bu gün aklıma geldi tekrar girdim baktım devam ediyor. Sevindim 🙂
aklıma geldi…çadırda neden kalmıyorsun?neden otel parası veriyorsun…sinop güzel ve şirin bir şehirmiş…gitmek gerek…haaa para göndereyim mi…aşk olsun …sadece bir tlf yani TAŞIDELEN kardeşim…
Merhaba Kazım Bey,
Çok haklısınız, cezaevini gezmeyi bende çok istedim ama o günün şartları zordu. Taka satan mağazaları çok gördüm ve uzun uzun inceledim. Ama fotoğraf çekmeyi hiç akıl etmemişim. Gidip görmek için bir neden daha eklendi. 🙂
İnceburun’a gidemedim, kıyıdan İnebolu’ya kadar gidip aşağıya indim.
Sevgili Kadir,
Tabi ki, ilk fırsatta gidelim tabi ki. Çok isterim bende. En uç nokta olayı ise gerçekten gitmek gerektiğini düşünüyorum.
Sevgiki Mıdık, (isminizi bilmediğim için böyle hitap ettim, kusura bakmayın)
Turumuz 98 gün devam edecek, her yeni gün bir bölüm olacak…
Semih Hocam,
Çadırna neden kalmıyorum? Bu 2007 yılında yapılmış turum, şimdi olsa emin ol para verip kalmazdım hiç bir yerde. Hep çadır kurardım. Ama o günlerde tek başıma hiç kalmamıştım ve cesaret edemiyordum tek başıma. O nedenle 🙂
Para olayını ilerleyen bölümlerde neler olduğunu takip et hocam. 🙂 Keşke o zaman sizi tanısaymışım o zaman. 🙂 Hemen arardım 🙂
Merhaba, bu resimler benim ingilizce dönem ödevime çok yaradı…İyki gidip çekmişsin o güzel yerleri…
Merhaba Hilal,
Aynı zamanda güzel bir amaca hizmet etmiş olmak çok güzel…
Başarılar dilerim…
kardeşim çok saool bi ödev için kullanmak için arıyodum bu fotoları çok işime yaradı saol
Sitenizi bugün gördüm, ordudan samsuna, samsundan da sinopa olan yolculuğunuzu büyük bir keyifle okudum. orduluyum, samsunda yaşıyorum, sinoptada 4 yıl okudum ezberlediğim yolları böyle görmek ayrı bir keyif.. bundan sonra sıkı bir takipçinizim 🙂