17’den 7’ye Bisiklet Turu 1.Gün (Çanakkale – Biga)

Merhaba Sevgili Dostlar,

Bir yıla yakın çalıştığım işten 1 Ağustos’ta istifa ederek 10 Ağustos’ta izleyeceğiniz bu tura çıktım. İnsan mutsuzsa, mutlu olduğu şeylerin peşinde koşmalı. Her ne kadar sevdiğim iş ile ilgileniyor olsam da rutin ve sıkıcı giden hayatıma bir yön vererek bu kararı aldım ve 9 Ağustos günü otobüsü atladığım gibi Çanakkale’ye yolculuğa çıktım. Amacım 30 Ağustos’ta yapılacak olan Antalya Bisiklet Festivali‘ne Çanakkale’den bisikletim ile kafama göre gitmek. Önümde 20 gün var ve normal şartlarda Antalya’ya ulaşmam bir hafta kadar sürer. Ama ben görmek istediğim yerlere çevireceğim gidonumu. Gittiğim yerin pek bir önemi yok, yollarda vakit geçirmek bana iyi gelecek biliyorum. Yollarda gördüklerim ve yaşadıklarım bana yetecek…

Tur duyurumdan sonra Ankara’dan arkadaşım Feyzan Tuzkaya’da tura katılmak istiyor. Kısaca turdan bahsediyorum, sefil bir tur olacak sonuçta. 🙂 Günlük harcamamı minimum seviyede tutmam gerekiyor. Ne kadar az harcarsan o kadar çok gezersin mantığı tam bize göre. 🙂 Bu fikir Feyzan’ın da hoşuna gidiyor ve tatil için bulunduğu Güzelçamlı’dan tura gelmek için harekete geçiyor. Aydın’da buluşup birlikte Çanakkale’ye gideceğiz.

Ben Akyaka’dan yola çıkıyorum, Feyzan’da Güzelçamlı’dan yola çıkıyor ve Aydın’da buluşuyoruz. Buraya kadar benim açımdan her şey normal ama Feyzan iki saatlik yolculuk sırasında yaşadığı sorundan otobüsten gergin iniyor. Hatta indiğinde de gerginlik hala devam ediyor. 10 TL bilet parasına ilave olarak bisikleti için de 10 TL almışlar. Bir süre araç personeli ile tartışsa da çabalar sonuçsuz kalıyor. Nevtur Süha Turizm‘i bu gasp ve kabaca davranışından ötürü kınıyoruz…

Tüm bu gerginliklerden bir süre sonra ancak kendimize geliyoruz ve Çanakkale otobüsümü beklemeye koyuluyoruz. 22:32’de bineceğiz otobüse ve sabah 5:30 gibi Çanakkale’ye ineceğiz. Bu sırada ben telefondan gelecek olan otobüsün yolcu sayısını kontrol ediyorum. Ne kadar az yolcu, o kadar az bagaj mantığı ile bisikletlerimizi yüklerken sorun ile karşılaşır mıyız acaba diye düşünmeden edemiyorum. Otobüs Konya’dan gelip Çanakkale’ye gidiyormuş, tabii bunu araç gelince anca öğreniyoruz. Neyse ki yolcu sayısı fazla değil ve bagaj neredeyse bomboş. 🙂 Bu güzel görüntü ile bisikletlerimizi yerleştiriyoruz. Tabi muavin arkadaş  – İzmir’den yolcu alacağız nasıl olacak, diye biraz söyleniyor. Bende aracın yarısından fazlasının boş olduğunu söylüyorum ama bana inanmıyor. Otobüs İzmir’de dolar abicim diyor hala… 🙂

Yolculuğumuza sorunsuz ve sıkıntısız başlıyoruz ve İzmir’e yaklaşınca otogardan haber almış olmalılar ki muavin arkadaş yanımıza geliyor. 🙂 Aracın yarısının boş olduğunu nereden biliyorsunuz diye soruyor. Bende telefondan baktım, bütün araçlarınızı görebiliyorum ki diye muhabbet başladı. Sonrasında ise gelsin çaylar, gitsin kahveler, kekler, bisküviler. 🙂

