24 Mart 2013
Merhaba Sevgili Arkadaşlar,
Bu hafta sonu Muğla’nın gidilmedik, görülmedik bir köyüne çeviriyoruz rotayı. Bu köyün ismini daha önce bir kaç defa duymuştum. Bölgeye yapılacak olan çimento fabrikasına karşı çıkan köy halkının savaşını az çok biliyorum.
Sabah 9’da çıkmak için plan yapmıştık ama sınavda görevli arkadaşlarımız için turumuzu öğlen saat 13.00’e alıyoruz. Yola çıkmamız ise 13.15’i buluyor. Tur kadromuz bugün 9 kişi; Bendeniz Serkan, Okan Abi, Fırat, Ayhan Abi, Nil, Hakan, Didem, Atilla Abi ve son olarak Heja.
Muğla’dan yola çıktıktan sonra Bozarmut köyüne kadar hiç fotoğraf çekmeden pedal çeviriyoruz. Buraya kadar yolumuz zaten iniş ve trafikte devam ediyor. Bu sırada bize Yatağan’dan bir arkadaşımız daha katılıyor ama Bozarmut’ tan tekrar ayrılıyor. 5 – 10 km’de olsa 10 kişi olarak pedal çeviriyoruz.
Bozarmut’ ta çay ve maden suyu molası veriyoruz. Buraya kadar çok güzel geldik, ama asıl yol şimdi başlıyor. Trafikten ve gürültüden uzak bir yola gireceğiz. Bizi biraz tırmanış bekliyor ama elbet inişi vardır diyerek kendimizi teselli ediyoruz.
B0zarmut Köyünü geride bırakıp yola devam ediyoruz. Artık bahar geldi ve meyve verecek olan ağaçlar çiçeklerini açtılar. Bu manzaralar eşliğinde keyifle pedal çeviriyoruz.
Bu keyif hepimiz için geçerli olmayabilir. 🙂 Özellikle tırmanışları sevmeyen arkadaşlarımız için… 🙂 Deştin Köyüne kadar yolumuz bu şekilde devam ediyor, ben bu güzel yolda pedal çevirmekten çok mutluyum. Arada kısa molalar vererek toplanıyoruz.
Arkadan artçımız Hakan ve Didem geliyor. Didem, Ekim ayından bu yana pedal çevirmediği için performans olarak biraz zayıf kalıyor. Ama pek şikayetçi değiliz, karanlığa kalmak istemiyoruz sadece. 🙂
Atilla Abi ve Ayhan Hocamdan bir kare… 🙂
Heja, Nil, Fırat ve Okan Abi bana bakarlarken çekiyorum. 🙂 Herkesin yüzü gülüyor, sorun yok. Daha ne isteyelim ki, çevirelim pedalları. 🙂
Rampa yer yer çok sertleşiyor ama biz azimle tırmanmaya devam ediyoruz. Şunun şurasında Deştin köyüne ne kaldı ki? 🙂
Muhabbet ederek nerede olduğumuzu, nereye gittiğimizi unutuyoruz resmen. 🙂
Sevgili Heja yanıma gelip soluklanırken arkadan gelenleri bekliyoruz. Bu biz hızlıyız anlamına gelmiyor tabii ki. 🙂 Fotoğraf çekme bahanesi ile önden önden gidiyoruz o kadar. 🙂
Bu arada yolumuz üzerinde bulunan Alaşar köyünden geçiyoruz. Sessiz sakin bu köyde mola vermeden yolumuza devam ediyoruz. Deştin’de durup dinlenmeyi düşünüyoruz.
Ekip tam takım devam ediyor yoluna. Buradan tekrar teşekkür ediyorum bu uyum için. 😉
Alaşar köyünü geçtikten bir süre sonra yolumuz biraz düzeliyor. Bu anların tadını çıkartıyoruz ama bu pek uzun sürmüyor. Karşımızda bir duvar misali bir rampa uzanıyor. Vitesler küçültülüp çıkışa geçmek an meselesi. 🙂
Ayhan Hocamı kısa bir dinlenme molasında fotoğraflıyorum ve ardından birlikte devam ediyoruz. Bizi bekleyen tırmanışı alt etmek için viteslerimize ve kaslarımıza güveniyoruz. 🙂
Yol kavşağına geliyoruz ve burada yolu şaşırmamak için birkaç kişiye soruyoruz. Arkadan gelenleri bekleyip hep birlikte devam ediyoruz. Ekibin artçısı Hakan geldiyse sorun yok demektir. 🙂 Hadi pedallar dönsün… Artık Deştin’ e çok az kaldı.