– Ya kardeş bizim araba Konya’ya dönüşte dolu mu, boş mu hele bi baksana? 🙂

– Bakalım tabii ki, deyip bakıyoruz. Tabii yine aracın yarısı boş çıkıyor. 🙂

Bu muhabbet bu şekilde devam edip gidiyor. Tabii İzmir’e kadar bizimde gözümüze uyku girmiyor. İzmir’i çıktıktan sonra koltuklara yayılıp Çanakkale’ye kadar uyuyacağız. 🙂 İzmir otogarına varıyoruz ve burada da yolcular biniyor otobüse. Bizim bisikletler koca bagajda öyle öksüz gibi yapayalnız kalıyorlar. 🙂

Bu zamana kadar yaptığım onlarca seyahatte, küçük sıkıntılar dışında (ki çok normal) büyük bir sorun yaşatmayan firmaya teşekkür ederim. İki taraflı düşünüp olaya yaklaşınca çözülmeyecek sorun yoktur diye düşünüyorum. Bir de bize gereğinden fazla ilgi alaka gösteren 42 LK 142 plakalı Kamil Koç’a ait aracın personeline çok teşekkür ederiz. 🙂 Keyifli bir yolculuk geçirdik.

10 Ağustos 2012

Sabah saat 5:30 ve muavinin uyarısı ile uyanıyoruz. Çanakkale’ye gelmişiz bile, ama dışarıda hava hala karanlık. Bütün yolcular ile birlikte iniyoruz otobüsten. Bisikletlerimizi de indiriyoruz ve toplamaya başlıyoruz. Bisikletlerimiz ve biz hazırız ama hava hala karanlık. 🙂 Biraz aydınlansın diye bekliyoruz ve bu sırada da bir kare fotoğraf çekiyorum. Saat 6:00 oldu ama hala aydınlanmadı. Daha fazla beklemek istemiyoruz ve çıkıyoruz yola.

Çanakkale şehir merkezinden uzaktayız. Eski otogar tam şehrin içindeydi, bu otogar yeni yapılmış ve şehirden uzakta. O nedenle direkt Lapseki yoluna bağlanıyoruz. Suluklarımız boş ve doldurmak için bir sebil yada market kolluyoruz. Bir süre pedalladıktan sonra bir petrol istasyonuna giriyoruz. Tabii hala uyuyor millet, bu saatte kim gelir ki bizim gibi deliden başka? 🙂 Market görevlisi sesimize uyanıyor ve su paramızı alıyor, bu sırada üzerimizi de değişip tuvalet ihtiyacımızı gideriyoruz. Artık yola daha bir hazırız, hava yavaştan aydınlanıyor.

Çanakkale ardımızda kalırken küçük tepeler karşımızda uzanıyor. Bir bir çıkıp iniyoruz ama bu bir süre sonra sıkıcı bir hal alıyor. 🙂 Hafiften rüzgar da başladı, dileriz fazla uzun sürmez. 🙂

Güneş doğmadan önce kızıllığı tüm gökyüzünü sarıyor. Bu güzel yol ve doğa manzarasında pedal çevirmek ne kadar da güzel…

Tepeler tepeleri kovalarken bizde anca ayılıyoruz. Sabah sabah bu kadar in çık hiç hoş olmuyor. Ya hep çık, ya hep in ama değil mi? 🙂 Tepe başlarına ulaşınca durup Feyzan’ın gelmesini bekliyorum ve birbirimizi gözden kaybetmemeye dikkat ediyorum.

Bugün güneş iki defa doğuyor. 🙂 Bu tepeler sayesinde doğan güneş tekrar bir dağın ardında kayboluyor ve diğer tepeye çıkınca tekrar doğuyor. Bu güzel manzarayı defalarca yaşamak ne kadar da güzel oldu. 🙂

Yol arkadaşım ve güne doğmaya çalışan güneş, kızıllığını gösteriyor tepenin ardından…

Yol cetvelle çizilmiş kadar düzgün, eğim için aynı şeyi söyleyemem tabi. 🙂 Düzlük yok, sürekli bir dalgalanma içindeyiz. Karşımızdan esen rüzgarda bir süre sonra sıkıcı bir hal almaya başlıyor. Oysa ki tura daha yeni başladık ve tur motivasyonumuz en yüksek değerde. 🙂 Bunun bugün ve daha ilk saatlerde olması pek adaletli görünmüyor. 🙂