Deştin’e vardık ve köy ile aynı isimli çayın üzerinde mola verdik. Köyün bir tane kahvesi var ve oda sadece akşamları açılıyormuş. Çay içme ve bir şeyler atıştırma hayalimiz de bununla birlikte akan Deştin çayına düşüyor. Neyse artık, şunun şurasında Yatağan’a ne kaldı ki. 😀
Durumu biraz unutmak için köprü üzerinde topluca fotoğraf çekiyorum. Hadi eller havaya… 🙂
Heja ve Didem çayın yanına indiler… Biraz suyu izleyip dinlenmek yolun geri kalanı için iyi olmalı. 🙂
Sevgili Hakan’dan bir kare. 🙂
Sevgili Fırat hep sen çekiyorsun, fotoğraflarda hiç yoksun diyerek makineyi alıyor elimden. 🙂 Bana da bu durumda poz vermek düşüyor. 🙂
Deştin Çayından ayrılıyoruz ve daha fazla vakit kaybetmeden yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ama iniş beklerken tekrar rampa ile karşılaşıyoruz. Hem de ne rampa, neredeyse bisikletlerimizin önü havalanacak. Zar zor bu sert çıkışı da atlatıyoruz.
Burada domuz peşinde koşan amcamız ile tanışıyoruz. Bizi görünce “kızım internette görmüş bugün bisikletçiler gelecek demişti bana” diyor. Biraz şaşırıyorum. Bu çok güzel gerçekten, turlarımız herkese ulaşıyormuş. 🙂
Bu muhabbet sırasında Fırat geliyor ve amcanın tüfeğini alarak poz veriyor. Aman kardeşim şeytan doldurur. 🙂 Ha şöyle yukarıya doğru tut. 🙂
Son tırmanış, son tepe, son kmler diye diye rampaları bitirdik ya, daha ne diyeyim. 🙂
Heja kardeşim de tırmanışın son anlarında.
Artık düzlüğe çıktık, biraz daha gittikten sonra Şerefköy kavşağına geleceğiz, buradan Yatağan yoluna devam edeceğiz. Son olarak bu kavşakta da toplanıyoruz.
Buradan sonra iniş başlıyor. Ayak üstü Heja’ nın bisküvilerinden atıştırdıktan sonra bisikletlerimizi usulca salıyoruz rampadan aşağıya.
Sıra sıra inişe geçiyoruz ama yine de kopmalar oluyor. Herkes kendi hızında inişe devam ediyor. Benim önümde araç olduğu için istediğim gibi iniş yapamıyorum. Epey indikten sonra çalan telefonum ile duruyorum. Arayan Heja, arkama bakıyorum yok. Bu telefon pek hayırlı değil diyerek açıyorum telefonu. – Abi ben uçtum, bisikletim aşağıda kaldı ulaşamıyorum ama ben iyi gibiyim diyor. Yanımdaki arkadaşlara durumu bildirip hemen geriye tırmanışa geçiyorum Heja’ ya ulaşmak için.
Epey tırmandım ama hala Heja’ya ulaşamadım. Telefon açıyorum ama bir kelime sonra kapanıyor. 🙁 Ne durumda olduğunu bilmediğim için korkuyorum. Bu sırada diğer arkadaşlar da merakla haber bekliyorlar. Arada telefon geliyor ama ben de bir şey bilmediğim için hemen kapatıyorum. Hakan ve Didem’ in Heja’nın yanında olduğunu öğrenince biraz rahatlıyorum ve biraz daha çıktıktan sonra karşılaşıyorum. Heja’ nın birkaç sıyrığı ve ağrıları var. Bisikletinde pek bir şey yok. Şöyle ayaküstü durumu inceliyoruz ve ardından arkadaşları daha fazla merakta bırakmamak için yanlarına doğru bu defa daha dikkatli olarak inişe geçiyoruz.
Heja bizleri çok korkuttu. Neyse ki önemli bir şeyi yok. Yatağan’ a kadar pedal çeviriyoruz. Burada Atilla Abi Heja’yı araç ile Muğla’ya hastaneye götürüyor. Didem de onlara eşlik ediyor. Biz geri kalan 6 kişi yolumuza devam ediyoruz.
Bir kaç arkadaşımızın karnı çok acıktı. Buna ben de dahilim. 🙂 Yemek için Bayır’ da bulunan kokoreçciyi tercih ediyoruz. Burada sadece üç kişi duruyoruz. Vakti kısıtlı olan diğer arkadaşlar yola devam ediyorlar. Yemeğin ardından bizde vakit kaybetmeden yola çıkıyoruz. Ama artık hava karardı ve soğumaya başladı. O nedenle sıra ile dikkatli olarak pedal çeviriyoruz. Karanlıkta pedal çevirmeyi sevmeyen birisi olarak çok mutsuzum. 🙂 Ama yapacak bir şey yok. Önemli olan varmak değil, yolda olmaktır felsefemi bu birkaç saat için unutuyorum. Yol, karşımızdan esen rüzgar ile birlikte tam bir işkenceye döndüğünden bir an önce bitsin istiyorum. 🙂
Saat 19.58’de Muğla giriş tabelasında fotoğraf çekiyorum ve merkeze devam ediyoruz.
Turumuz saat 20.20 gibi son buluyor. Akşam Heja’dan haber alıyoruz ve durumunun daha iyi olduğunu ve akşam kontrol altında tutulacağı haberini alıyoruz. Buna şükür, kaskı olmasaydı çok daha kötü bir sonuç olabilirdi.
Bir başka turda tekrar görüşmek dileği ile…
Muğla, Deştin Köyü Güzergah ve Yükselti Haritası;
Sevgilerimle…
Güzel bir gezi olmuş. Nöbetci oldugumdan katılamadım nasipse başka tura.
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin, hoşgeldiniz gittiniz dostlar, haberimiz olsaydı, böyle bir etkinlikten bırakın çayı kahveyi yemeği, tüm imkanlarını ortaya koyar; rakı roka balık bile ikram ederdi köyümün güzel insanları, doğaya yeşile kırmızıya tüm kötülüklere kirliliklere karşı köylülerimiz, karşıyaka lı köylülerim. özgür ve doğal bir yaşam için yüreğimizi koyduk… Yine bekleriz fakat bu sefer önceden haber verirseniz bizlerde kalkar gelir birlikte paylaşırız , dünyanın en güzel köyü ve köylülerinin dostluğunu sıcaklığını.. Sevgiyle dostlukla kalın,
Merhaba,
Ben Didem evet hep geride kala o kız benim:)) aylar sonra gerçekten çok keyifli bir turdu. en kısa zamanda tekrarını bekliyoruz:))
Merhaba arkadaşlar. Pedalla ile haftasonu yaptığımız Deşin Köyü turunda geçirdiğim kazada bana büyük desteği olan tur ekibine teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum. Durumum daha iyi. Turlarımızda Sevgili Serkan Abimin özen gösterdiği kaskın zorunluluğu kuralı hayat kurtarıyor. Bisikletin en önemli aksesuarının ”KASK” olduğunu bir kere daha idrak etmiş olduk. En kısa zamanda tekrar yollarda olacağım. Bu bisiklet tutkusundan ne olursa olsun vazgeçilmiyor. 🙂
Didem, arkada olmanın benim için büyük önemi oldu biliyorsun. 🙂
:)) evet görevim o benim. ucuz atlattığın için söylüyorum ben de sayende arabayla döndüm. sen düşmeseydin muhtemelen ben bayılırdım. sonuç değişmezdi. acile gideceğimiz varmış:)))
Heja nın paylaştığı bisküviler olmasaydı belki ben de bayılırdım 😀
düşmeyeydin iyiydi ya Heja, çok korkuttun valla.
Serkan, çok güzel bir rotaydı, teşekkürler 🙂
Kemal Komiserim bir daha ki sefere bekliyoruz artık…
Mehmet bey çok teşekkür ederim mesajınız için. Keşke daha önce haberleşseydik. 🙂 Muğla’da Pedalla’ya bekleriz sizi…
Didem tez zamanda performansını kazar yoksa her turda bana yazacak daha fazla veri çıkabilir. 🙂
Heja geçmiş olsun kardeşim, ucuz yırttın. Sayende kaskın önemi tekrar tekrar görmüş olduk. 😉
Neymiş demek ki Nil? Yanımızda extradan bisküvi, ıvır zıvır taşımalıymışız. 🙂 Herşey planlandığı gibi olmayabiliyor.
Yorumlarınız ve görüşleriniz için çok teşekkürler arkadaşlar. Tez zamanda farklı rotalarda pedallamak dileği ile.. 😉
Sevgilerimle…
Bu muhabbeti bol ve heyacanlı turu gerçekleştiren Serkan kardeşime ve tura katılan değerli dostlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Bizim için önemli olan yolda kalmaksa, yeni yollara sağlıkla hep birlikte pedallamak dileğiyle…
serkanın bahsettiği sonradan tura katılıp 5-10 km sonra ayrılıp yatağana devam eden bisikletçilerin yüzkarası benim:(
evet o turda bir kez daha anladım ki bir an önce şu bianchi bisikleti değiştirmem gerektiği.