Lapseki’ye doğru pedallarımız dönmeye devam ediyor. Güneş artık iyice kendini gösterdi ve içimiz ısınmaya başladı. Çanakkale boğazı manzarası hemen solumuzda uzanıyor ve yük gemileri bir bir Marmara Denizine doğru giriş yapıyorlar. Bizden daha yavaş gibi görünüyorlar. 🙂

Tur arkadaşım Feyzan gelip geçiyor ben fotoğraf çekecem diye uğraşırken. Tabi gördüğünüz gibi o da boğaz manzarasına odaklanmış gidiyor. 🙂

Bir kaç dakika önce yanımızdan geçen kamyonun, biraz ileride lastiği bomba gibi patlıyor. Bir toz kalktı ki görmeliydiniz. 🙁 Yanımızda böyle bir şey olsa ne olurduk düşünemiyorum. Şanslıyız yine de, böyle bir olaya konu olmadığımız için. Sadece seyirci olarak kalmak ikimiz için iyi bir durum…

Bu sırada yolumuz üzerinde bulunan ilk ilçe Lapseki’ye 15 km yolumuz kalmış. Yavaştan yavaştan yaklaşıyor gibiyiz. 🙂

Veee yol yapım çalışması ve karşı şerit tamamen boş. 🙂 Eee durur muyuz? Hemen geçiyoruz trafiksiz yola ve özgürce pedallamanın tadına varıyoruz. Feyzan’ın mutluluğundan belli değil mi ne kadar keyif aldığımız. 🙂

Bir boğaz manzarası daha…

Lapseki’ye çok yakınız ama birazcık gıda takviyesi yapma gereksinimi duyuyoruz. Karşımıza çıkan ilk petrolde durup sıcak su olup olmadığını soruyoruz. Aldığımız olumlu cevap ile oturuyoruz masaya. 🙂 Yanımda çabuk çorba taşıyorum, o nedenle hemen bardaklarımızı sıcak su ile doldurup çorbamızı yapıyoruz. Bu bizi öğlene kadar idare eder nasıl olsa. Bu kahvaltı molasında biraz da soluklanıp dinleniyoruz. Yarım saatlik molanın ardından tekrar yola çıkmak için hazırlanıyoruz.

Mola yerinden 3 – 5 km sonra ulaşıyoruz Lapseki’ye. Ama burada vakit geçirmeden yolumuza devam ediyoruz. Daha yeni moladan çıktık.

Hava hafif bulutlu, ama yağmur tehlikesi yok. Yağmur olmasın da her türlü razıyım. 🙂 Lapseki içinden geçip yolumuza devam ediyoruz.

Lapseki çıkışında Biga’ya 50 km kaldığı yazıyor. Bugün nerede kalacağımızı bilmiyoruz. Gidebildiğimiz kadar gideceğiz ve bulduğumuz uygun bir yere kamp atacağız. Geceden de pek uykulu sayılmayız, otobüste ne kadar uyusak da pek dinlendirmiyor insanı. Saat henüz erken 9:17 olduğu için yolumuza devam ediyoruz. Biga’ya kadar da gidebileceğimizi tahmin ediyorum. Ama nasip tabii ki…

Ara ara yol yapım çalışması devam ediyor ve bulduğumuz uygun noktalardan boş olan şeride atlıyoruz. Ben fotoğraf çekerken Feyzan boş yolda gitmeye çalışıyor. Hemen yolun kenarındaki ağaçlardan ve otlardan rüzgarı anlayabilirsiniz. Tam karşımızdan esiyor ve yol almamızı epey güçleştiriyor.

Zor da olsa yol altımızdan akıp gidiyor, yeter ki yolun tadını çıkartmasını bilelim.

Bir süre daha pedal çeviriyoruz zor bela. 🙂 Bu arada yol üzerinde sürekli gözümüze giren şeftali ağaçlarından birer şeftaliyi hak etmedik mi? 🙂 Durup birer tane kopartıyoruz ve yemeye başlıyoruz. 🙂 Sonra tekrar devam yola. 🙂

Suyumuz bitmek üzere, yolun yanında gördüğümüz çeşmede duruyoruz. Şevketiye köyünün mezarlığıymış durduğumuz yer. Suyumuzu doldurduktan sonra soluklanmak üzere köy içine doğru hareket ediyoruz.

İçine gireceğimiz Şevketiye’den bir görüntü. Diğer taraftan direkt anayola bağlantı yolu var. O nedenle buradan bir fotoğraf çekip devam ediyoruz.

Köy içinde bir market önünde duruyoruz ve içecek bir şeyler alıyoruz. Marketin hemen yanında bulunan kamelya gibi yapılmış üstü açık yapıya oturuyoruz. Hatta oturmakla kalmayıp uzanıyoruz. 🙂 Ben sodamı içerken iyice kendimden geçtim, bu sırada Feyzan çantasından Cici Bebe çıkartıyor ve gözlerim birden açılıyor. Çok severim ya, hemde muzlusundan. 🙂 Soda ile birlikte yiyoruz biraz ve dinlenmeye devam ediyoruz. İyice saldık popoları. 🙂 Biraz daha oturursak ben uyuyacam ama. 🙂

Tadında bırakarak yavaştan yolumuza devam ediyoruz. Bu kadar dinlenme bizi daha da sersemletebilir. D200 karayolunda pedal çeviriyoruz. Burada yine fotoğraf çekmek için duruyorum. Çekiyorum ve arkamdan gelen Feyzan’ı çekmek için dönüyorum, bisikletim rüzgarında etkisi ile olduğu yerden kayıyor ve aşağıya doğru düşüyor.

Çok dik bir yerden aşağıya doğru kayıyor ve çalılar bisikletimi tutuyor. Haydaaa, şimdi onu o şekilde oradan nasıl çıkartacağız ki? diye düşünmeye başlıyoruz. Bagajındakileri çıkartıp sonra mı bisikleti alsak diye düşünüyorum. Ama onu şu an yapmak mümkün görünmüyor. Bir şekilde kayarak bisikletimin yanına iniyorum. Ayağım kayıyor zor duruyorum zeminde. İmkansız gibi görünüyor bu bisikleti buradan çıkartmak. İyice aşağıya atıp sonra daha yumuşak eğimden mi çıkarsam diye düşünmedim de değil. Ama aşağıya kadar da gitmez, sık bir bitki örtüsü var. Gücümü kuvvetimi toplayıp bisikletimi ayağa kaldırmaya çalışıyorum. Birkaç denemenin ardından düz duruyoruz. Duruyoruz durmasına ama yukarıya çok var, nasıl çıkacak ki oraya kadar. 🙁 Tekrar dinlenip gücümü topluyorum ve bir iki derken biraz yukarıya çıkabiliyorum. Gidonundan Feyzan yakalıyor ve ben de daha bir güç alarak yolun yanına atıyorum bisikleti.

Durduk yerde yaşadığımız olaya bak ya diyebiliyorum Feyzan’a ancak. Ayaklarım boydan boya dikenlerle kaplı. Acı çekerek temizliyorum ve sonrasında yola devam ediyoruz.

Saat 11:37 ve Biga’ya 32 km yolumuz var. Bugün için kendimize Biga’yı hedef olarak belirliyoruz. Oraya ulaşıp kampımızı atıp bir güzel dinleneceğiz.

Bir süre yol sağa doğru dönüyor ve rüzgarı arkamıza alıyoruz. 🙂 Bunun haberini daha önce Feyzan’a vermiştim. Haritadan biliyordum yolu, her ne kadar ilk defa gelsemde. Bu sayede hızımız biraz artıyor ve keyifle pedallarımız dönüyor. Saat 12:20 civarlarında bir çeşme başında molaya duruyoruz. Bu mola sırasında Feyzan burada makarna yapıp yiyebiliriz diyor. 🙂 Bende hadi canım diyerek karşılık veriyorum. Hiç fena olmaz yani, hem acıktık da. Hemen malzemeleri çıkartıp yemeği yapmaya başlıyoruz. Tabi ben pek yardımcı olamıyorum burada, getir götür işleri dışında. 🙂 Feyzan sağ olsun güzel mi güzel bir makarna yapıyor bize.

Kısa bir süre sonra ton balıklı makarnamız hazır ve yenmeyi bekliyor. Yanımızda ekmek olmadığı için kaşık çatallarımız ile girişiyoruz yemeğe. 🙂 Mmmm çok güzel gerçekten, ellerine sağlık tekrardan Feyzancım…

Yemeğin ardından bir süre dinleniyoruz burada ve kendimize geldikten sonra ancak yola çıkıyoruz. Hava sıcaklığı rahatsız etmiyor ve karşımızdan esen rüzgar terlememize izin bile vermiyor. 🙂 Yemekten saatler sonra bile tokluk insanın yüzünü güldürüyor. 🙂 Genelde fotoğrafım çekilmediği için ara ara böyle fotoğraflarımı görürseniz korkmayın ve şaşırmayın olur mu? 😛

Feyzan da arkadan gelir usul usul.. Bu arada yol dönünce rüzgarda tekrar karşımıza geçti. Hem uykusuzluk, hem rüzgar, hem de yavaştan başlayan yorgunluk belirtileri bizi yavaşlatıyor.

Balıklıçeşme’ye geliyoruz ve beldenin girişinde bulunan parkta duruyoruz. Sularımızı tazeledikten sonra banklara biraz uzanalım diyoruz. Uykusuzluk bizi iyice rahatsız etmeye başladı. Biraz gözlerimiz dinlense iyi olacak düşüncesi ile uzanıyoruz. Ama gelen gidenin haddi hesabı yok. Bizi tedirgin ediyorlar ve bizde yarı uyur, yarı uyanık biraz daha dinleniyoruz.

Olacak gibi değil yolumuza devam etme kararı alıyoruz. Hem Biga’ya pek yolumuz kalmadı. Gidip kampımızı kurup rahat rahat dinleniriz diye düşünüyoruz. Saat 15:05 ve Biga’ya 12 km yolumuz kaldı. Ben fotoğraf çekerken Feyzan artık durmuyor ve devam ediyor, ben nasıl olsa yetişirim bir şekilde. 🙂

Biga’ya yaklaştıkça yol manzaramız günebakanlar ile doluşuyor. Ama tarlaların bir çoğu kurumuş gibi. Neden olduğunu merak etmiyor değilim. Acaba susuzluk mu, yoksa sıcak mı sorun. Ya da hiç biri, hastalık olabilir… Bunca emek boşa gidiyor, acınası bir durum…

Artık yorulduk ve bir an önce Biga’ya ulaşmak istiyoruz. O nedenle aralarda pek fotoğraf çekmemişiz. Saat neredeyse 16:00 oldu biz hala Biga’ya gelemedik. Bir saatte 10 km zor ilerlemişiz. Rüzgar bizi epey yavaşlattı. 🙁

Nihayet Biga giriş tabelasını görüyoruz ve mutlu oluyoruz. Bu noktadan sonra akşam yemeği için alışveriş yapacağız ve kamp için uygun bir yer bulacağız. Çok endişe etmiyoruz, saat nasıl olsa daha erken, bir şekilde hallederiz. 🙂 İlçe girişinde hatıra fotoğrafımızı çekildikten sonra merkeze doğru devam ediyoruz.

Biga, nüfus olarak Çanakkale’nin en büyük ilçesi ve ilçe merkezinin denize kıyısı yok. Denize en yakın yer 23 km kuzeyde Karabiga. Şirin ve güzel bir ilçe olan Biga’da bir süre geziyoruz ve bir market bulup alışveriş için giriyoruz. Hemen soğuk içecek alarak bir kaç yudumda bitiriyorum. Sonra alışverişe kaldığım yerden devam ediyorum. 🙂 Barbunya pilaki, yaprak sarma, ekmek vs vs alıp çıkıyoruz. Bisikletimize emaneten bağladığımız poşetler daha birkaç yüz metre gitmeden dağılıyor. 🙂 Çözüm bulduktan sonra yola devam…

İlk olarak ilçe emniyet müdürlüğüne gidiyoruz ve kamp kuracağımız güvenli bir yer göstermelerini rica ediyoruz. Arkadaşlar ilk olarak bize deniz kenarında bulunan Karabiga’yı öneriyorlar ama bizim oraya gitmemizin imkanı yok. Zaten bitkin durumdayız, en fazla 3-5 km gidebiliriz. Onun dışında yardımcı olamıyorlar ve biz de daha fazla oyalanmadan aramaya devam ediyoruz.

Biga çıkışına doğru giderken kapalı spor tesisini görüyoruz ve önünde muhteşem bir yeşil alan… İçeride oturan gruba yaklaşarak durumumuzu izah ediyoruz ve aldığımız olumlu cevap ile mutlu oluyoruz. Gösterdikleri yere çadırlarımızı kurmak için harekete geçiyoruz. Çadırlarımızı kuruyoruz ve biraz bir şeyler atıştırıyoruz. Sonra el yüz yıkamak ve tuvalet ihtiyacı için yan tarafta bulunan çim sahanın tesisine gidiyoruz. Bu sırada bize izin veren arkadaş polisten izin belgesi getirmemizi istiyor. 🙂 Bu ne için gerekli olacak bilemiyorum. Tabi ısrar edince çaresiz atlıyoruz bisikletlere ve yine o emniyet amirliğine gidiyoruz. Durumu oraya da izah ediyoruz ve öyle bir belge veremeyiz diyorlar. GBT kontrolünden geçtikten sonra geri dönüyoruz. Olayı buradaki yetkiliye aktarıyoruz ve gerekiyorsa 155’i arayıp bizi sorabilirsiniz diyoruz. 🙂

Kendi ülkemizde, bir çadır kurmuşuz neredeyse suçlu olarak yargılanacağız. 🙂 Bunca komediden sonra çadırlarımıza geri dönüyoruz. Burada biraz uzanıyoruz ve ben telefonumu şarj etmek için hemen yolun karşısında petrole gidiyorum.

Telefonumu bir saat kadar şarj ediyorum ve su alıp çadırlara geri dönüyoruz. Feyzan dışarıda uzanmış keyif yapıyor. 🙂 Bende girdim çadıra ve uzandım. Uzanış o uzanış, uyumuş kalmışım. Tuluma bile girmeden öylece kalmışım. 🙂 Arada çalan telefonum ile uyanıyorum ama şu an bile kiminle konuştum hatırlamıyorum. Sonra uykuya devam tabi ki. Ölü gibi uyumuş kalmışım. Otobüs yolculuğu ve sonrasında rüzgara karşı 90 km pedal çevirmek epey hırpaladı bizi. O nedenle bugüne ait akşam 19:00’dan itibaren hiç bir şey hatırlamıyorum. 🙂

Gün Toplam Km: 95,28 | Ort. Hız: 14,7 | Max. Hız: 50,4 | Bisiklet Kullanma Süresi: 06:28:50

Tur Toplam Km: 95,28

1.Gün Harita ve Yükselti Tablosu (Çanakkale – Biga); Haritayı büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız…

Sevgilerimle…

orta-gun-2orta-gunsonraki-gun

17’den 7’ye Bisiklet Turu 1.Gün (Çanakkale – Biga)” üzerine 3 düşünce

  • 29 Ekim 2012, 14:56
    Permalink

    Serkancığım sen yollarda rüzgarla boğuşurken ben de Akyakada sıcak esen rüzgardan korunmak için orman kampının seyir terasına postu seriyordum. Rüzgara karşı gitmektense yağmurda gitmeyi tercih ederim. Günebakanların hasat zamanı geldiği için sarı yapraklarını dökmüşler yani bir nevi başağın sararması gibi. İşlerimi bitirdiğim için artık zaman ayırıp seninle birlikte bu turu ekranımın başında yapabilirim. Yolunuz açık olsun. 🙂

  • 29 Ekim 2012, 15:29
    Permalink

    Orhan Abicim bu turda ki desteğini hiç bir zaman unutamam. Otobüse bindirmenden, gün ve gün arayıp destek olmandan çok ama çok mutlu olduğumu bilmeni isterim…

    Sevgilerimle…

  • 31 Ağustos 2016, 23:14
    Permalink

    Merhabalar
    1. Gun gunlugunuzu keyifle okudum ayni turu yapmayi dusunuyorum. Hatta 7,8 eylul gibi cikacagim yola. Yol haritanizi benimle paylasirsaniz kamp alanlari guvenli alanlar ihtiyacimin olabilcegi seyleri karsilayacagim yerleri isaretleyip bana gonderebilirseniz cok mutesekkir olurum. Akbayumutcan@gmail.com adresinden ulastirabilirsiniz. Gondermesenizde simdiden tesekkur ederim. 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.